[isim]

• Sığır, hindi vb. etinden yapılan, genellikle dilimlenerek soğuk yenen bir yiyecek

[isim]

• Peynir, et, balık, turşu, asma yaprağı vb. yiyeceklerin, bozulmaması için içinde tutuldukları tuzlu su

• Bu suyun içinde tutulmuş yiyecek

  Meze tabağını hazırlamıştır bile. Başta sazan balığı, yumurtası ve salamurası. - Tarık Buğra

[sıfat]

• Bu suyun içinde tutulmuş olan

  Salamura balık.

[isim]

[hayvan bilimi]

• Semender

• Odalar arasında gezdirilebilen bir tür kömür sobası

  Sac sobasından, çinisinden, salamandrasına kadar bu nesneler yaşayışın orta katında oturan insanlara benzerler. - Nazım Hikmet

[sıfat]

• Salamura yapmaya elverişli

• Salamura yapmaya ayrılmış

  Salamuralık balık.

[isim]

• Salamura yapan kimse

[isim]

• Yemek odası

[isim]

• Salamuracının yaptığı iş

  Zeytin salamuracılığı.