SAYGIDEĞER Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler
SAYGIDEĞER harflerini içeren 4 harfli 35 kelime bulunuyor. 4 harfli SAYGIDEĞER kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
YAĞI14,
ESER (Kelime Kökeni: Arapça es̱er)
-
Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt
Boğaziçi doğrudan doğruya Türklerin eseridir. - Yahya Kemal Beyatlı
-
Yayın, kitap, yapıt
Bütün özlediğim eserlerle bir kütüphane yapabilsem artık yapılacak bir iş kalmayacak. - Halit Ziya Uşaklıgil
-
İz, işaret, im
Yüzünde biraz önceki elemden, kızgınlıktan, çaresizlikten eser yoktu. - Ayşe Kulin
-
Soyut kavramlarda belirti
Acaba, bir yolunu bulup bir talih eseri olarak gidemez miydik? - Azra Erhat
Ata Sözleri ve Deyimler
- eser kalmamak
Birleşik Kelimeler: eser miktarda, esericedit, başeser, edebî eser, neveser, şaheser, tarihî eser, yazma eser, sanat eseri, saz eseri, tesadüf eseri, eski eserler
ESRE
- Arap harfli metinlerde bir ünsüzün ı, i seslerinden biriyle okunacağını gösteren işaret, kesre
SERE
- Açık duran başparmağın ucundan işaret parmağının ucuna kadar olan uzaklık, sele
SERA (Kelime Kökeni: İtalyanca serra)
- Sebze ve meyvelerin yetiştirildiği ve hava şartlarına karşı korunduğu cam ve naylonla kaplı yer, limonluk, ser (II)
ASIR (Kelime Kökeni: Arapça ʿaṣr)
-
Yüzyıl
Bu cümlelerin manaları yarım, bir asır sonra anlaşılacaktır. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu
- Çağ
Birleşik Kelimeler: asrısaadet, saadet asrı
DERE
-
Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu
Bu ensiz tahta köprü altında ince dere. - Enis Behiç Koryürek
- İki dağ arasındaki uzun çukur
- Damlarda yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko veya kiremit yol
Ata Sözleri ve Deyimler
- derede tarla sel için, tepede harman yel için
- dereyi geçerken at değiştirilmez
- dereyi görmeden paçaları sıvamak
Birleşik Kelimeler: derebeyi, dereotu, dere tepe, dere yatağı, kuru dere
EYER
-
Binek hayvanlarının sırtına konulan, oturmaya yarayan nesne
Gözlerini eyerin kuburluklarıyla atın doru boynunda hasıl olan gölgeli çizgiye dikmişti. - Ömer Seyfettin
Ata Sözleri ve Deyimler
- eyer boşaltmak
- eyere de gelir semere de
- eyeri boş kalmak
- eyer kapatmak (veya kapamak)
- eyer vurmak
Birleşik Kelimeler: eyer kaltağı, eyer kaşı
EDER
-
Fiyat, paha, değer
Bu kitabın ederi ne kadar?
REYE (Kelime Kökeni: Fransızca rayé)
-
Çizgili çubuklu çizgileri olan (kumaş)
Fenerliler, sarı lacivert reye fanila giymişler. - Haldun Taner
SARI
- Yeşil ile turuncu arasında bir renk, limon kabuğu rengi
-
Bu renkte olan
Ortalık sarı bir toz bulutu içinde. - Adalet Ağaoğlu
- Soluk, solgun
Ata Sözleri ve Deyimler
- sarı çizmeli Mehmet Ağa
Birleşik Kelimeler: sarıağı, sarıağız, sarıasma, sarıbalık, sarı benek, sarı bez, sarıçalı, sarıçam, Sarıçam, sarı çıyan, sarıçiçek, sarıçiğdem, sarıdiken, sarıerik, sarıfiğ, sarıgöz, sarıhalile, sarıhani, sarıhumma, sarı ırk, sarıkanat, sarı kart, sarıkız, sarıkuyruk, sarı lira, sarı nokta, sarıpapatya, sarısabır, sarısalkım, sarı sendika, sarı sıcak, sarı yağ, sarı yağız, sarıyonca, sarızambak, açık sarı, kara sarı, kirli sarı, koyu sarı, altın sarısı, atasarısı, civciv sarısı, Hint sarısı, limon sarısı, saman sarısı, yumurta sarısı
SIRA
-
Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi
Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bu biçimdeki topluluğun durumu
Sırayı bozmayın.
