SELAMÜNALEYKÜM Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler
SELAMÜNALEYKÜM harflerini içeren 6 harfli 38 kelime bulunuyor. 6 harfli SELAMÜNALEYKÜM kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
YÜLÜME13,
ALLAME (Kelime Kökeni: Arapça ʿallāme)
-
Çok ve derin bilgisi olan, çok bilgili
Tarihî zihniyet taşımak için tarihçi olmak şart değildir. İlmî düşünebilmek için allame olmak şart olmadığı gibi. - Sabahattin Eyuboğlu
Ata Sözleri ve Deyimler
- allame kesilmek
Birleşik Kelimeler: allameicihan
ELAMAN (Kelime Kökeni: Arapça elamān)
-
Bezginlik ve sızlanma anlatan bir söz
Dostlardan, yemişlerden, Hıristaki Pasajının güllerinden, zambaklarından elaman! - Sait Faik Abasıyanık
Ata Sözleri ve Deyimler
- elaman çekmek
- elaman demek
ELEMAN (Kelime Kökeni: Fransızca élément)
-
Öge
Eskilerin şiirde pek bol kullanmaktan hoşlandıkları elemanlardan birisi de teşbihti. - Asaf Halet Çelebi
-
Bir toplulukta çalışan insanların her biri
Kızı sizin elemanınız sanmışlar öyle mi? - Ahmet Ümit
- Kümeye ait varlıklardan her biri
Birleşik Kelimeler: eleman sayısı, ara eleman, öğretim elemanı, yapı elemanı
KEMANE (Kelime Kökeni: Farsça kemāne)
- Keman ve kemençe yayı
- Bir tür halk çalgısı
- Delgi veya küçük torna çevirmek için kullanılan ok yayı biçimindeki araç
- Ağaç gemilerde talimarın üst ucundaki kıvrım
Birleşik Kelimeler: kemane balığı, kemane çekme, kabak kemane
MAKALE (Kelime Kökeni: Arapça maḳāle)
- Bilim, fen konularıyla siyasal, ekonomik ve toplumsal konuları açıklayıcı veya yorumlayıcı niteliği olan gazete veya dergi yazısı
Birleşik Kelimeler: başmakale
MEALEN (Kelime Kökeni: Arapça meʾālen)
-
Anlamca
Yalvarsam, mealen iyilik de kötülük de dönücüdür diyen Yaradan'ın bu kanunu üzerinde düşünür müsün? - Emine Işınsu
LEYLEK (Kelime Kökeni: Farsça legleg)
-
Leyleksilerden, kışın tropikal Afrika'da yaşayan, siyah telekli, uzun gagalı, uzun bacaklı, büyük, beyaz, göçmen kuş (Ciconia ciconia)
Ona en çok hüzün veren, leyleklerin gidişleriydi. - Cahit Uçuk
Ata Sözleri ve Deyimler
- leyleği havada görmek
- leyleği kuştan mı sayarsın, yazın gelir, kışın gider
- leyleğin attığı yavru
- leyleğin ömrü (veya günü) laklakla geçer
- leylek gibi
Birleşik Kelimeler: leylekgagası, karaleylek
LEYLAK (Kelime Kökeni: Arapça leylāḳ)
-
Zeytingillerden, yaprakları karşılıklı bir ağaççık (Syringa vulgaris)
En fazla leylak ağaçlarını seviyordum, hele biri boyuma yakın olanı, âdeta ikinci odamdı. - Emine Işınsu
-
Bu ağacın koni durumunda toplanmış, beyaz, eflatun veya pembe renkte, güzel kokulu çiçekleri
Bahar yağmuru ancak morsalkımlarla leylakların açtığı bir memlekette çekilebilir. - Refik Halit Karay
Birleşik Kelimeler: leylak rengi, Çin leylağı, Hint leylağı
MESLEK (Kelime Kökeni: Arapça meslek)
-
Belli bir eğitim ile kazanılan, sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş
Araya giren yıllar zarfında meslekten kopunca eski arkadaşlarıyla ünsiyeti de kopmuştu. - Osman Aysu
- Uğraş
- Öğreti
- Dizge
-
Çığır, okul, ekol
Edebî meslekler.
Ata Sözleri ve Deyimler
- mesleğinin eri (veya erbabı) olmak
- meslek edinmek
Birleşik Kelimeler: meslek içi eğitim, meslek yaşamı, serbest meslek
MESKEN (Kelime Kökeni: Arapça mesken)
-
Konut(I)
Bu acayip meskeninde yaz kış kalın kepeneğe sarılmış otururdu. - Memduh Şevket Esendal
Ata Sözleri ve Deyimler
- mesken tutmak
MESELA (Kelime Kökeni: Arapça mes̱elā)
-
Söz gelişi
Mesela hep aynı saatlerde telefon çalardı. - Elif Şafak
MESANE (Kelime Kökeni: Arapça mes̱āne)
- İdrar torbası
MASLAK (Kelime Kökeni: Arapça maṣlāḳ)
-
Sürekli su akan boru
İlerideki maslaktan su doldurmaya giden simsiyah bir zenci kızının yakasından asıldı. - Osman Cemal Kaygılı
- Boruları aşırı basınçtan korumak amacıyla su yolu üzerinde yapılan içi su dolu hazne
- Büyük yalak
SANMAK
-
Bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek, zanneylemek
Babam, hiç hoşnut olmadığımı, beni yine sevindiremediğini sandı. - Adalet Ağaoğlu
-
Gibi gelmek, farz etmek
Bu hareketimi tamamıyla histen gelen bir şey sandı. - Peyami Safa
-
Bir şey veya kimsenin ... olduğunu düşünmek
Doktor Sevim, hastayı ilk gördüğü an kendinde değil sanmıştı. - Attila İlhan
Birleşik Kelimeler: varsanı
SALMAK
-
Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek
Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı. - Ercüment Ekrem Talu
-
Yollamak, göndermek
Bununla beraber peşine adam salmak gerekir. - Aka Gündüz
-
Koymak, katmak
Halk ruhunun benliğinizde yeniden uyanıp hararetini gönlünüze saldığını duyarsınız. - Refik Halit Karay
-
Sürmek
Bunun içindir ki dal budak saldı, yemiş vermeye başladı. - Ruşen Eşref Ünaydın
-
Uğratmak
Başını derde salmak.
-
Vergi yüklemek
Ona elli bin lira salmışlar.
-
Üzerine yürütmek
Tazıyı tavşana salmak.
-
Saldırmak
Aç kurt, yılana da salar, taşa da, dedi. - Memduh Şevket Esendal
-
Sarkıtmak
Soğutmak için kuyuya su kabı saldı.
- Gemi demir üzerinde dört yana dönmek
- Bakmamak, ilgilenmemek, özen göstermemek
Birleşik Kelimeler: salıvermek, salıverilmek