[sıfat]

• Toplumu, çevresini rahatsız etmeyen, edepli, müeddep, yaramaz karşıtı

  Uslu ve çekingen huyum ne kendimi ne de nafakamı herhangi bir sert hareketle savunmaya asla müsait değildi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[zarf]

• Uysal bir biçimde

[eskimiş]

• Akıllı, zeki

  Gören bizi sanır deli / Usludan yeğdir delimiz - Anonim şiir

Ata Sözleri ve Deyimler

• uslu durmak (veya oturmak)

[sıfat]

• Ulusu olan

[sıfat]

• Ahlak kurallarına uygun olarak davranan, namuskâr

  Benim babam namuslu bir vatanperverdi. - Aka Gündüz

[teklifsiz konuşmada]

• Olması gerektiği gibi

  Sallanma, git bana namuslu bir kahve pişir. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

• Tunus halkından olan kimse

[sıfat]

• Burs alan, bursu olan, bursiyer

[sıfat]

• Karabasan dolu, sıkıntılı ve korkulu

  Zeynep yatağına dönünce derin ve kâbuslu bir uykuya daldı. - Halide Edip Adıvar

[sıfat]

• Puslanmış, pusarık, hafif sisli

  Puslu havaya yoğun bir kükürt kokusu sinmiş. - Adalet Ağaoğlu

• Üzerinde pus bulunan

[sıfat]

• Lodosu olan, lodosa sahip veya lodosa maruz kalan

  Lodoslu deniz aşağıdaki kıyıyı dövdükçe koca bina derinden derine yalpalardı. - Cahit Uçuk

[sıfat]

• Çok uslu

  Yepyeni, ... belden büzmeli dört peşli elbisesi içinde Nina upusludur. - Refik Halit Karay

[sıfat]

• Üzerine fors çekilmiş (gemi, otomobil)

[mecaz]

• Sözü geçer, güçlü

[sıfat]

• Fanusu olan

  Çabuk, fanuslu lambaları yak, paşa geldi. - Mithat Cemal Kuntay