SÖNDÜRMEK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

SÖNDÜRMEK harflerini içeren 5 harfli 33 kelime bulunuyor. 5 harfli SÖNDÜRMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

DÖNÜM16, DÖKÜM16, DÖNÜK15, SÖNÜM15, SÖKÜM15, DÖNME14, DÖNEM14, DÖKME14, KÖMÜR14, KÖSNÜ14, SÖNÜK14, SÖKÜN14, DÖNER13, DÖNEK13, KÖSEM13, ÖNDER13, ÖRDEK13, SÖNME13, SÖKME13, ÖRMEK12, ÖRNEK11, DÜRME10, DÜMEN10, KÜSME9, KÜMES9, KÜNDE9, SÜMER9, SÜMEN9, SÜMEK9, SÜNME9, SÜRME9, SÜREK8, ÜRKME8

SÜREK

[isim]

  • Süren, devam eden zaman

[sıfat]

  • Hızlı süren, hızlı giden

[halk ağzında]

  • Satmak için pazara götürülen hayvan sürüsü

Birleşik Kelimeler: sürek avı

ÜRKME

[isim]

  • Ürkmek işi, tevahhuş

KÜSME

[isim]

  • Küsmek işi

KÜMES (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

  • Tavuk, hindi vb. evcil hayvanların barınmasına yarayan kapalı yer

    Ne kümeste tavuk bırakırmış ne ahırda hayvan ne de ağılda koyun. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[mecaz]

  • Ufak ev

    Bu murdar kümeste nasıl oturuyorsun bilmem? - Ahmet Midhat

Birleşik Kelimeler: kümes hayvanları, tavuk kümesi

KÜNDE (Kelime Kökeni: Farsça kunde)

[isim]

[spor]

  • Güreşçinin, hasmını altına alıp bir elini önden, ötekini arkadan geçirerek ellerini kilitlemesi

[mecaz]

  • Düzen, tuzak, oyun, hile

[eskimiş]

  • Suçluların ayağına bağlanan demir halka, köstek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kündeden atmak
  • kündeye almak (veya getirmek)
  • kündeye gelmek
  • kündeye getirilmek

Birleşik Kelimeler: bel kündesi, oturak kündesi

SÜMER

[isim]

  • Mezopotamya'da yaşamış bir ulus ve bu ulustan olan kimse

SÜMEN (Kelime Kökeni: Fransızca sous-main)

[isim]

  • Üzerinde yazı yazmaya, arasında evrak saklamaya yarayan deri kaplı altlık

    ... yazıhanenin sümeni üzerinde, ona gerekli kâğıtları imzalatırken... - Attila İlhan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sümen altı etmek

SÜMEK

[isim]

[halk ağzında]

  • Eğirilmek için temizlenmiş, taranmış yumak biçiminde yün

SÜNME

[isim]

  • Sünmek işi

SÜRME

[isim]

  • Sürmek işi
  • Kapı kanadını içeriden kapama, dolap kapağını yerinde tutma vb. işlere yarayan ve yuvası içinde ileri geri sürülebilen sistem, sürgü

    Kapıyı kapadı. Üstünde anahtar ve sürme yoktu. - Peyami Safa

  • Masa ve dolapta küçük çekmece

[sıfat]

  • Sürülerek kullanılan

    Sürme kapak. Sürme kapı.

Birleşik Kelimeler: sürme iskele, iç sürme, kökten sürme, top sürme

[isim]

  • Kirpik diplerine sürülen siyah boya, sürme, is

    Genç güzel aşçı kadının kirpiklerinde sürme, parmaklarında kına yoktu. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sürme çekmek
  • sürmeyi gözden çekmek

[isim]

  • Sürme mantarıgillerin yol açtığı ve tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı, rastık

Birleşik Kelimeler: sürme mantarları, buğday sürmesi

DÜRME

[isim]

  • Dürmek işi
  • Gözleme (II)

[halk ağzında]

  • Lahana

DÜMEN (Kelime Kökeni: İtalyanca timon)

