SÖZGÖTÜRMEZ Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler

SÖZGÖTÜRMEZ harflerini içeren 3 harfli 33 kelime bulunuyor. 3 harfli SÖZGÖTÜRMEZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

GÖZ16, GÖT13, ÖGE13, SÖZ13, GÜZ12, ÖZE12, TÖZ12, ÖRÜ11, GÜM10, GEZ10, ÖRS10, SÖR10, TÖS10, GÜR9, ÖTE9, TÖR9, GEM8, ERG7, ZEM7, SÜT6, TÜM6, TEZ6, ÜST6, ZER6, SEM5, TÜR5, ÜRE5, MET4, SER4, SET4, TEM4, RET3, TER3

RET (Kelime Kökeni: Arapça redd)

[isim]

  • Uygun bulmama, geri çevirme, kabul etmeme

    Dostundan ve ötekilerden kuvvetli bir ret bekliyordu. - Peyami Safa

  • Aile bireylerinden birinin sorumluluğunu üstünden atma, varlığını tanımama, aileden saymama

    Evlatlıktan ret.

Birleşik Kelimeler: reddedilmek, reddetmek, reddeylemek, reddihâkim, reddimiras, reddolunmak

TER

[isim]

  • Derinin gözeneklerinden sızan, kendine özgü bir kokusu olan, yapışkan, renksiz, tuzlu sıvı, arak (I)

    O kadar sırsıklam ter içinde idi ki cesaret edemedi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ter alıştırmak
  • ter atmak
  • ter basmak
  • ter boşanmak
  • ter dökmek
  • tere batmak
  • terini soğutmak

Birleşik Kelimeler: ter bezi, alın teri, ayak teri, ecel teri

MET (Kelime Kökeni: Arapça medd)

[isim]

[coğrafya]

  • Kabarma

    Bir met zamanı gökyüzü kurşunla örtülü / Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi - Yahya Kemal Beyatlı

Birleşik Kelimeler: metcezir

[isim]

  • Çelik çomak oyununda kullanılan değnek parçası
  • Bu oyunda kullanılan, 10-15 santimetre uzunluğundaki değnek

SER (Kelime Kökeni: Farsça ser)

[isim]

[eskimiş]

  • Baş, kafa
  • Başkan, reis

    Sertabip. Sermürettip.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • serde ... var
  • ser verip sır vermemek

Birleşik Kelimeler: serasker, serazat, serdengeçti, serdümen, serencam, serhat, serlevha, sermaye, sermest, sermestane, sermuharrir, sermürettip, serpuş, sersefil, sertabip, seryaver

[isim]

  • Limonluk

    Köşkünün arka tarafında çiçek serleri vardır, her mevsim en nadide çiçekler yetiştirilir. - Aydın Boysan

SET (Kelime Kökeni: Arapça sedd)

[isim]

  • Toprağın kaymasını veya suyun akmasını önlemek için yapılan kalın duvar
  • Bulunulan yerden daha yüksekte kalan düzlük

    Köşebaşını dönünce karşımıza merdivenli bir setin üstünde kubbeli bir bina çıktı. - Reşat Nuri Güntekin

  • Seki
  • Ateşli silahlarda namlunun içindeki helisin çıkıntı bölümü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • set çekmek

Birleşik Kelimeler: set üstü ocak

[isim]

[spor]

  • Masa tenisi, voleybol vb. oyunlarda maçın her bir bölümü
  • Takım, grup

    Tencere seti, kitap seti

Birleşik Kelimeler: uyku seti

TEM (Kelime Kökeni: Fransızca thème)

[isim]

[edebiyat]

  • Tema

SEM (Kelime Kökeni: Arapça semm)

[isim]

[eskimiş]

  • Zehir

[isim]

[eskimiş]

  • İşitme

TÜR

[isim]

  • Çeşit, cins

    Yazı türleri.

[biyoloji]

  • Ortak özellikleri olan bireylerin tamamı, cinslerin ayrıldığı bölüm, janr

    Aslan ve insan türleri.

[felsefe]

  • Kendi içinde bir birim olan ve üzerinde cins kavramının bulunduğu mantıksal kavram

    Parça bütünün, cins türün yerine geçti mi daralma olur. Hayvan canlı varlık karşısında türdür, aslan karşısında cinstir.

