[isim]

• Kırıtmak işi, cilve, işve

  O kuruntularımız, o tafralarımız, o Ermeni gelini gibi kırıtmalarımız pek boşuna demektir. - Salâh Birsel

[isim]

[halk ağzında]

• Korkudan veya soğuktan titreme

[-den]

• Ürkmek, korkmak, çekinmek

[-i]

• Sıcak duruma getirmek

  Her gün birkaç ev kadını orada çalı çırpıyla su ısıtıp çamaşırını yıkıyor. - Azra Erhat

[mecaz]

• Çekici, olumlu, hoş bir duruma getirmek

  Orada kapkaranlık, soğuk geceleri ısıtan bir aydınlık vardı. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

• ısıtıp ısıtıp önüne koymak

[isim]

• Isırtmak işi

  Evde bacağımı ısırtmaya çalışırken, köpek kızıp neferin elini ısırmaz mı? - Ömer Seyfettin

[-i]

• Dişleri arasına alıp sıkmak

  Dolu bir kadeh içti ve meze yerine alt dudağını ısırdı. - Aka Gündüz

[nesnesiz]

• Dişleriyle koparmak

  Ekmekten bir lokma ısırırken hole bakıyorum. - Ahmet Ümit

• Rüzgâr sert esmek, keskin bir biçimde etkilemek

  Ayaz insanın yüzünü ısırıyordu. - Tarık Buğra

• Kumaş dalamak, kaşındırmak

Ata Sözleri ve Deyimler

• ısıracak it (veya köpek) dişini (veya dişlerini) göstermez

[isim]

• Kırıtma işi

[isim]

• Sırıtmak işi

  Bu karşılıklı sırıtma ne kadar sürüyor, bilmem. - Yusuf Ziya Ortaç

[sıfat]

• Sürekli olarak sırıtan

[-i]

[halk ağzında]

• Yorgan, şilte vb.ni iri ve aralıklı dikmek

• Sağlam ve sıkıca dikmek

[isim]

• Şakırdayan bir şeyin çıkardığı sesin adı

  Birdenbire kesildi halkın lakırtıları / Korku içinde durdu tavla şakırtıları - Enis Behiç Koryürek

[isim]

• Aksırma işi

  Kollarını açıp üç kişilik yer kaplayarak yemek yiyişi, aksırışı ve gülüşü çekilmez. - Sait Faik Abasıyanık

[-i]

• Işık saçmak, ışıklandırmak

  Bulutlar geçip gidince kalan gök / Ey içimizi ışıtan has renk - Selâhattin Batu

[isim]

• Kırışmak işi

[kimya]

• Genellikle aşırı ölçüde kurutucu kullanılması veya boyanın çok kalın uygulanması sonucunda yüzeyde buruşukluk oluşması

[isim]

• Kırıtma işi

  Albayın evlatlığı kendini göstermek için terliklerini şaplata şaplata aşırı bir kırıtışla geçmişti. - Haldun Taner