[sıfat]

• Şişman

  Semiz ve romatizmalı olan bu adam, suya ayağını bile değdirmemiştir. - Falih Rıfkı Atay

• Eti, yağı çok olan, tavlı

  Semiz bir köpeğe bile yetmeyecek bir parayla bu kadar süründüm. - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

• Semiz olma durumu, tav, semen

[isim]

• Semizlemek durumu

[isim]

[bitki bilimi]

• Semizotugillerden, etli ve mayhoş yaprakları sebze olarak yenilen otsu bir bitki, semizot (Portulaca oleracea)

  Sonra da sofraya alengirli bir semizotu yemeği getirir. - Salâh Birsel

[sıfat]

• Semiz gibi, semize yakın, semizi andıran

[isim]

• Semizlenmek durumu

[nesnesiz]

• Semiz duruma gelmek, semirmek

  Galiba altı ay sonra, bu kadar bol yemek, yiyecek ve rahatlık içinde iyice semizleyeceğim. - Etem İzzet Benice

[nesnesiz]

• Semiz duruma gelmek, semiz olmak

[isim]

• Semizleşmek durumu

[nesnesiz]

• Semiz duruma gelmek

[isim]

[bitki bilimi]

• Ayrı taç yapraklı iki çeneklilerden, semizotu, ipek çiçeği vb. bitkileri içine alan familya