[sıfat]

  • Türlü

    Bu tür davranışlar iyi değildir.

Birleşik Kelimeler: alt tür, kelime türü, nazım türü, sözcük türü

ÜRE (Kelime Kökeni: Fransızca urée)

[isim]

[kimya]

  • Azotlu besinlerin vücutta yanmasıyla oluşan, erimiş bir durumda idrarla dışarı atılan azotlu madde
  • Yapay reçine verniği ve tutkalı üretiminde kullanılan temel gereçlerden beyaz, billursu toz, kaorit tutkalı

SÜT

[isim]

  • Kadınların ve memeli dişi hayvanların yavrularını besledikleri, memelerinden gelen, besin değeri yüksek beyaz sıvı

[bitki bilimi]

  • Bazı bitkilerin türlü organlarında bulunan beyaz renkte öz su
  • Erkek balığın tohumu

[argo]

  • Benzin, mazot

Ata Sözleri ve Deyimler

  • süt çalmak
  • süt çekmek
  • süt dökmüş kedi gibi
  • süt dökmüş kediye dönmek
  • süt gibi
  • sütten ağzı yanan yoğurdu (veya ayranı) üfleyerek yer (veya içer)
  • sütten ağzı yanmak
  • sütten çıkmış ak kaşık gibi olmak
  • sütten kesilmek
  • sütten kesmek
  • sütüne havale etmek
  • sütüne kalmak
  • süt vermek

Birleşik Kelimeler: sütağacı, sütana, sütanne, süt asidi, sütbaba, süt beyaz, süt çocuğu, süt çorbası, süt danası, süt dişi, süthane, süt ineği, süt izni, süt kardeşi, süt kırı, sütkız, süt kuzusu, sütliman, süt mavisi, sütnine, sütoğul, süt otu, sütölçer, süt şekeri, süt taşı, süt tozu, sütü bozuk, arı sütü, aslansütü, balık sütü, bitki sütü, güneş sütü, kireçsütü, kuş sütü, soya sütü

TÜM

[isim]

  • Bir şeyin bütünü, tamamı, hepsi

    Parasının tümünü kaybetti.

[sıfat]

  • Yarım olmayan, bütün, eksiksiz

Birleşik Kelimeler: tümamiral, tüm başkalaşma, tüm başlılar, tümgeneral, tüm kirpikliler, tüm sayı, tüm tanrıcı, tümevarım

[isim]

[halk ağzında]

  • Tümsek

TEZ (Kelime Kökeni: Farsça tīz)

[sıfat]

  • Çabuk olan, süratli

[zarf]

  • Süratli bir biçimde

    Dost ben gidersem de yaşın yaşın ağlama / Bu muhabbet bize tez ayrılık getirir - Pir Sultan Abdal

Birleşik Kelimeler: tez beri, tez canlı, tez vakit, tezelden, canı tez, içi tez

[isim]

[mantık]

  • Sav
  • Üniversitelerde öğrencilerin veya öğretim üyelerinin hazırlayıp bazen bir sınav kurulu önünde savundukları bilimsel eser

    Tezini mitolojiden hazırlayan gözlüklü bir delikanlı. - Haldun Taner

Birleşik Kelimeler: bitirme tezi

ÜST

[isim]

  • Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, üzeri, fevk, alt karşıtı

    Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. - Halide Edip Adıvar

  • Bir şeyin görülen yanı, yüzü

    Bu sefer taşın üstünden inip yere oturdu. - Memduh Şevket Esendal

  • Bir şeyin dış yüzü, yüzey
  • Giyecek, giysi

    O günden sonra kapıya diktiği bir bekçiye iş çıkışları işçilerin üstlerini arattı. - Lâtife Tekin

  • Birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk

    Sonunda, üstlerinin de onayıyla bir sınav yapmaya karar verdi. - İhsan Oktay Anar

  • Vücut, beden
  • Artan, geriye kalan bölüm

    Bir liranın üstü olarak uşağın getirdiği yetmiş beş kuruşu masanın üstünden kaldırmaz. - Abdülhak Şinasi Hisar

