TELESKOP Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler

TELESKOP harflerini içeren 4 harfli 22 kelime bulunuyor. 4 harfli TELESKOP kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Teleskop ile başlayan 4 harfli kelimeler. İçinde Teleskop olan 4 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

POST10, PESO10, SPOT10, STOP10, KESP9, PEST9, STEP9, SELP9, TEPE8, SOTE6, STOK6, ETOL5, EKOL5, KESE5, OTEL5, SELE5, ETEK4, ELEK4, KETE4, KELE4, LEKE4, TEKE4

ETEK

[isim]

  • Bedenin belden aşağısına giyilen, değişik biçimlerde, genellikle kadın giysisi, eteklik

    Sevim'in eteği bir dikene takılıp yırtılmış, beyaz potinleri çamura batmıştı. - Reşat Nuri Güntekin

  • Giysinin belden aşağıda kalan bölümü
  • Giysinin alt kenarı

    Vedia'nın eteklerinden gözlerini ayırmayarak onu takip ediyordu. - Peyami Safa

  • Çadır, kanepe örtüsü gibi kumaştan olan şeylerin yere sarkan bölümü
  • Dağ, tepe, yığın vb. yamaçlı şeylerin alt bölümü

    Dağın eteklerine küme küme serpilen kerpiç evleri gördü. - Halit Ziya Uşaklıgil

  • Yağmur sularının, çatının bazı yerlerinden içeri sızmasını önlemek için yapılan saç örtü

    Baca eteği. Boru eteği.

[argo]

  • Edep yeri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • eteğe varmak
  • eteği ayağına dolaşmak
  • eteği kirlenmek
  • eteğindeki taşı dökmek
  • eteğinde namaz kılınmak
  • eteğinden ayrılmamak
  • eteğinden el çekmek
  • eteğine düşmek (veya sarılmak)
  • eteğine yapışmak (veya sığınmak)
  • eteğini başına atmak (veya sarmak)
  • eteğini çekmek
  • eteğini toplamak
  • eteğini tutmak
  • eteğiyle mum söndürmek
  • etek açmak
  • eteklerini indirmek
  • eteklerini toplamak
  • etekleri tutuşmak
  • etekleri uzamak
  • etekleri zil (veya ıslık veya çalpara) çalmak
  • etek öpmek
  • etek silkmek
  • etek takmak (veya giymek)

Birleşik Kelimeler: etek bağı, etek belde, etek bezi, etek dolusu, etek etek, etek kiri, etek pisliği, etekserpen, etek taşı, eteği arı, eteği belinde, eteği düşük, eteği temiz, eteğine eğri, eteğine pis, eksik etek, iç etek, maksi etek, midi etek, mini etek, uzun etek, üç etek, çatı eteği, dağ eteği, damak eteği, pencere eteği

ELEK

[isim]

  • Taneli veya un gibi toz durumunda olan şeyleri yabancı maddelerden ayıklamak veya incesini kabasından ayırmak için kullanılan, tahta bir kasnak ve tek tarafa gerilmiş, gözenekli tel, kıl, bez vb.nden oluşan araç

    Evden bir elek getirilecek, eleğin kenarına bir sopa konup kaldırılacak. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • elekten geçirmek

Birleşik Kelimeler: norton eleği

KETE

[isim]

[halk ağzında]

  • Yağlı, mayalı veya mayasız hamurdan yapılan çörek

KELE

[isim]

[halk ağzında]

  • Boğa, tosun

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keleye çekmek

LEKE (Kelime Kökeni: Farsça leke, lekke)

[isim]

  • Kirliliği gösteren iz

    Adi madenî kol düğmeleri bunları yeşilimtırak bir leke ile kirletirdi. - Abdülhak Şinasi Hisar

  • Bir yüzeyde türlü sebepler dolayısıyla oluşan farklı renk

    Kuyruğunun ucu ile alnının orta yerinde beyaz lekeler vardı. - Ömer Seyfettin

[biyoloji]

  • Vücudun herhangi bir yerinde oluşan değişik renk

[mecaz]

  • Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe

    Kendi vicdanında kendi durumunu düzeltmek, geçmişin lekesini yıkamak istiyordu. - Halide Edip Adıvar

[gök bilimi]

  • Güneş, ay, yıldız veya herhangi bir gezegenin parlak yüzeyinde görülen karanlık bölüm

Ata Sözleri ve Deyimler

  • leke etmek
  • leke getirmek
  • leke olmak
  • leke sürmek

Birleşik Kelimeler: Güneş lekeleri, güneş lekesi, sandık lekesi

TEKE

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Erkek keçi
  • Bir tür karides
  • Tüylü devenin erkeği ile tek hörgüçlü dişi devenin geriye melezlenmesinden elde edilen bir tür deve

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tekeden süt çıkarmak

Birleşik Kelimeler: teke dikeni, tekesakalı, boynuzluteke

ETOL (Kelime Kökeni: Fransızca étole)

[isim]

  • Genellikle kürkten, gösterişli kumaşlardan veya yün örgüden yapılmış omuz atkısı

    Omuzlarına beyaz bir etol almayı da ihmal etmedi. - Ayşe Kulin

EKOL (Kelime Kökeni: Fransızca école)

[isim]

  • Bir bilim ve sanat kolunda ayrı nitelik ve özellikleri bulunan yöntem veya akım, okul

    Bizim ekolü biraz tetkik etmiş olsaydınız daha rahat anlaşırdık. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ekol kurmak

KESE (Kelime Kökeni: Farsça kīse)

[isim]

  • Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba

    Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı. - Fikret Otyam

[sıfat]

  • Bu küçük torba miktarında olan

    Üç kese tütün.

