SİNEKKAYDI Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

SİNEKKAYDI harflerini içeren 5 harfli 53 kelime bulunuyor. 5 harfli SİNEKKAYDI kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

AYDIN10, DİKEY9, KIYAS9, SADIK9, SAYIN9, YANSI9, ASİDE8, ANDIK8, DİKSE8, İSYAN8, KIYAK8, KADIN8, KAYIN8, KAYIK8, SİYEK8, SİYAK8, SADİK8, YANIK8, YANKI8, YAKIN8, YASİN8, ANİDE7, AKİDE7, DEKAN7, DAKİK7, DİKEN7, DİNEK7, ENAYİ7, KISKA7, KASNI7, KASIK7, KENYA7, KAİDE7, KENDİ7, NAKIS7, NAKDİ7, SINAİ7, SANIK7, SAKIN7, YENİK7, YAKİN7, EKSİN6, EKSİK6, İSKAN6, KANIK6, KESİN6, KESKİ6, KESİK6, SKİNK6, SİNEK6, SİKKE6, SANKİ6, SAKİN6

EKSİN

[isim]

[kimya]

  • Anyon

EKSİK

[sıfat]

  • Bir bölümü olmayan, noksan, natamam

    Bu kitap eksik, baş tarafı yok.

  • Mükemmel olmayan, kusurlu, muallel, sakat
  • Az

[isim]

  • İhtiyaç duyulan şey

    Aynı zamanda, eski dönem edebiyatımızın sohbet ve mülakat türlerinde boşluk olan eksiğini tamamlıyordu. - Ahmet Kabaklı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • eksik çıkmak
  • eksik doğmak
  • eksik etmemek
  • eksik gelmek
  • eksik olma!
  • eksik olmamak
  • eksik olmasın
  • eksik olsun

Birleşik Kelimeler: eksik artık, eksik etek, eksik gedik, tahtası eksik, yuları eksik

İSKÂN (Kelime Kökeni: Arapça iskān)

[isim]

  • Yurtlandırma
  • Yurtlanma

    İskân izni.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iskâna açmak
  • iskân etmek

Birleşik Kelimeler: iskân belgesi

KANIK

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Kanaatkâr
  • Tokgözlü

KESİN

[sıfat]

  • Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu

    Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden. - Nurullah Ataç

[zarf]

  • Kesinlikle

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kesin olarak

Birleşik Kelimeler: kesin bilgi, kesin fiyat, kesin kayıt

KESKİ

[isim]

  • Ağaç, taş, metal vb.ni yontmaya yarayan, bir ucu keskin çelik araç
  • Demir ve sac kesmek için üzerine çekiçle vurularak yürütülen keskin araç, tırnak
  • Pulluk gövdesi önüne takılan ve toprağı kesip ayıran, bıçak veya disk biçiminde çelikten yapılmış pulluk parçası

KESİK

[sıfat]

  • Kesilmiş olan, maktu

    Biri saçları kesik, gözleri ayrık, dişleri dökük fakat çok dinç ve güzel bir nineydi. - Halide Edip Adıvar

  • Kesilerek bozulmuş olan

    Kesik süt.

  • Kısa

[isim]

  • Çökelek

[isim]

  • Gazete, dergi vb.nden kesilmiş yazı, kupür

    İçinde bir gazete kesiği var. - Falih Rıfkı Atay

[isim]

  • Kesilmiş olan yer

    Parmağındaki kesikler.

