Tak ile Başlayan 5 Harfli Kelimeler

TAK harfleri ile başlayan 5 harfli 13 kelime bulunuyor. Başında TAK olan 5 harfli kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "tak ile biten 5 harfli kelimeler. İçinde Tak olan 5 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

TAKVA11, TAKOZ9, TAKİP9, TAKIM7, TAK6, TAKSA6, TAKMA6, TAKİM6, TAKAS6, TAK5, TAKLA5, TAKKE5, TAKAT5

TAKTİ (Kelime Kökeni: Arapça taḳṭīʿ)

[isim]

[eskimiş]

  • Kesme, parçalama

[edebiyat]

  • Aruz ölçüsünde bir dizeyi ölçünün parçalarına göre ayırma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takti etmek

TAKLA

[isim]

  • Elleri yere koyduktan sonra ayakları kaldırıp vücudu üstten aşırtarak öne veya arkaya yapılan dönme hareketi
  • Otomobil, kamyon vb. devrilip yuvarlanma
  • Uçak, güvercin vb.nin uzunlamasına veya yanlamasına dönme hareketi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takla atmak
  • takla attırmak

Birleşik Kelimeler: takla böcekleri, tepetakla, yıldırım takla

TAKKE (Kelime Kökeni: Arapça ṭāḳiye)

[isim]

  • İnce kumaştan dikilmiş veya ipten örülmüş, çoğunlukla yarım küre biçiminde başlık

    Yatarken beyaz gecelik entarisini giyer ve başına da küçücük gecelik takkesini geçirirmiş. - Abdülhak Şinasi Hisar

[mimarlık]

  • Yarım küre biçimindeki kubbenin üst bölümü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takke düştü, kel göründü

TAKAT (Kelime Kökeni: Arapça ṭāḳat)

[isim]

  • Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman, kuvvet

    Hareket edebilecek ne vasıtamız ne takatimiz vardı. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takat getirmek
  • takati kalmamak (veya kesilmek)
  • takati yetmemek

Birleşik Kelimeler: takat sınırı

TAKSİ (Kelime Kökeni: Fransızca taxi)

[isim]

  • Belirli bir ücret karşılığı yolcu taşıyan, taksimetresi olan otomobil

    Taksi bir karışıklığın çıktığını görünce hemen gazlayıp uzaklaştı. - Çetin Altan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • taksi çevirmek

Birleşik Kelimeler: taksi dolmuş, taksimetre, radyo taksi

[isim]

[biyoloji]

  • Göçüm

TAKSA (Kelime Kökeni: Latince)

[isim]

  • Pulu yapıştırılmadan veya eksik yapıştırılarak gönderilen mektup için alıcının cezalı olarak ödediği posta ücreti

Birleşik Kelimeler: taksa pulu

TAKMA

[isim]

  • Takmak işi

[sıfat]

  • Gerçeğinin yerine konulan, eğreti, müstear

[sıfat]

[tıp]

  • Eksik bir organın yerini tutmak, bir organın sakatlığını örtmek amacıyla yapılan (organ veya parça), protez

Birleşik Kelimeler: takma ad, takma ayak, takma bacak, takma diş, takma isim, takma kirpik, takma kol, takma saç

TAKİM (Kelime Kökeni: Arapça taʿḳīm)

[isim]

[eskimiş]

  • Verimsiz duruma getirme, sonuçsuz bırakma, kısırlaştırma
  • Mikrobundan arıtma

TAKAS (Kelime Kökeni: Arapça taḳāṣṣ)

[isim]

  • Değişim

[ticaret]

  • İki ülke arasında yapılan alışverişin karşılıklı olarak malla ödenmesi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takas etmek
  • takas tukas etmek

TAKIM

[isim]

  • Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman
  • Meslek, davranış, durum vb. yönlerden birbirine uyan kimselerin oluşturduğu topluluk

    Memur takımından olduğumuzdan böyle evlerde oturamazdık, daha doğrusu alışkın değildik. - Muzaffer İzgü

  • Görev bakımından birbirini tamamlayan kimselerin topluluğu, grup, ekip, trup

    Orta oyunu takımı.