-
Belirli bir düzene ve niteliğe göre dizilme durumu
Boy sırası. Yaş sırası.
-
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman
Bu sırada yan odadan sesler gelmeye başlamıştı. - İhsan Oktay Anar
-
Nöbet
Dalış sırası gene gelinceye dek o koca süngerden başka bir konudan söz etmedi. - Halikarnas Balıkçısı
-
Tahtadan oturak
Oturacak yerler tahta sıralardan olur. - Salâh Birsel
- Dershane, meclis vb. yerlerde kullanılan ve oturup yazı yazacak biçimde yapılan mobilya
-
Düzen
Sıraya girmek. Sıraya dizilmek.
-
Ardı, arkası, önü ve yanı kelimelerinden sonra gelerek tamlamalar kuran ve `ardından, arkasından, önünden, yanından, beraberinde` anlamlarında kullanılan bir söz
Ardı sıra gelmek. Arkası sıra koşmak. Önü sıra gitmek. Yanı sıra yürümek.
Ata Sözleri ve Deyimler
- sıra (veya sırasını) savmak
- sıra olmak
- sırası düşmek
- sırası gelmek
- sırası gelmişken
- sırasına getirmek
- sırasına göre
- sırasını kaybetmek
- sıraya dizmek
- sıraya koymak
Birleşik Kelimeler: sıradağ, sıra dayağı, sıra dışı, sıra gecesi, sıra işi, sıra makinesi, sıra malı, sıra saygı, sıra sayı sıfatı, aklı sıra, ara sıra, ardı sıra, arkası sıra, bir sıra, keyfi sıra, önü sıra, peşi sıra, sırtı sıra, yanı sıra, o sırada, abece sırası, alfabe sırası, aşama sırası, söz sırası, tam sırası
AYRI
-
Başka, başka türlü
Sonraları herkes kondusuna ayrı bir işaret koydu. - Lâtife Tekin
-
Aynı yerde kalan
Beraber misiniz, ayrı mısınız?
- Yalnız, tek başına
Ata Sözleri ve Deyimler
- ayrı baş çekmek
- ayrı düşmek
- ayrı eve çıkmak
- ayrı seçi yapmak
- ayrı tutmak
Birleşik Kelimeler: ayrı ayrı, ayrı basım, ayrı cinsten, ayrı gayrı, ayrı çanak yapraklılar, ayrı taç yapraklılar
DARI
- Buğdaygillerden, kuraklığa dayanıklı bir bitki, akdarı (Panicum miliaceum)
- Bu bitkinin buğday yerine besin olarak kullanılan tohumu
- Mısır
Ata Sözleri ve Deyimler
- darısı ... başına (veya darısı başına)
- darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz
Birleşik Kelimeler: akdarı, ballıdarı, cin darısı, Hint darısı, karaca darısı, süpürge darısı
DERS (Kelime Kökeni: Arapça ders)
-
Öğretmenin öğrenciye belirli bir sürede verdiği bilgi
Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bu bilgi aktarımı için ayrılan süre
Dersin bitmesine beş dakika var.
-
Öğrencinin öğrenmek zorunda olduğu bilgi
Bir yakınlık kurmak için derslerini soracak oluyordu. - Necati Cumalı
-
Bir olayın bellekte bıraktığı öğretici iz, öğüt, ibret
En iyisi, kıyının verdiği şu ekoloji dersini uygulamak mı dersiniz? - Haldun Taner
Ata Sözleri ve Deyimler
- ders (veya dersi) asmak
- ders almak
- ders çalışmak
- ders görmek
- ders olmak
- ders vermek
- ders yapmak
Birleşik Kelimeler: dersbaşı, ders dışı, dershane, dersiam, ders içi, ders notu, ders programı, ek ders, seçimlik ders, seçmeli ders, yardımcı ders, hayat dersi
SADE (Kelime Kökeni: Farsça sāde)
-
Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz
İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil. - Memduh Şevket Esendal
-
Şeker katılmamış (kahve)
Sade kahve.
-
(sa:'de) Yalnızca, yalnız, ancak, sadece
Sade, derenin iki tarafına sıralanan kavak ve ceviz ağaçlarını seyretmek bile insana sonsuz bir zevk veriyor. - Etem İzzet Benice
-
Yalın, süssüz, anlaşılır olan (üslup, anlatım)
Lirik şiir en halis şairlerin elinde gayet sadedir. - Yahya Kemal Beyatlı
Birleşik Kelimeler: sade birimler bölüğü, sade kahve, sade kek, sadeyağ