SENFONİK Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler

SENFONİK harflerini içeren 3 harfli 21 kelime bulunuyor. 3 harfli SENFONİK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

FOS11, SOF11, FON10, FOK10, FES10, KOF10, SİF10, FİN9, FEN9, FEK9, KEF9, ONS5, SON5, EKO4, KES4, SİK4, SİN4, SKİ4, SEK4, SEN4, KİN3

KİN (Kelime Kökeni: Farsça kīn)

[isim]

  • Birine karşı duyulan öç alma isteği, garaz

    Adımız miskindir bizim / Düşmanımız kindir bizim - Yunus Emre

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kin bağlamak
  • kin beslemek (veya tutmak)
  • kin duymak
  • kin gütmek

Birleşik Kelimeler: deve kini

EKO (Kelime Kökeni: Fransızca eco)

[isim]

  • Yankı

KES

[isim]

[halk ağzında]

  • Genellikle yakmak için kullanılan iri saman

[isim]

[spor]

  • Ayak bileklerini de içine alan kapalı jimnastik ayakkabısı

SİK

[isim]

[kaba konuşmada]

  • Erkeklik organı

SİN

[isim]

[eskimiş]

  • Mezar

    Sana ibret gerek ise / Gel göresin bu sinleri - Yunus Emre

[isim]

[eskimiş]

  • Yaş (I)

    Hoş uyanık da olsam biz sindekileri artık erkekten saymazlar ya. - Haldun Taner

SKİ (Kelime Kökeni: İngilizce ski)

[isim]

[spor]

  • Kayak

    Sokaktan sırtlarında skileriyle birkaç sporcu gülüşerek geçmiş. - Sait Faik Abasıyanık

SEK (Kelime Kökeni: Fransızca sec)

[sıfat]

  • İçine su, başka bir içki veya bir sıvı karıştırılmamış (içki)

    Sek viski.

[zarf]

  • İçine su veya bir başka içki karıştırmadan

    Sek içmek.

SEN

[isim]

  • Teklik ikinci kişiyi gösteren söz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sen ağa ben ağa, koyunları (veya inekleri) kim sağa?
  • sen ben davası (veya kavgası)
  • sen bilirsin
  • senden
  • sen giderken ben geliyordum
  • seni gidi seni (veya seni seni)
  • seninki can da benimki patlıcan mı?
  • sen sağ, ben selamet
  • sen zot ben zot, ata kim vere ot

Birleşik Kelimeler: elimsende

ONS (Kelime Kökeni: Fransızca once)

[isim]

  • Genellikle gümüş, altın ve platin gibi kıymetli metallerin veya elmas, yakut gibi değerli taşların kütlelerinin ölçülmesi için kullanılan, Fransa'da 30,59 gr, İngiltere'de 28,349 gr ağırlığında bir ağırlık ölçüsü birimi

SON

[sıfat]

  • Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı

    Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu. - Peyami Safa

  • En arkada bulunan

    Son vagon.

  • Artık ondan ötesi veya başkası olmayan

    Son atlıkarıncayı Kadırga meydanında birkaç yıl evvel görmüştüm. - Hasan Âli Yücel

[isim]

  • Uç, sınır
  • Olanca

    Son kuvvetiyle: Ya Ali! diye bağırdı. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

  • Bir şeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, nihayet, akıbet

    Kışın sonu. Bu yolun sonu.

[isim]

[mecaz]

  • Ölüm

[isim]

[anatomi]

  • Döl eşi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sona ermek
  • sona kalan dona kalır
  • son bulmak
  • son kozunu (veya kartını) oynamak
  • son noktayı koymak
  • son pişmanlık fayda vermez (veya etmez)
  • sonu gelmek
  • sonu gelmemek
  • sonunu almak
  • sonunu getirememek
  • son vermek

Birleşik Kelimeler: son adam, sonbahar, son birim, son çeyrek, son dakika, son derece, son deyiş, son ek, son görev, son gürlüğü, son hızla, son kânun, son kerte, son nefes, sonnot, son ses, son söz, son teşrin, son turfanda, son ütücü, son vazife, son yolculuk, çeyrek son, yarı son, baştan sona, hafta sonu, harman sonu, satır sonu, süre sonu, vade sonu, önünde sonunda

FİN

[isim]

  • Finlandiyalı

Birleşik Kelimeler: Fin hamamı, Fin-Ugor

FEN (Kelime Kökeni: Arapça fenn)

[isim]

  • Fizik, kimya, matematik ve biyolojiye verilen ortak ad

    Fen fakültesi.

  • Fizik, kimya, matematik ve biyolojiden elde edilen verileri iş ve yapım alanında uygulama, teknik

    Edison, bilimden çok fenne hizmet etmiştir.

  • Bilim, bilgi

    Hocalar dinde, hekimler fende ayıp yok, derlerdi. - Falih Rıfkı Atay

[mecaz]

  • Hile, hilekârlık

    Erkeğin en budalası yine karısını aldatmak fennini bulur. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • fennini almak (veya kapmak)

Birleşik Kelimeler: fen bilimi, fen bilimleri

FEK (Kelime Kökeni: Arapça fekk)

[isim]

[eskimiş]

  • Bozma, feshetme, kesme, ayırma, koparma

KEF

[isim]

  • Kaynayan pekmezin, pişen etin üstünde oluşan köpük

FON (Kelime Kökeni: Fransızca fond)

[isim]

[ekonomi]

  • Belirli bir iş için gerektikçe harcanmak üzere ayrılıp işletilen para, kaynak

    Karşılıklı paralar fonundan beş yüz milyon lira millî savunma hizmetlerine tahsis edilmişti. - Attila İlhan

[ekonomi]

  • Bir kuruluşun mali kaynaklarının tümünün göstergesi
  • Sinemada, tiyatroda oyuncuların arkasındaki resim, fotoğraf veya çeşitli plastik ögelerden oluşan dekor, görüntü
  • Bir tabloda, üzerinde konunun işlendiği boya katı
  • İç mimaride üstüne başka şeyler eklenen bölüm
  • Bir kumaşın alt dokusu

Birleşik Kelimeler: fon kâğıdı, fon müziği, likit fon, Fak Fuk Fonu, konut fonu, yatırım fonu