  • Birbirini tamamlayan şeylerin tümü
  • Sigara ağızlığı
  • Takım elbise
  • Hayvanlarda yemek borusu, akciğer ve karaciğere genel olarak verilen ad
  • Aşağılayıcı ve küçümseyici anlamda topluluk

    Anlaşıldı, Sabit Bey ağabey takımı, Sinekli Bakkal Sokağı'ndan geçerken artık sağa sola bakmaz, kimseye omuz vurmaz oldu. - Halide Edip Adıvar

[askerlik]

  • Bölüğü oluşturan birliklerden her biri

    Bu binayı merkez taburundan bir takım bekleyecek. - Ömer Seyfettin

[biyoloji]

  • Canlıların bölümlendirilmesinde familya ile sınıf arasında yer alan, yakın benzerlikler gösteren organizmaların oluşturduğu birlik

[sinema]

[televizyon]

  • Bir filmin çevriminde görüntüleri alma, aydınlatma, ses alma gibi belli başlı çalışmaları yapmak için gerekli en küçük teknikçiler topluluğu

[spor]

  • Bir oyunda sahaya çıkan belli kuruluşlara bağlı oyuncular topluluğundan her biri

[spor]

  • Birlikte oynayan, kazanmak için birlikte çalışan sporcu topluluğu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takım tutmak
  • takım yapmak

Birleşik Kelimeler: takımada, takım elbise, takım erki, takım oyunu, takım takım, takım taklavat, takımyıldız, alt takım, asım takım, birtakım, bu takım, millî takım, ayaktakımı, banyo takımı, beyin takımı, caz takımı, çamaşır takımı, çatal bıçak takımı, çay takımı, çengi takımı, gemi takımı, hamam takımı, kahve takımı, kapak takımı, kaymak takımı, koltuk takımı, koşum takımı, lamekân takımı, makyaj takımı, mehter takımı, olta takımı, satranç takımı, sayaç takımı, saz takımı, servis takımı, sıfat takımı, sofra takımı, sonuç takımı, tamir takımı, tuvalet takımı, uyku takımı, yatak takımı, yazı takımı, yemek takımı, iniş takımları

TAKOZ (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

  • Bir eşyanın altına kıpırdamadan dik durması için yerleştirilen ağaç kama, kıskı
  • Bir taşıtın kaymaması, kımıldamaması için tekerlekleri altına yerleştirilen tahta, plastik vb. engel
  • Çivi çakmak için duvarın içine yerleştirilen ağaç parçası
  • Kızaktaki geminin, üstünde oturduğu ağaçlardan her biri
  • Lakerda yapılmak için kesilmiş torik balığı parçası

[argo]

  • Kaba saba insan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takoz koymak

Birleşik Kelimeler: yastık takoz, çıkış takozu

TAKİP (Kelime Kökeni: Arapça taʿḳīb)

[isim]

  • Yetişmek, yakalamak veya bulmak amacıyla birinin arkasından gitme, izleme

    Hazım Aslan'ı, bir polis hafiyesi gibi günlerce takipten sonra bulmaya muvaffak oldum. - Halide Edip Adıvar

  • Ardınca gitme veya gelme

    Çocuk, babasının kendisini takibinden memnun olmadı.

  • Kovuşturma

    Savcılık, basın suçlarının takibinden sorumludur.

[mecaz]

  • İzinden gitme, uyma, izleme

    Atatürk'ün düşüncelerini takip, gençliğin başlıca amacıdır.

[askerlik]

  • Geri çekilmekte olan düşmanı yok etmek için yapılan hareket

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takibe vermek
  • takip etmek

Birleşik Kelimeler: yakın takip

TAKVA (Kelime Kökeni: Arapça taḳvā)

[isim]

[eskimiş]

[din bilgisi]

  • Allah'tan korkma
  • Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getirme, züht