SÜRDÜRÜMLEMEK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

SÜRDÜRÜMLEMEK harflerini içeren 6 harfli 21 kelime bulunuyor. 6 harfli SÜRDÜRÜMLEMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

DÜRÜLÜ14, MÜRDÜM14, KÜSÜLÜ13, SÜRÜME12, ÜRKÜLÜ12, DÜRMEK11, KÜRÜME11, ÜSKÜRE11, ÜRÜMEK11, SÜRMEK10, DELMEK9, DERLEM9, DERMEK9, KÜREME9, MERKÜR9, ÜREMEK9, KERMES8, MESLEK8, MERMER8, SERMEK8, SEKLEM8

KERMES (Kelime Kökeni: Fransızca kermesse)

[isim]

  • Bir derneğe, bir çalışmaya yardım sağlamak amacıyla genellikle açık havada satış yapılarak gelir sağlanan toplantı
  • Küçük şehirlerde bayram veya panayır günlerinde yapılan eğlenceli toplantı

MESLEK (Kelime Kökeni: Arapça meslek)

[isim]

  • Belli bir eğitim ile kazanılan, sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş

    Araya giren yıllar zarfında meslekten kopunca eski arkadaşlarıyla ünsiyeti de kopmuştu. - Osman Aysu

  • Uğraş

[felsefe]

  • Öğreti

[felsefe]

  • Dizge

[eskimiş]

  • Çığır, okul, ekol

    Edebî meslekler.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mesleğinin eri (veya erbabı) olmak
  • meslek edinmek

Birleşik Kelimeler: meslek içi eğitim, meslek yaşamı, serbest meslek

MERMER (Kelime Kökeni: Arapça mermer)

[isim]

[jeoloji]

  • Bileşiminde % 75'ten çok kalsiyum karbonat bulunan, genellikle beyaz, renkli ve damarlısı da olan, cilalanabilen, billurlaşmış kireç taşı

    Fırçayı tutamıyor parmakları nakkaşın / Mermeri oymaz oldu eli heykeltıraşın - Faruk Nafiz Çamlıbel

[sıfat]

  • Bu taştan yapılmış

    Başhemşire, hastanenin mermer salonunda karşıladı doktoru. - Necati Cumalı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mermer gibi

Birleşik Kelimeler: mermer kireci, su mermeri

[isim]

  • Beyaz ve ince bir tür bez

Birleşik Kelimeler: mermerşahi

SERMEK

[-e]

[-i]

  • Kurutmak için asmak

    Kar gibi çamaşırları serip eve döndü. - Oktay Rifat

  • Göstermek amacıyla asmak veya yaymak

    Çeyiz sermek.

  • Düz bir yere yaymak

    Üzüm sermek. Bulgur sermek.

  • Açarak yaymak veya döşemek

    Çerçeveli çerçevesiz bir sürü fotoğraf çıkarıp masanın üzerine serdi. - Aka Gündüz

  • Boylu boyunca yere yatırmak, düşürmek veya hırpalamak

    Onun için bir an önce leşlerini köpek leşi gibi İstanbul'un çamurlu kaldırımlarına sermek zamanı gelmişti. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[mecaz]

  • Boşlamak, savsaklamak

Birleşik Kelimeler: sere serpe

SEKLEM

[isim]

[halk ağzında]

  • Kıldan, yünden dokunmuş çuval

[sıfat]

  • On batman (un, vb.)

