SLOVAKÇA Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

SLOVAKÇA harflerini içeren 5 harfli 23 kelime bulunuyor. 5 harfli SLOVAKÇA kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

AÇVAL14, SALVO13, KAVAS12, SAVLA12, SAVAK12, VOKAL12, AVLAK11, KAVAL11, ÇOKAL9, ÇOLAK9, SALÇA9, SAÇAK9, ALÇAK8, ÇAKAL8, ÇALAK8, KALÇA8, LAÇKA8, SOLAK7, KOALA6, KALAS6, SKALA6, SALAK6, SAKAL6

KOALA

[isim]

  • Avustralya'da yaşayan, okaliptus yapraklarıyla beslenen, yaklaşık 80 santimetre boyunda, otçul, kuyruksuz, keseli, tüyleri soluk boz veya sarımsı renkte olan bir tür memeli (Phascolarctos cinereus)

KALAS (Kelime Kökeni: (Romanya'da Galati şehrinin adından))

[isim]

  • Kalın biçilmiş uzun tahta
  • Ahşap yapılarda kiriş olarak kullanılan kalın biçilmiş uzun tahta

[sıfat]

[mecaz]

  • Kaba, anlayışsız kimse, kereste

    Önümüze geçen pahalı bir Alman arabasıydı, direksiyonundaki de bir başka kalas. - Sulhi Dölek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kalas gibi

Birleşik Kelimeler: denge kalası

SKALA (Kelime Kökeni: İtalyanca scala)

[isim]

  • Genellikle ölçü aletlerinde gösterge çizelgesi

    Akımölçerin skalası.

  • Çeşitlilik

[müzik]

  • Bir bestede kullanılabilecek aynı türden sesler kümesi

[eskimiş]

  • Gam

Ata Sözleri ve Deyimler

  • skala yapmak

SALAK

[sıfat]

  • Giyinişinden, konuşma ve davranışlarından seviyesiz, dengesiz ve saf olduğu anlaşılan (kimse)

    Hem evli barklı bir kadın olduğundan haberi yok mu bu salak şeyin? - Ayla Kutlu

SAKAL

[isim]

  • Yetişkin erkeklerde yanak ve alt çenede çıkan kılların tümü

    Sakalı kır, yaşı elliyi aşkın fakat dinçti. - Falih Rıfkı Atay

  • Bazı hayvanlarda çene altında bulunan kılların tümü

[denizcilik]

  • Gemi karinasında oluşan yosun, yapışan midye vb. yabancı madde

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sakal bırakmak (veya koyuvermek veya salıvermek veya uzatmak)
  • sakalı bitmek
  • sakalı değirmende ağartmamak
  • sakalı ele vermek (veya kaptırmak)
  • sakalım yok ki sözüm dinlensin
  • sakalına ak (veya kır) düşmek
  • sakalına göre tarak vurmak
  • sakalına gülmek
  • sakalına kar yağmak
  • sakalının altına girmek
  • sakalı saydırmak
  • sakal oynatmaz

Birleşik Kelimeler: sakal fırçası, aksakal, çatal sakal, çember sakal, değirmi sakal, didon sakal, kaba sakal, keçi sakal, köse sakal, top sakal, erkeçsakalı, keçisakalı, tekesakalı

SOLAK

[isim]

  • Genellikle sol elini kullanan kimse

[tarih]

  • Yeniçeri Ocağının, padişahın gözeticiliğini yapan asker sınıfı

    Yanı başındaki elli altmış solaktan başka yeniçerilerle birlikte bütün birliklerin ileri atılması için buyruk verdi. - Nihal Atsız

ALÇAK

[sıfat]

  • Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı

    Kaşlarını çatarak bakakaldı dairenin alçak balkonuna. - Elif Şafak

  • Aşağıda olan, yüksek olmayan (yer)
  • Kısa (boy)

    Alçak boylu bir adam.

[mecaz]

  • Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alçaktan uçmak
  • alçak uçan yüce konar, yüce konan alçak uçar
  • alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır
  • alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır
  • alçak yer yiğidi hor gösterir

Birleşik Kelimeler: alçak basınç, alçak gerilim, alçak gönüllü, alçak kabartma, alçak ses, alçak yaylak, yalımı alçak

ÇAKAL (Kelime Kökeni: Farsça şaġāl)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)

    Korkunç geceler, çakalların ulumaları, köpeklerin haykırışları bu ruhu da karartan gecelerde sinirleri büsbütün gevşetiyor. - Etem İzzet Benice

[argo]

  • Kurnaz, yalancı, düzenci, aşağılık kimse

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Titiz, huysuz

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Görgüsüz

Birleşik Kelimeler: çakal armudu, çakalboğan, çakal eriği, çakal yağmuru

ÇALAK (Kelime Kökeni: Farsça çālāk)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Eline ayağına çabuk, atik, çevik

[zarf]

  • Eline ayağına çabuk, atik, çevik bir biçimde

    Norveçli bir seyyah gibi çalak, köprüye indim ve vapura bindim. - Yahya Kemal Beyatlı

KALÇA

[isim]

[anatomi]

  • Gövdenin arka bölümünde, bacakların birleştiği yerle bel arasındaki şişkin bölge

    Sol kolunu yürürken hep kalçasına dayardı. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: kalça kemiği

LAÇKA (Kelime Kökeni: İtalyanca lascia)

[isim]

[denizcilik]

  • Gemi halatının gevşetilip boşa bırakılması

[sıfat]

[mecaz]

  • Gevşemiş, verimsiz duruma gelmiş, düzeni bozulmuş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • laçka etmek
  • laçka olmak

ÇOKAL

[isim]

[eskimiş]

  • Savaşlarda giyilen zırh

ÇOLAK

[sıfat]

  • Eli veya kolu sakat olan (kimse)

    Hırsızları yakalayan genç, mavi gözlü, çolak bir polisti. - Sait Faik Abasıyanık

SALÇA (Kelime Kökeni: İtalyanca salsa)

[isim]

  • Yemeklere lezzet ve renk katmak için konulan domates veya biber ezmesi

    Biber salçası. domates salçası.

  • Domates, baharat vb. şeylerle yapılan, çoğunlukla et yemeklerine katılan sos

Birleşik Kelimeler: biber salçası, domates salçası

SAÇAK

[isim]

  • Bazı giyim eşyalarında veya döşemeliklerde kumaş kenarlarına dikilen süslü iplikten püskül

    Perdenin saçağı.

  • Görünüşü bu püskülü andıran

    Bak gene bir tutam saçak tütün kalmadı. Bana yalnız tozları kalıyor. - Memduh Şevket Esendal

  • Havlu, halı vb.nin kenarı boyunca sarkan püskül
  • Bir yapının herhangi bir bölümünü güneş ve yağmurdan korumak için, o bölümden dışarı taşan ve altı boşta olarak yapılan bölüm

    Han bekçisi, saçağın altındaki döşeğinde hâlâ uyumaktaydı. - İhsan Oktay Anar

[fizik]

  • Bir gaz ortama yerleştirilen ve yüksek bir potansiyel verilen ve nesnenin yüzeyinde oluşan ışık olayı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • saçak öpmek

Birleşik Kelimeler: saçak bulut, saçak kök, salkım saçak