TEPEGÖZ ile Oluşan Kelimeler (TEPEGÖZ Kelime Türetme)
TEPEGÖZ harflerinden oluşan 21 kelime bulunuyor. TEPEGÖZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Tepegöz kelimesinin anlamı nedir? Tepegöz ile başlayan kelimeler. İçinde tepegöz olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
7 Harfli Kelimeler
TEPEGÖZ24
4 Harfli Kelimeler
GÖZE17, ÖZGE17, ÖZET13, TEPE8
3 Harfli Kelimeler
GÖZ16, GÖT13, ÖGE13, ÖZE12, TÖZ12, GEZ10, ÖTE9, EPE7, EGE7, TEZ6
2 Harfli Kelimeler
ÖZ11, GE6, PE6, ZE5, ET2, TE2
ET
-
İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka
Bu koyunda hiç et yok, pek zayıf.
- Kasaplık hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesi
-
Ten
Gömleği yırtılmış, eti görünüyor.
-
Meyvelerde çekirdekle deri arasındaki bölüm
Bu zeytinde et denecek bir şey yok.
Ata Sözleri ve Deyimler
- et bağlamak
- ete kemiğe dönüştürmek (veya büründürmek)
- eti budu yerinde (veya etine dolgun)
- eti kemiği
- eti kemiğine yapışmak
- etinden et koparmak (veya kesmek)
- eti ne budu ne?
- eti senin, kemiği benim
- et kanlı gerek, yiğit canlı
- et kokarsa tuzlanır, ya tuz kokarsa ne yapılır?
- etle tırnak arasına girilmez
- etle tırnak gibi
- et ne kadar arık olsa üstüne ekmek yaraşır
- etten duvar örmek
- etten önce çömleğe düşmek
- et tırnak olmak
- et tırnaktan ayrılmaz
- et tutmak
Birleşik Kelimeler: et beni, et kafalı, et kesimi, et kırımı, et lokması, etobur, et sığırı, et sineği, et sotesi, et suyu, et şeftalisi, et tavuğu, et toprak, et unu, etyaran, etyemez, beyaz et, kaba et, kara et, kırmızı et, lop et, kül rengi et sineği, balıketi, balık eti, dana eti, diş eti, diş eti ünsüzü, göğüs eti, koyun eti, kurban eti, kuzu eti, sığır eti, soya eti, tavşan eti, tavuk eti, balıketinde
TE
- Türk alfabesinin yirmi dördüncü harfinin adı, okunuşu
- Sıhhi tesisatta su borusunu üç yönlü kullanabilme durumuna getiren parça
- Tellür elementinin simgesi
ZE
- Türk alfabesinin yirmi dokuzuncu harfinin adı, okunuşu
TEZ (Kelime Kökeni: Farsça tīz)
- Çabuk olan, süratli
-
Süratli bir biçimde
Dost ben gidersem de yaşın yaşın ağlama / Bu muhabbet bize tez ayrılık getirir - Pir Sultan Abdal
Birleşik Kelimeler: tez beri, tez canlı, tez vakit, tezelden, canı tez, içi tez
- Sav
-
Üniversitelerde öğrencilerin veya öğretim üyelerinin hazırlayıp bazen bir sınav kurulu önünde savundukları bilimsel eser
Tezini mitolojiden hazırlayan gözlüklü bir delikanlı. - Haldun Taner
Birleşik Kelimeler: bitirme tezi
GE
- Türk alfabesinin sekizinci harfinin adı, okunuşu
- Germanyum elementinin simgesi
PE
- Türk alfabesinin yirminci harfinin adı, okunuşu
EPE (Kelime Kökeni: Fransızca épée)
- Delici kılıç
- Delici kılıçla oynanan, hedef bölgesi bütün vücut olan bir tür kılıç oyunu
EGE
- Veli
TEPE
-
Bir şeyin en üstteki bölümü
Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bir yerin, bir nesnenin vb.nin üstü, hizası
Ekşisu'da trenden indikleri sırada güneş tam tepelerindeydi. - Necati Cumalı
-
Birinin yanı başı, baş ucu
Tepemde durup canımı sıktı.