[isim]

  • Hava ve deniz taşıtlarında, taşıta istenilen yönü vermeye ve belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan hareketli parça

[mecaz]

  • Yönetim, idare

[argo]

  • Dalavere, hile

    Hani öldürseler yaşayamazdı bensiz? Yalan mıydı? Dümen miydi? - Orhan Kemal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dümen çevirmek
  • dümeni elinde tutmak
  • dümeni kırmak
  • dümenine bakmak
  • dümenini bozmak
  • dümenini elinde tutmak
  • dümen kırmak
  • dümen kullanmak
  • dümen tutmak
  • dümen yapmak

Birleşik Kelimeler: dümen bedeni, dümen boğazı, dümenevi, dümen neferi, dümen suyu, dümen yelpazesi, dümeni eğri, serdümen, baş dümeni

ÖRNEK

[isim]

  • Benzeri yapılacak olan, benzetilmek istenen şey, model

    Mehmet Akif'in yetişmesi, gençlere bir örnek olarak anlatılmaya layıktır. - İbrahim Alâeddin Gövsa

  • İncelemek veya denemek üzere insan ve hayvan vücudunun, bitkinin veya nesnenin herhangi bir yerinden alınan doku parçası, numune

    Vali, burada yapılmış olan peynirlerden bir örnek görmek istedi. - Memduh Şevket Esendal

  • Bir şeyin benzeri, tıpkısı, kopyası, misil

    Bu yapının bir örneği daha yoktur.

  • Bir düşünceyi, kuralı, gözlemi veya savı desteklemek ve açıklamak amacıyla ileri sürülen söz, yapılan davranış, misal
  • Durum ve niteliği benimsenmeye değer kimse veya şey, model, paradigma

    Onların özü sözü birdir. Hayatları bizim için örnektir. - Nazım Hikmet

[sıfat]

  • En iyi biçimde olan

    İşte örnek bir kadın! Her şeyi biliyor ama horozlanmıyor!.. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • örneğini almak
  • örneğini çıkarmak
  • örnek almak
  • örnek olmak
  • örnek oluşturmak
  • örnek vermek

Birleşik Kelimeler: bir örnek, ilk örnek, kök örnek, tek örnek, şal örneği

ÖRMEK

[-i]

  • İplik, yün, tel, saz vb.ni birbirine dolayarak veya geçirerek işlemek veya tezgâhta dokumak

    Balık ağı örerken, ağları tamir ederken okur o! - Sait Faik Abasıyanık

  • Kumaşlardaki delikleri elde iplikle besleyerek kapatmak

    Paltonun sırtını güve yemişti de ben örmüştüm. - Burhan Felek

  • Saç, yele vb. şeylerin tellerini birkaç bölüme ayırıp birbirine geçirmek yolu ile dağınıklıktan kurtarmak

    Kız saçlarını örmüş.

  • Duvar yapmak veya onarmak

    Bu duvarı iki günde ördüler.

  • Estetik kaygıyla, duygulu biçimde bir güzelliği ortaya koymak

    Bu yeni zevke göre şiir ve nesir örenler yok. - Yahya Kemal Beyatlı

[mecaz]

  • Müzik, edebiyat vb.nde bir özelliği oluşturmak, ortaya koymak

    Yaşadıkça kendi kabuğunu yetiştiren sümüklü böcek gibi talihimizi biz kendimiz öreriz. - Abdülhak Şinasi Hisar

DÖNER

[sıfat]

  • Dönmekte olan, dönen, dönecek biçimde düzenlenen

    Döner dolap

[isim]

  • Bir eksene geçirilmiş etlerin döndürülerek pişirilmesiyle yapılan kebap, döner kebap

    Lokantaların vitrinlerinde, mis kokularla dönerler pişiyordu. - Çetin Altan

Birleşik Kelimeler: döner ayna, döner kapı, döner kavşak, döner kebap, döner kule, döner sahne, döner sermaye, yaprak döner