[-i]

• Niteliğini belirtmek, nitelik kazandırmak, vasıflandırmak

[-i]

• Bir şeyin renkli olmasını sağlamak

  Arka kapak için, dünya karikatürleri için seçtiklerimi o istif eder, o sayfalandırır, o renklendirir. - Yusuf Ziya Ortaç

[mecaz]

• Neşelendirmek, canlılık ve hareket kazandırmak

[isim]

[felsefe]

• Deneyüstü

[-i]

• Aklını kullanmasını sağlamak, aklını başına getirmek

[-i]

• Adlandırmak

[-i]

• Kurtlanmasına sebep olmak

[-i]

• Anlam vermek

  Biz o zaman bu sözleri en kötü bir biçimde manalandırarak hanımı kabahatli bulmuştuk. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[-i]

• Nemalanmasını sağlamak

[isim]

• Renk veren madde

• Fotoğrafçılıkta renk yaratma işlemini yapan alet

[kimya]

• Şeker, pasta, dondurma vb. besinlere organik veya inorganik olarak eklenen madde

[-i]

• Ayaklanmasına yol açmak

  Bir dakika sonra çığlık bütün mahalleyi ayaklandırdı. - Etem İzzet Benice

[-i]

• Coşturmak, kışkırtmak, şiddetlendirmek

  Kaç zamandır beynimi, kanımı ateşlendiren bu idealimin lezzetini tatmak için her mâniyi çiğneyeceğim. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[-i]

• Esaslı duruma getirmek, sağlamlaştırmak

[-i]

• Özel bir koku kazandırmak

  Köy güneşlerinin ısıttığı, kokulandırdığı döşeğimi arıyorum. - Nazım Hikmet

[-i]

• Neşeli duruma getirmek, şenlendirmek, keyiflendirmek

[-i]

• Kendisine saygı duyulan bir kimse, bir yere gelerek oradakileri mutlu etmek, onur kazandırmak, onurunu artırmak, şereflendirmek, şeref vermek

  Ortaklaşa bir oyun yazmamızı önerecek kadar beni onurlandırdı idi. - Haldun Taner