-
Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü
Güneş sanki yalnız sizin tepenize ışık ve sıcaklık aksettirmeye çalışıyor. - Refik Halit Karay
-
Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi
Derenin sağ tarafında yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti. - Necati Cumalı
- Çokgende veya çok yüzlüde köşelerden her biri
- İkizkenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası
- Bakışım ekseni bulunan bir eğrinin veya yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri
Ata Sözleri ve Deyimler
- tepeden bakmak
- tepesi atmak
- tepesinde bitmek
- tepesinde değirmen çevirmek
- tepesinde havan dövmek
- tepesinden kaynar sular dökülmek
- tepesine binmek (veya çıkmak)
- tepesine dikilmek
- tepesinin tası atmak
- tepesi üstü
Birleşik Kelimeler: tepe açısı, tepe aşağı, tepebaşı, Tepebaşı, tepe camı, tepegöz, tepegözler, tepe lambası, tepetakla, tepe tomurcuğu, tepeüstü, tepe üstü, tepeden ayağa, tepeden inme, tepeden tırnağa, ada tepe, dere tepe, tanık tepe, dalga tepesi, hacet tepesi
ÖTE
-
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera, beri karşıtı
Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü. - Ruşen Eşref Ünaydın
-
Bir şeyin arkadan gelen bölümü
İşin ötesi kolay.
-
Bulunulan yere göre karşı yanda olan
Evimizin bir yanı bahçe, öte yanı sokaktı. - Memduh Şevket Esendal
-
Daha fazla, çok
Güzel olduğu pek iddia edilmezdi ama güzellikten de öte güçlü bir çekiciliği vardı. - Haldun Taner
-
Dış
Sınır ötesi.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ötesi var mı?
- ötesi yok
Birleşik Kelimeler: öteberi, öte gün, öte yandan, ötede beride, öteden beri, öteden beriden, ötesi berisi, ötesinde berisinde, öteye beriye, öteyi beriyi, enöte, günöte, yeröte, doğaötesi, fizikötesi, kızılötesi, morötesi, ruhötesi, ulusötesi
GEZ
- Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
- Tüfek, tabanca vb. ateşli silahlarda namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik
Ata Sözleri ve Deyimler
- geze almak
- gez göz arpacık
- Yer ölçmeye yarar düğümlü ip
- Yapı işlerinde kullanılan çekül
ÖZ
-
Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı
Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. - Haldun Taner
-
`Kendine, kendi kendini` anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz
Öz eleştiri, öz yönetim.
-
Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre
Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü.
- Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça
-
Kendi, zat
Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme - Karacaoğlan
-
Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde
Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde. - Aka Gündüz
-
Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm
Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur - Halk türküsü
Ata Sözleri ve Deyimler
- özü sözü bir (olmak)
Birleşik Kelimeler: öz bağışıklık, öz belirtim, özbeöz, öz beslenme, öz denetim, öz devim, öz devinim, özdeyiş, öz dışı, öz dikeni, öz direnç, öz eleştiri, özezer, öz geçmiş, öz güven, öz ısı, öz ışın, öz indükleme, özişler, öz itme, öz kaynak, öz kedi balığıgiller, öz kesit, öz odun, öz öğrenim, öz saygı, özsever, öz su, öz tahta, özveren, özveri, öz yapı, öz yaşam, öz yönetim, kaçık öz, bal özü, budak özü, diş özü, mantar özü, mısır özü, odun özü
-
Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan
Size öz evladım gibi davranacağım. - Ayşe Kulin
- İçine, arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf, arı(I)
Birleşik Kelimeler: öz kardeş
- Dere, çay
- Sulak, verimli yer
ÖZE
-
Özgü
Gülmek insan türüne öze bir durumdur.
TÖZ
- Kök, asıl, cevher
- Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram, cevher
ÖZET
-
Bir yazı veya sözün anlamını daha kısa ve özlü biçimde veren yazı veya söz, hülasa, fezleke, ekspoze
Gelinmesi gereken yere korkmadan, ödün vermeden hatasıyla sevabıyla gelmek. İşte bir serüvenin özeti. - Tomris Uyar
- Filmin konusunu en kısa biçimde anlatan, bir senaryo çalışmasının ilk basamağı olan metin
Birleşik Kelimeler: basın özeti, hesap özeti, yönetici özeti