[isim]

[ticaret]

• İthalatta bir malın bedeli, sigortası ve navlun giderleriyle birlikte olmak üzere maliyeti

[isim]

[bitki bilimi]

• Sarıağı

[isim]

• Bir sıvıyı bir kaptan başka bir kaba aktarmaya yarayan, değişik uzunlukta iki kolu olan bükülmüş boru

• Şose, demir yolu vb. yapıların altından bir akarsuyu geçirmek için yapılan boru biçiminde kanal

• Pis su tesisatındaki kokuların yapıya yayılmasını önleyen araç

• Hızla fışkırtılan su yardımıyla pis su ile dışkıları atık su tesisatına akıtan düzenek

[isim]

[tıp]

• Frengi

[sıfat]

• Adi, bayağı, berbat

  Bu jurnalci, bu siftinlik yaratıklar köpeklik tarihinin yüz karası idiler. - Haldun Taner

[isim]

• Siftinmek işi

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Oyalanmak, vakit geçirmek

• Bir yere sürtünerek kaşınmak

  Mahallede duvar kenarlarında siftinip pinekleyen uyuz, kör, topal köpeklerden başka kimse yoktur. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[isim]

[ticaret]

• İlk alışveriş

  Daha sabahtan beri siftahım yok! - Necati Cumalı

[zarf]

[mecaz]

• İlk kez

  Aylarca süren bir ayrılıktan sonra, Selim'in Anadolu'ya siftah ayak bastığı yerdi burası. - Halikarnas Balıkçısı

Ata Sözleri ve Deyimler

• siftah etmek

[isim]

• Sifonlamak işi

[isim]

[hayvan bilimi]

• Yassı solungaçlılardan bir sınıf

[-i]

• Sifonu çekmek

[isim]

• Siftahlamak işi

[-i]

• Bir şeyi ilk kez satmak, siftah etmek

• Turfanda bir şeyi ilk kez yemek