  • Aralıklı

    Derinlerden gelen kesik düdük sesleri arasında, evimin ve çocuklarımın çığlığını yakalamak için bir hayli uğraştım. - Necip Fazıl Kısakürek

[spor]

  • Takım kadrosuna alınmamış (oyuncu)

[argo]

  • Parası olmayan

[argo]

  • Tutkun, hayran

[isim]

[halk ağzında]

  • Tarla, bağ ve bahçe çevresine açılan hendek

Birleşik Kelimeler: kesik hava, kesik kelime, kesik Kerem, kesik kesik, kesik koni, kesik piramit, kesik prizma, kulağı kesik

SKİNK (Kelime Kökeni: İngilizce skink)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Skinkgillerden, çöl bölgelerinde, kurak bölgelerde yaşayan bir tür sürüngen (Scincus)

SİNEK

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Çift kanatlılardan, birtakım uçucu böceklerin genel adı
  • İskambil kâğıtlarının siyah renkte yoncayı andıranı, ispati

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sinek avlamak
  • sinek küçüktür ama mide bulandırır
  • sinekten yağ çıkarmak (veya çıkartmak)

Birleşik Kelimeler: sinek ağırlık, sinekkapan, sinekkaydı, sinek kuşu, sinek mantarı, sineksavar, sinek sıklet, sinekyutan, beyazsinek, karasinek, piçsinek, sivrisinek, at sineği, cız sineği, et sineği, ev sineği, kurt sineği, kül rengi et sineği, meyve sineği, sığır sineği, sirke sineği, su sineği, uyuz sineği, zeytin sineği

SİKKE (Kelime Kökeni: Arapça sikke)

[isim]

[eskimiş]

  • Madenî para
  • Madenî paralara vurulan damga

[isim]

[halk ağzında]

  • Hayvanları bağlamak için yere çakılan demir veya ağaç kazık

[isim]

  • Mevlevi dervişlerinin giydikleri yüksek ve tepesi düz keçe külah

    Onun peşi sıra, hepsi de babamın eski müridi olan altı derviş göründü; sikkeler, tennureler, destegüller kuşanmış olarak. - Elif Şafak

SANKİ (Kelime Kökeni: Türkçe san + Farsça ki)

[zarf]

  • Farz edelim ki, güya

    Sanki toprak altına diri diri gömülen benim. - Adalet Ağaoğlu

  • Soru cümlelerinde belirtilen konuya ilgiyi çekmek veya uyarıda bulunmak için kullanılan bir söz

    Ne olur sanki, sen de gelsen?

  • Sözüm ona, sözde

    O cana yakın, o çocuk yüzüyle dört yanına bakınca, sanki bütün varlık masumlukla aydınlanırdı. - Halikarnas Balıkçısı

SAKİN (Kelime Kökeni: Arapça sākin)

[sıfat]

  • Hareket etmeyen, kımıldamayan
  • Durgun, dingin

    Sakin, mütevazı ve kalabalıktan kaçan ruhunu incitmemek için onu, birkaç kişi ile sırtımda ebedî makamına ben götürdüm. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

  • Sessiz

    Dinlenmek için otelimizden daha sakinini bulacağınızı ummam. - Sait Faik Abasıyanık

  • Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık göstermeyen
  • Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış veya geçmiş

    Sesi dinlediği müddetçe sakin ve uslu duruyordu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Bir yerde oturan

    Öğle uykusuna dalmış yalı sakinleri. Rehavet çökmüş. - Abidin Dino

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sakin olmak

Birleşik Kelimeler: sakin sakin

ANİDE

[zarf]

[eskimiş]

  • Ansızın

AKİDE (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳīde)

[isim]

[din bilgisi]

  • İnanç

    Ahmet Bey, dedi, kim olduğunuzu, akidenizi, kasabada, köylerde ne gibi faaliyet gösterdiğinizi biliyorum. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • akideyi bozmak (veya akidesi bozulmak)

Birleşik Kelimeler: akidesi bozuk

[isim]

  • Şekerin kaynatılarak katılaşması yolu ile yapılan, renkli ve kokulu, ağızda güç eriyen şeker, akide şekeri

    Ağızları ve elleri yaladıkları akideden kıpkırmızı bir hâlde geçiyorlardı. - Yahya Kemal Beyatlı

Birleşik Kelimeler: akide şekeri

DEKAN (Kelime Kökeni: Almanca Dekan)

[isim]

  • Üniversitelerde bir fakültenin yönetiminden sorumlu profesör

Birleşik Kelimeler: dekan yardımcısı