[isim]

[bitki bilimi]

• Bazı bitkilerin genellikle süt görünüşünde olan öz suyu

[sıfat]

• Atkısı olan

[sıfat]

[felsefe]

• Mutlak

[toplum bilimi]

• Bağımsız, göreli olmayan ve kendi başına tam sayılan (bir olgunun niteliği)

[isim]

• Ağırlık, yük

[eskimiş]

• Sıkıntı

[sıfat]

• Kapanmış, herhangi bir şeyin geçmesine imkân vermeyen, tıkanmış

[sıfat]

• Takılmış, tutturulmuş, asılmış

Ata Sözleri ve Deyimler

• takılı kalmak

[isim]

[fizik]

• Çözünemeyen madde parçacıklarının dibe çökmeden bir sıvı ortamda kalmış durumu, süspansiyon

• Böyle bir sıvı karışımı, süspansiyon

[sıfat]

• Askısı olan

  Askılı, uzun, tiril tiril bir elbise giymişti. - Elif Şafak

[isim]

• Bir iş veya durumun sonu, sonuç

  Diğerlerinin akıbetlerini bilmiyorum. - İhsan Oktay Anar

[zarf]

• Sonunda, önünde sonunda

  Kurdun oğlu akıbet kurt olur, demiş ve bu söz beş muallimin meslek ve ilim haysiyetine dokunmuştur. - Reşat Nuri Güntekin

Ata Sözleri ve Deyimler

• akıbetine uğramak

[isim]

[spor]

• Basketbolda kazanılan sayı

• Basketbol

Ata Sözleri ve Deyimler

• basket yapmak

[isim]

• Baltık Denizi'ne kıyısı olan ülkeler ve bu ülkelerin halkı

[sıfat]

• Köklü, geniş ölçüde etkili, güzel, doğru

  Büyüdüğü vakit de kendisine esaslı bir şey söylenmemiş. - Necip Fazıl Kısakürek

• Kuvvetli, etkili

  Annesi ona bağırırken babası da esaslı bir şamar indirdi. - Elif Şafak

[zarf]

• Köklü, etkili, güzel bir biçimde, doğru olarak

  Konuyu esaslı öğrendi mi?

[isim]

• Ölçüt

  Dedektif romanlarında suçluyu ararken kullanılan bir kıstası burada da kullanabiliriz. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

• kıstas almak (veya tutmak)

[sıfat]

[biyoloji]

• Kasla ilgili olan

[isim]

[mineraloji]

• Tremolitin bozulmasından oluşan, lifli, kırılmadan bükülebilen ve ateşte niteliği değişmeyen bir mineral, taş pamuğu, kaya lifi