SOLUKLAŞMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler
SOLUKLAŞMAK harflerini içeren 6 harfli 32 kelime bulunuyor. 6 harfli SOLUKLAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
KOKMUŞ12,
LAKLAK (Kelime Kökeni: Arapça laḳlāḳ)
- Leyleğin gagasıyla çıkardığı ses
- Ara vermeden söylenilen saçma sapan söz dizisi, gevezelik
Ata Sözleri ve Deyimler
- laklak etmek
ALAKOK (Kelime Kökeni: Fransızca à la coque)
-
Rafadan yumurta
Sabahleyin kendisine bir alakok ziyafeti çekecekti. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
KALKMA
-
Kalkmak işi
Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar
KALMAK
-
Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra
-
Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak
Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. - Osman Cemal Kaygılı
-
Konaklamak, konmak
Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay
-
Oturmak, yaşamak
Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık
- Eğleşmek
-
Hayatını sürdürmek, yaşamak
O aileden bir bu çocuk kaldı.
-
Varlığını korumak, sürdürmek
Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar
-
Oyalanmak, vakit geçirmek
Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı
-
Sınıf geçmemek
Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de.
-
İşlemez, yürümez duruma gelmek
Araba yarı yolda kaldı.
-
İleriye atılmak, ertelenmek
Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak
Oda duman içinde kaldı.
-
Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek
Bugün iş maddesinde kaldık.
-
Miras olarak geçmek
Çiftlik ana babasından kalmış.
-
Yapamamak
Misafir geldi, gezmeden kaldık.
-
Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak
Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına. - Haldun Taner
-
Yetinmek
Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.
-
Sınırlanmak
Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk
- Herhangi bir durumu sürdürmek
-
Olmak, herhangi bir durumda bulunmak
Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay
-
Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
Bakakalmak.
Şaşakalmak.
Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... den kalır yeri yok
- ... ye kalsa (veya kalırsa)
- kaldı ki
Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış
KOLLUK
-
Gömlek kollarının ucundaki iliklenen bölüm, manşet
Frenk gömleğinde, bazen bileklerinden ellerinin üstüne düşen yuvarlak, katı, kolalı kollukları vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar
-
İş yaparken giysiyi korumak için bilekten dirseğe kadar kola geçirilen, genellikle koyu renkli kumaştan dikilmiş parça
Ellerini kolluklarından sıyırıp çekmekte bir zorluğa uğramıştır. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
- Kollara takılan ve dikkati çekmesi istenen görevlilerin kimliklerini gösteren şerit
-
Güvenliği sağlamakla görevli polis veya jandarma
Bu onurlu kolluk görevini seve seve üstlenirlerdi. - Muzaffer Uyguner
Birleşik Kelimeler: karakolluk, kolluk kuvveti
KALOMA (Kelime Kökeni: İtalyanca caloma)
- Demir atmış bir geminin zincirinin su içindeki bölümü
Ata Sözleri ve Deyimler
- kaloma etmek (veya vermek)
KASMAK
- Kasları gergin duruma getirmek
- Kısaltmak
- Daraltmak
- Bölmek, ayırmak
- Baskısı altında tutmak
Ata Sözleri ve Deyimler
- kasıp kavurmak
Birleşik Kelimeler: kasım kasım
MUALLA (Kelime Kökeni: Arapça muʿallā)
- Yüksek, yüce
MASLAK (Kelime Kökeni: Arapça maṣlāḳ)
-
Sürekli su akan boru
İlerideki maslaktan su doldurmaya giden simsiyah bir zenci kızının yakasından asıldı. - Osman Cemal Kaygılı
- Boruları aşırı basınçtan korumak amacıyla su yolu üzerinde yapılan içi su dolu hazne
- Büyük yalak
OKLAMA
- Oklamak işi
- Hedef noktaları dairesel olarak belirlenmiş nişan tahtasına küçük okların atılmasıyla oynanan bir oyun türü
SALMAK
-
Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek
Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı. - Ercüment Ekrem Talu
-
Yollamak, göndermek
Bununla beraber peşine adam salmak gerekir. - Aka Gündüz
-
Koymak, katmak
Halk ruhunun benliğinizde yeniden uyanıp hararetini gönlünüze saldığını duyarsınız. - Refik Halit Karay
-
Sürmek
Bunun içindir ki dal budak saldı, yemiş vermeye başladı. - Ruşen Eşref Ünaydın
-
Uğratmak
Başını derde salmak.
-
Vergi yüklemek
Ona elli bin lira salmışlar.
-
Üzerine yürütmek
Tazıyı tavşana salmak.
-
Saldırmak
Aç kurt, yılana da salar, taşa da, dedi. - Memduh Şevket Esendal
-
Sarkıtmak
Soğutmak için kuyuya su kabı saldı.
- Gemi demir üzerinde dört yana dönmek
- Bakmamak, ilgilenmemek, özen göstermemek
Birleşik Kelimeler: salıvermek, salıverilmek
ULAMAK
- Eklemek, katmak, ilave etmek
KUSMAK
- Midenin içindekini basınçla ağızdan dışarı atmak, çıkarmak, kayyetmek, istifra etmek
-
Reddetmek
İhanetin böylesini tarih kabul etmez, kusardı. - Tarık Buğra
-
Boyanan ve temizlenen şeyler yeniden ortaya çıkmak
Kumaş lekeyi kustu. Helva yağını kusmuş.
- İçinde birikmiş kinini, öfkesini söyleyerek açığa vurmak
KUMSAL
-
Kumu olan yer
Yolun neresi kayalık, neresi kumsal hep ezbere bilirdi. - Halikarnas Balıkçısı
-
Denize, göle vb. yerlere girilebilen genellikle kumluk alan, deniz hamamı, kumbaşı, plaj
Deminden beri sözü edilen bu kumsal neydi? - Azra Erhat
-
Kumlu
Kumsal toprak.
OKUMAK
-
Bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretlere bakıp bunları çözümlemek veya seslendirmek
Bana umutsuz bir sesle son raporları okudu. - Falih Rıfkı Atay
-
Yazılmış bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek
Gazete bile okumak istemiyorum. - Burhan Felek
-
Bir konuyu öğrenmek için okulda, bir öğretmenin yanında veya yazılı şeyler üzerinde çalışmak, öğrenim görmek
Çabuk dil öğrenmedi, okumak istemedi. - Halide Edip Adıvar
-
Sesli olarak söylemek
Salon boşalmaya başladı, biz şiirler okuyup dinliyoruz. - Refik Halit Karay
-
Bir şeyin anlamını çözmek
Şifre okumak.
- Hastalığı iyi edeceğini ileri sürerek okuyup üflemek, üfürükçülük etmek
-
Bazı belirtilerle bir anlamı, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak
Yüzünü benden saklıyor. Niçin? Çehresinde, melalinde aşkının matemini okumayayım diye mi? - Ömer Seyfettin
- Değerlendirmek
- Sövmek, küfretmek
- Bir yere çağırmak, davet etmek, okuntu göndermek
Ata Sözleri ve Deyimler
- okuyup üflemek