TAHTAKURUSU Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

TAHTAKURUSU harflerini içeren 5 harfli 46 kelime bulunuyor. 5 harfli TAHTAKURUSU kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

HUTUT11, HASUT11, SAHUR11, HAKAS10, HASAR10, HASTA10, HASAT10, SAHRA10, HATTA9, HARTA9, KARHA9, KAHTA9, RAHAT9, TAHTA9, TAHRA9, KUSUR8, SUKUT8, USKUR8, KUTUR7, KURUT7, SURAT7, TUTUK7, TUTKU7, ASKAT6, ASTAT6, ASTAR6, KARST6, RASAT6, START6, SARAT6, SARAK6, SAKAT6, SAKAR6, TUTAR6, TUTAK6, TURTA6, TASAR6, TAKSA6, TAKAS6, AKTAR5, KARAT5, KATAR5, TRATA5, TARAK5, TAKAT5, TATAR5

AKTAR (Kelime Kökeni: Arapça ʿaṭṭār)

[isim]

  • Baharat veya güzel kokular satan kimse veya dükkân
  • İğne, iplik, baharat, zarf, kâğıt, tütün vb. satılan dükkân

KATAR (Kelime Kökeni: Arapça ḳiṭār)

[isim]

  • Tren

    Kendisini getiren metro katarı yoluna devam edip karanlık tünelde kaybolmuştu. - Osman Aysu

  • Taşıt dizisi

    Otomobil katarı. Yük katarı.

  • Bir arada giden veya uçan hayvan dizisi

Birleşik Kelimeler: sürat katarı, turna katarı, yük katarı

TRATA (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

[denizcilik]

  • Torbalı balık ağı

TARAK

[isim]

  • Saçların, sakalın, hayvan tüylerinin karışıklığını gidermeye veya kadınların saçlarını tutturmaya yarayan dişli araç

    Bir ay boyunca, kırlaşan saçlarına tarak sürmedi. - Lâtife Tekin

  • Bahçıvanlıkta toprağın taşını ayıklamak için kullanılan, ucu bu biçimde olan araç, tırmık
  • Dokuma tezgâhlarında, dişleri arasından arış ipliklerinin geçtiği tarak biçiminde araç
  • Bazı kuşların başında bulunan yelpaze biçiminde tepelik

[anatomi]

  • İnsanda ayağın yüksek olan üst bölümü

[hayvan bilimi]

  • Suda yaşayan hayvanlarda solungaç

[hayvan bilimi]

  • Yassı solungaçlılardan, kabukları yuvarlak, yelpaze biçiminde bir yumuşakça (Pecten)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tarak vurmak

Birleşik Kelimeler: tarak dubası, tarak işi, tarak kemiği, tarak otu, tas tarak, ayak tarağı, çobantarağı, deniztarağı, taşçı tarağı

TAKAT (Kelime Kökeni: Arapça ṭāḳat)

[isim]

  • Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman, kuvvet

    Hareket edebilecek ne vasıtamız ne takatimiz vardı. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takat getirmek
  • takati kalmamak (veya kesilmek)
  • takati yetmemek

Birleşik Kelimeler: takat sınırı

TATAR

[isim]

[eskimiş]

[tarih]

  • Postayı süren kimse

Birleşik Kelimeler: tatar ağası, tatar arabası

[isim]

  • Tataristan'da, Batı Sibirya'da ve Rusya Federasyonu'nun değişik bölgelerinde yaşayan Türk soyundan bir halk ve bu halktan olan kimse

Birleşik Kelimeler: Tatar böreği, Tatar çorbası

ASKAT

[isim]

[matematik]

  • Herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri

    Metrenin askatları desimetre, santimetre ve milimetredir.

ASTAT (Kelime Kökeni: Fransızca astate)

[isim]

[kimya]

  • Atom numarası 85 olan, bizmutun alfa ışınlarıyla bombardımanı sonucu elde edilen yapay element, astatin (simgesi At)

ASTAR (Kelime Kökeni: Farsça āster)

[isim]

  • Giyecek, perde, çanta, ayakkabı vb. şeylerde, kumaşın veya derinin iç tarafına geçirilen ince kat
  • Sıvanacak, boyanacak yerlere boyadan önce sürülen kat

    Siz hiç eski tahtalara yağlı boya yaptınız mı? / Bütün iş ilk çekilen boyadadır, astarda - Behçet Necatigil

  • Gemicilikte bir şeyi sağlamlaştırmak için kullanılan bez, halat, ağaç vb

Ata Sözleri ve Deyimler

  • astar bol olmayınca yüze gelmez
  • astarı yüzünden pahalı olmak (veya pahalıya gelmek)
  • astar sürmek (veya vurmak veya çekmek)

Birleşik Kelimeler: astar boyası, astar kaplama, aslı astarı

KARST (Kelime Kökeni: Almanca Karst)

[isim]

[jeoloji]

  • Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan, kireç taşı ve dolomit bölgesi

RASAT (Kelime Kökeni: Arapça raṣad)

[isim]

[gök bilimi]

  • Gözlem

    Türkler Belgrat'a yaklaştıkları zaman evvelki keşif ve rasat merkezi olmak üzere Havale kalesini inşa etmişlerdi. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: rasathane

START (Kelime Kökeni: İngilizce start)

[isim]

[spor]

  • 343 çıkış, başlama

Ata Sözleri ve Deyimler

  • starta geçmek
  • start almak
  • start vermek

SARAT

[isim]

[halk ağzında]

  • Büyük delikli kalbur

SARAK

[isim]

[mimarlık]

  • Yapı yüzeylerinde yatay, enli, az çıkıntılı, süslü veya düz silme

SAKAT (Kelime Kökeni: Arapça saḳaṭ)

[sıfat]

  • Vücudunda hasta veya eksik bir yanı olan, engelli, özürlü

    Ben gördüğünüz gibi bir sakat askerim, malul. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[mecaz]

  • Bozuk veya eksik

    Sakat bir anlatım.

    Sakat bir iş.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sakata gelmek
  • sakat olmak