DELMEK

[-i]

  • Delik açmak, delik duruma getirmek

    Taşın göze dokunmadığını ve bir parmak aşağıda yanağı deldiğini gördü. - Peyami Safa

[mecaz]

  • İncitmek, kırmak

Birleşik Kelimeler: ciğerdeldi, ağaçdelen, gökdelen, kardelen, kargadelen, zindandelen

DERLEM

[isim]

  • Koleksiyon
  • Bir dilin türlü kullanım alanlarından derlenmiş örneklerinin dil bilgisi ve kuramsal dil bilimi araştırmalarında kullanılmak üzere bilgisayar tarafından okunabilecek biçimde bir araya getirilmiş kümesi

DERMEK

[-i]

[halk ağzında]

  • Bir araya getirmek, derlemek, toplamak, devşirmek

    Bir çiçek dermeden sevgi bağından / Huduttan hududa atılmışım ben - Faruk Nafiz Çamlıbel

KÜREME

[isim]

  • Küremek işi

MERKÜR (Kelime Kökeni: Fransızca mercure)

[isim]

[gök bilimi]

  • Güneş sisteminin Güneş'e en yakın olan gezegeni, Utarit

ÜREMEK

[nesnesiz]

  • Canlı, doğup çoğalmak

    Altı yedi ay içinde küçük sürü üredi. - Ömer Seyfettin

  • Yetişmek

    Çubuklu bahçede üreyen kızılcık da hiçbir yerde bulunmaz. - Salâh Birsel

[mecaz]

  • Çoğalmak, artmak

    Yün kalın olduğu için örgü çabuk ürüyor.

SÜRMEK

[-e]

[-i]

  • Yönetip yürütmek, sevk etmek
  • Devam etmek

    Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar sürer. - Anayasa

  • Önüne katıp götürmek

    Koyunları sürmek.

  • Uzatmak, ileri doğru itmek

    Kahveyi ısıtıyor, suyu dolduruyor, cezveyi sürüyor, fincanı boşaltıyor. - Memduh Şevket Esendal

  • Dokundurmak, değdirmek

    Yüzümü saçlarına sürmek için başımı eğdim. - Hüseyin Cahit Yalçın

  • Oturduğu, bulunduğu yerden, ülkeden ceza olarak başka bir yer veya ülkeye göndermek, nefyetmek

    Mütarekede İngilizler onu Malta'ya sürdüler. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Bir maddeyi bir yüzey üzerine ince bir tabaka olarak yaymak, dökmek, serpmek

    Avucuna doldurup kokluyor; ensesine, şakaklarına, boynuna sürüyor. - Refik Halit Karay

[ticaret]

  • Bir malı satışa sunmak, piyasaya çıkarmak

    Satılamayan ne kadar bayat, bozuk mal varsa pansiyonerlere sürerler. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

  • Yasal olmayan yolla piyasaya para çıkarmak

[-i]

  • Herhangi bir durum içinde bulunmak

    Dört duvar arasında bir memur hayatı sürüyordu. - Yusuf Ziya Ortaç

[-i]

  • Pulluk veya sabanla toprağı işlemek

    Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi. - Ömer Seyfettin

[nesnesiz]

  • Olmaya devam etmek

    Baygınlığım ne kadar sürdü bilmiyorum. - Aka Gündüz

[nesnesiz]

  • Zaman geçmek

    Çok sürmez, her şey düzelir.

[nesnesiz]

  • Zaman almak

    Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü. - Ahmet Haşim

[bitki bilimi]

  • Bitki, ot yetişip ortaya çıkmak, bitmek, yeşermek

    Bu gölgeli yerlerde otlar bütün bir yaz mevsimi yeniden yeniye sürer, rutubetli toprakta bir bir arkasına yoncalar fışkırır, çayırlar kabarırdı. - Refik Halit Karay

[nesnesiz]

  • Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarmak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sürüp gelmek
  • sürüp gitmek

Birleşik Kelimeler: süreduran, süredurum, süregelmek, sürer durum, kuyruksüren

DÜRMEK

[-i]

  • Bir şeyi kıvırıp silindir biçiminde kendi üzerine sarmak

    Kâğıdı dürmek. Halıyı dürmek.

  • Bir şeyi üst üste katlamak

KÜRÜME

[isim]

  • Kürümek işi

ÜSKÜRE

[isim]

[halk ağzında]

  • Topraktan veya madenden yapılmış çorba tası, çukur çanak