[isim]

[bitki bilimi]

• Sandalgillerden, kerestesi sert ve kokulu bir ağaç (Santalum album)

[isim]

• İnsan taşıyacak biçimde yapılmış, kürekle yürütülen deniz teknesi

  Annesiyle bir sandala binip karşıya geçtiler. - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

• Sandalet

[isim]

• Yalnız tabanı bulunan, ayağa kordon ve kayışla bağlanan açık ayakkabı, sandal (III)

[isim]

• Arkalıklı, kol koyacak yerleri olmayan, bir kişilik oturma eşyası

  Odalarda mobilya namına, uzun, kısa yuvarlak bir sürü masayla sandalyeden başka bir şey yok. - Esat Mahmut Karakurt

[mecaz]

• Makam, koltuk, mevki

  Bunların gençliğe karşı aldıkları vaziyeti ben biraz sandalye vehminden doğmuş telakki ediyorum. - Halide Edip Adıvar

[sıfat]

• Sandalyesi olan

[isim]

• Sandal (II) işleten kimse

[isim]

• Sandalyeden zedelenmemesi için duvara çakılan ince uzun tahta kaplama

[sıfat]

• Sandalye yapmaya elverişli olan (ağaç)

[isim]

• Sandalye yapan ve satan kimse

[isim]

[bitki bilimi]

• Tropikal ve ılıman bölgelerde yaşayan, iki yüzden çok türü olan, taçsız iki çenekli bitkiler familyası

[isim]

• Sandalcının yaptığı iş

[sıfat]

• Sandalyesi olmayan

[mecaz]

• Koltuktan inmiş, koltuğunu kaybetmiş

[isim]

• Sandalyecinin yaptığı iş