SANSÜRLENMEK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

SANSÜRLENMEK harflerini içeren 5 harfli 105 kelime bulunuyor. 5 harfli SANSÜRLENMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

SÜSME10, KÜSME9, KÜMES9, SÜMER9, SÜMEN9, SÜMEK9, SÜKSE9, SÜNME9, SÜSEN9, SÜRME9, LÜMEN8, NÜANS8, RÜESA8, SÜREK8, ÜSERA8, ÜRKME8, ÜLSER8, ÜMERA8, ÜMRAN8, ÜNLEM8, ÜREME8, ESMEK7, ESMER7, ESAME7, ESANS7, ELMAS7, EMSAL7, KASEM7, KESME7, MESEN7, MESEL7, MELES7, MELAS7, MERES7, MASKE7, NEMSE7, SANEM7, SEMER7, SEMEN7, SEMAN7, SERME7, SELAM7, SEANS7, SEKME7, ÜLKER7, ASKER6, ASLEN6, AMELE6, ESLEK6, ESNEK6, ERMEK6, EKLEM6, EKSEN6, EKSER6, ENLEM6, ENSAR6, ENSER6, ELMEK6, EMARE6, EMLAK6, KREMA6, KAMER6, KALEM6, KESRE6, KESER6, KEREM6, KERES6, KESEL6, KESEN6, KEMAL6, KEMAN6, KEMER6, KEMRE6, KELES6, KELAM6, KELEM6, LANSE6, MALEN6, MANEN6, MARKE6, MELEK6, MEKAN6, MEREK6, MERAK6, NESNE6, NEKES6, RESEN6, REMEL6, SEREN6, SERAK6, SENEK6, SELEN6, SELEK6, SEKEL6, ANELE5, AKLEN5, ERKAN5, ERKEN5, EKLER5, EKRAN5, KARNE5, KENAR5, KELER5, NELER5, NEKRE5

ANELE (Kelime Kökeni: İtalyanca anello)

[isim]

[denizcilik]

  • Gemilerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka

AKLEN (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳlen)

[zarf]

[eskimiş]

  • Akıl gereğince, akıl yönünden

ERKÂN (Kelime Kökeni: Arapça erkān)

[isim]

  • Bir topluluğun ileri gelenleri, büyükler, üstler

    Yüksek sınıf mahalle erkânını da konaklarına uğrayıp meseleden haberdar eder. - Refik Halit Karay

  • Yol, yöntem

    Onun arkasına bu yolda, bu erkânda gelmiş geçmiş ustalar, pirler vardı. - Ömer Seyfettin

[askerlik]

  • General veya amiral aşamasındaki askerler

Ata Sözleri ve Deyimler

  • erkân göstermek

Birleşik Kelimeler: erkânıharbiyeiumumiye, erkânıharp, erkân kürkü, erkân minderi, adap erkân, yol erkân, hükûmet erkânı, çarıklı erkânıharp

ERKEN

[zarf]

  • Vaktinden önce, alışılan zamandan önce, er, geç karşıtı

    Sakın geç kalma, erken gel. - Ahmet Rasim

  • Sabahın ilk saatlerinde

    Ertesi gün iki kardeş erken çıkmışlardı yola. - Ayşe Kulin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • erken kalkan yol alır, er evlenen döl alır
  • erken kalktım işime, şeker kattım aşıma

Birleşik Kelimeler: erken bahar, erken boşalma, erken bunama, erkendoğan, erken tanı, erken uyarı

EKLER (Kelime Kökeni: Fransızca éclair)

[isim]

  • İçi krema ile doldurulmuş bir pasta türü

EKRAN (Kelime Kökeni: Fransızca écran)

[isim]

  • Üzerine bir cismin ışık yoluyla görüntüsü düşürülen, saydam olmayan düz yüzey, görüntülük
  • Beyaz perde, görüntülük

[sinema]

[televizyon]

  • Televizyon camı, görüntülük

Birleşik Kelimeler: ekran koruyucu, sayfa ekran

KARNE (Kelime Kökeni: Fransızca carnet)

[isim]

[eğitim bilimi]

  • Öğrencilere dönem sonlarında okul yönetimleri tarafından verilen ve her dersin başarı durumu ile devam, sağlık, yetenek ve genel gidiş durumlarını gösteren belge
  • Kişilerin bir haktan yararlanmaları için bir kuruluş tarafından verilen belge

    Ekmek karnesi. Vapur karnesi.

Birleşik Kelimeler: çalışma karnesi, sağlık karnesi

KENAR (Kelime Kökeni: Farsça kenār)

[isim]

  • Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka

    O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi. - Orhan Veli Kanık

  • Bir şeyi çevreleyen çizgi
  • Pervaz, çizgi, antika, baskı vb. çevre süsleri

    Bu mendilin kenarı ötekinden daha sade.

  • Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha yer

    Ağır, ihtiyar misafirler kenarda bir odadan çıktılar. - Memduh Şevket Esendal

  • Yan

[matematik]

  • Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri

    Bir üçgenin kenarları.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kenar (veya kenarını) bastırmak
  • kenara atmak
  • kenara çekilmek
  • kenarda kalmak
  • kenar gezmek
  • kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olmaz

Birleşik Kelimeler: kenar atışı, kenar bobini, kenar mahalle, kenarortay, kenar semt, kenar suyu, kenarda köşede, kenarın dilberi, çeşitkenar, derkenar, dörtkenar, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar

KELER

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Köpek balıkları takımının kelergiller familyasından, ılık ve tropik denizlerde yaşayan, uzunluğu 1,5 metre kadar olan, bir defada 20 yavru doğuran bir tür balık, keler balığı (Rhina squatina)

Birleşik Kelimeler: keler balığı, kaya keleri, su keleri

NELER

  • çok ve çeşitli şeyler

    Bugün neler gördük.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ne âlem
  • ne âlemde?
  • ne alıp veremiyor?
  • ne arar (veya onda ... ne gezer)
  • ne arıyor
  • ne biçim?
  • ne buyrulur?
  • ne çare
  • ne çıkar
  • ne çiçektir, biliriz
  • ne dedim de
  • ne demek?
  • ne demek olsun
  • ne demeye
  • ne denir (veya dersin)
  • ne denli
  • ne de olsa
  • ne dese beğenirsin?
  • nedir ki
  • ne diye?
  • ne ekersen onu biçersin
  • ne fayda
  • ne gam
  • ne gezer
  • ne gibi?
  • ne gözle bakmak
  • ne güne duruyor?
  • ne günlere kaldık!
  • ne haber?
  • ne hacet
  • ne haddine!
  • ne hâlde?
  • ne hâli varsa görsün
  • ne hikmetse (veya hikmettir)
  • ne idiği belirsiz
  • ne imiş?
  • ne ise
  • ne istediğini bilmek
  • ne iyi!
  • ne kadar
  • ne kadar olsa
  • ne kadar varsa
  • ne lazım
  • neler de neler, maydanozlu köfteler
  • neler neler
  • ne mal olduğunu bilmek (veya anlamak)
  • ne mene
  • ne menem
  • ne mümkün
  • ne münasebet!
  • ne o?
  • ne olacak!
  • ne olduğunu bilememek
  • ne oldum delisi olmak
  • ne olur (veya olursun veya olursunuz)
  • ne olursa olsun
  • ne oluyor?
  • ne pahasına olursa olsun
  • ne söylüyorsun?
  • ne var ki
  • ne yaparsın (veya yapmalı) ki
  • ne yapıp yapıp
  • ne yaptığını bilmemek
  • ne yazar
  • ne yazık ki
  • neye uğradığını bilememek (veya anlamamak veya şaşırmak)
  • neyin nesi (kimin fesi)
  • neyleyim
  • neymiş
  • ne yüzle

NEKRE (Kelime Kökeni: Arapça nekre)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Beklenmedik hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyen, güldürücü hikâye anlatan (kimse), nükteci

    Nekre ve zarif, iyi bir hatipti. - Falih Rıfkı Atay

ASKER (Kelime Kökeni: Arapça ʿasker)

[isim]

  • Orduda görev yapan erden generale kadar herkes

    Adına ve şimdi gördüğüm şahsiyetine zaten hayran olduğum büyük askerin bu alakası beni heyecana düşürmüştü. - İbrahim Alâeddin Gövsa

  • Askerlik görevi veya ödevi

    Askerden dönmek.

  • Er

    Dışarıda kolları kırmızı beyaz işaretli askerlerin taşıdığı boş sedyeler süratle uzaklaşıyor. - Nazım Hikmet

[sıfat]

  • Topluluk düzenine saygısı olan, disiplinli

    Asker adam.

[sıfat]

  • Yurdunu iyi koruyan, kahraman özelliği taşıyan

    Asker millet.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • asker çıkarmak
  • askere alınmak
  • askere çağrılmak
  • askere gitmek
  • asker etmek (veya eylemek)
  • asker gibi
  • asker olmak

Birleşik Kelimeler: asker hastanesi, asker kaçağı, asker ocağı, asker tayını, kazasker, serasker, yedek asker, hassa askeri

ASLEN (Kelime Kökeni: Arapça aṣlen)

[zarf]

  • Kök veya soy bakımından

AMELE (Kelime Kökeni: Arapça ʿamele)

[isim]

  • Gündelikle çalışan işçi

    Tuğla harmanındaki ameleler etrafı aradılar. - Sait Faik Abasıyanık

Birleşik Kelimeler: amele pazarı, amele taburu, amele yanığı, tanzifat amelesi

ESLEK

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Başkasının buyruk ve dileklerini yerine getiren, söz tutan, yumuşak başlı, itaatli, muti