  • Bazı şeylerin üzerine geçirilen, kumaştan çanta biçiminde kap

    Kur'an kesesi.

  • Yıkanırken kir çıkartmak için ele geçirilen, vücudu ovmaya yarayan, bürümcükten, cep biçiminde bez

[mecaz]

  • Bir kimsenin mal varlığı

    Bu sadeleşme, vücut ve keseye daha elverişli idi. - Falih Rıfkı Atay

[anatomi]

  • Organizmanın bazı boşlukları

[bitki bilimi]

  • Su bitkilerinde içi hava ile dolu olan ve bitkinin suda yüzer durumda kalmasını sağlayan şişkinlik

[tarih]

  • Beş yüz kuruşluk para birimi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keseden yemek
  • kesenin ağzını açmak
  • kesenin dibi görünmek
  • kesenize bereket
  • kesesi elvermemek
  • kesesine bir şey girmek
  • kesesine göre
  • kesesine güvenmek
  • kesesini doldurmak
  • keseye danış, pazarlığa sonra giriş
  • keseye davranmak

Birleşik Kelimeler: kese çiçeği, kese kâğıdı, kese yoğurdu, bol keseden, döl kesesi, göz kesesi, hamam kesesi, hava kesesi, idrar kesesi, işitme kesesi, öd kesesi, reçine kesesi, safra kesesi, spor kesesi, su kesesi, yağ kesesi, yüzme kesesi

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Kısa, kestirme (yol)

OTEL (Kelime Kökeni: Fransızca hôtel)

[isim]

  • Yolcu ve turistlere geceleme imkânı sağlamak, bunun yanında yemek, eğlence vb. hizmetleri sunmak amacıyla kurulmuş işletme

    Selamlaşarak ayrılıyor ve masaların arkasından dönüp otelin kapısından dışarı çıkıyorlar. - Esat Mahmut Karakurt

Birleşik Kelimeler: otel faresi, otelgarni, apart otel, butik otel

SELE (Kelime Kökeni: Arapça selle)

[isim]

  • Yayvan, genişçe sepet

    İş önlükleri bağlandı, sele denilen hasır sepetlerle tarlaya dalındı. - Orhan Kemal

Birleşik Kelimeler: sele zeytini

[isim]

[spor]

  • Bisikletin oturulacak yeri

[isim]

  • Sere

SOTE (Kelime Kökeni: Fransızca sauté)

[isim]

  • Küçük küçük doğranmış et, ciğer, böbrek vb. şeyler yağda hafifçe kavrulduktan sonra su, domates, biber vb. katılarak yapılan yemek

Birleşik Kelimeler: ciğer sotesi, et sotesi

STOK (Kelime Kökeni: Fransızca stock)

[isim]

  • Yığılım

[ticaret]

[ekonomi]

  • Yığımlık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • stok etmek

TEPE

[isim]

  • Bir şeyin en üstteki bölümü

    Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz. - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir yerin, bir nesnenin vb.nin üstü, hizası

    Ekşisu'da trenden indikleri sırada güneş tam tepelerindeydi. - Necati Cumalı

[teklifsiz konuşmada]

  • Birinin yanı başı, baş ucu

    Tepemde durup canımı sıktı.

[anatomi]

  • Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü

    Güneş sanki yalnız sizin tepenize ışık ve sıcaklık aksettirmeye çalışıyor. - Refik Halit Karay

[coğrafya]

  • Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi

    Derenin sağ tarafında yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti. - Necati Cumalı

[matematik]

  • Çokgende veya çok yüzlüde köşelerden her biri

[matematik]

  • İkizkenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası

[matematik]

  • Bakışım ekseni bulunan bir eğrinin veya yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tepeden bakmak
  • tepesi atmak
  • tepesinde bitmek
  • tepesinde değirmen çevirmek
  • tepesinde havan dövmek
  • tepesinden kaynar sular dökülmek
  • tepesine binmek (veya çıkmak)
  • tepesine dikilmek
  • tepesinin tası atmak
  • tepesi üstü

Birleşik Kelimeler: tepe açısı, tepe aşağı, tepebaşı, Tepebaşı, tepe camı, tepegöz, tepegözler, tepe lambası, tepetakla, tepe tomurcuğu, tepeüstü, tepe üstü, tepeden ayağa, tepeden inme, tepeden tırnağa, ada tepe, dere tepe, tanık tepe, dalga tepesi, hacet tepesi

KESP (Kelime Kökeni: Arapça kesb)

[isim]

[eskimiş]

  • Kazanma

Birleşik Kelimeler: kesbetmek