[sıfat]

  • Birkaç şeyden birbirine göre yukarıda olan

    Kadınların beni böyle göz hapsine almaları yüzünden üst düğmelerimi gevşetemiyordum. - Reşat Nuri Güntekin

[sıfat]

  • Öte, arka

    Ben onu Şehzade Camisi'nin üst yanında, sokak içi, eski ahşap bir evde tanıdım. - Yusuf Ziya Ortaç

[sıfat]

  • Sınıflamalarda temel olarak alınan bir tipe göre ileri derecede olan

    Üst makam. Üst rütbedekiler.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • üst başı
  • üst çıkmak (veya gelmek)
  • üste çıkmak
  • üstten bakmak
  • üstü kalsın
  • üstüme (veya üstümüze veya üstünüze) sağlık (veya iyilik sağlık veya şifalar)
  • üstünde durmak
  • üstünde hakkı olmak
  • üstünde kalmak
  • üstündeki üstünde, başındaki başında
  • üstünden (şu kadar zaman) geçmek
  • üstünden akmak
  • üstünden atmak
  • üstünden dökülmek
  • üstünden geçmek
  • üstünden geçmek
  • üstünden kibarlık akmak
  • üstünden silindir gibi geçmek
  • üstüne alınmak
  • üstüne almak
  • üstüne atmak
  • üstüne basmak
  • üstüne bir bardak (soğuk) su içmek
  • üstüne bir iki güneş doğmak
  • üstüne çekmek
  • üstüne çullanmak
  • üstüne düşmek
  • üstüne fenalık gelmek
  • üstüne geçirmek
  • üstüne gelmek
  • üstüne gitmek
  • üstüne gül koklamamak
  • üstüne güneş doğmamak
  • üstüne kalmak
  • üstüne kapanmak
  • üstüne koymak
  • üstüne kuma gelmek
  • üstüne kuş kondurmak
  • üstüne olmamak
  • üstüne oturmak
  • üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi
  • üstüne perde çekmek
  • üstüne sevmek
  • üstüne titremek
  • üstüne toz kondurmamak
  • üstüne tuz biber ekmek
  • üstüne üstüne gitmek
  • üstüne varmak
  • üstüne vazife olmamak
  • üstüne yaptırmak
  • üstüne yatmak
  • üstüne yıkılmak
  • üstüne yıkmak
  • üstüne yok
  • üstüne yüklenmek
  • üstüne yürümek
  • üstünü görmek
  • üstünüze afiyet (veya sağlık)

Birleşik Kelimeler: üst alize, üst baş, üst bitken, üstçavuş, üst çene, üst deri, üst diş, üst dudak, üst geçiş, üst geçit, üst güverte, üst insan, üst kat, üst katman, üst kurul, üst küme, üst perdeden, üst sınıf, üstsubay, üst tabaka, üst tarafı, üst üste, üstyapı, üstü kapalı, altüst, akşamüstü, altı üstü, arkaüstü, ayaküstü, başüstü, bayramüstü, bireyüstü, böbrek üstü bezi, deneyüstü, dizüstü, diz üstü, doğaüstü, duyuüstü, gerçeküstü, ikindiüstü, insanüstü, kalburüstü, kıçüstü, köprü üstü, lisansüstü eğitim, masaüstü, normalüstü, olağanüstü, öğleüstü, partilerüstü, rüzgârüstü, set üstü ocak, sırtüstü, suçüstü, tabiatüstü, tepe üstü, tepeüstü, yaşamüstü, yer üstü, yolüstü, yüzüstü, dumanı üstünde, buğusu üstünde, başüstüne

ZER (Kelime Kökeni: Farsça zer)

[isim]

[eskimiş]

[kimya]

  • Altın

ERG (Kelime Kökeni: Fransızca erg)

[isim]

[fizik]

  • CGS sisteminde, uygulama noktasını, kuvvet yönünde 1 santimetre hareket ettiren 1 dinlik kuvvetin yaptığı işe eşit olan iş birimi: Bir kilogrammetre 981 x 105 erge eşittir

[isim]

[coğrafya]

  • Büyük Sahra'da kumullarla örtülü bölge