SAKSAFONCULUK ile Oluşan Kelimeler (SAKSAFONCULUK Kelime Türetme)

SAKSAFONCULUK harflerinden oluşan 245 kelime bulunuyor. SAKSAFONCULUK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Saksafonculuk kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

13 Harfli Kelimeler

SAKSAFONCULUK27

10 Harfli Kelimeler

SAKSAFONCU23

8 Harfli Kelimeler

SAKSAFON17, CASUSLUK15, KULUNCAK13, ANAOKULU11

7 Harfli Kelimeler

AFSUNCU19, SOFULUK17, AFSUNLU16, FANUSLU16, KAFAKOL14, SOLUCAN13, KLAKSON9, KAKAOLU9

6 Harfli Kelimeler

SOFUCA18, FASSAL14, KOFLUK14, KOFANA13, SOKUCU13, SAFKAN13, KOKUCU12, SONCUL12, USULCA12, KUSKUS10, OLACAK10, OLANCA10, SOKULU10, SOSLUK10, SUSKUN10, SANCAK10, KOKULU9, KONULU9, KUSKUN9, NASSAU9
Tümünü Gör

5 Harfli Kelimeler

FOKUS14, AFSUN13, FASON13, FALSO13, FANUS13, KOFUL13, FASKA12, FAUNA12, SAKAF12, FALAN11, KALFA11, SOLCU11, SUCUL11, SUCUK11, CASUS11, KOLCU10, KUCAK9, LONCA9, SUSKU9, SUOKU9
Tümünü Gör

4 Harfli Kelimeler

SOFU13, SOFA12, UFUK12, UFUL12, FLOK11, FOLK11, FAKS11, FAUL11, KOFA11, SAFA11, UFAK11, AFAK10, AFAL10, ALFA10, FAAL10, KAFA10, SUCU10, UNCU9, ACUL8, ACUN8
Tümünü Gör

3 Harfli Kelimeler

FOS11, SOF11, FUL10, FON10, FOL10, FOK10, FLU10, FAS10, KOF10, SAF10, FAK9, FAN9, FAL9, LAF9, SAC7, UCA7, CUK7, SOS6, CAN6, ONS5
Tümünü Gör

2 Harfli Kelimeler

OF9, UF9, AF8, FA8, SU4, US4, AS3, OK3, OL3, ON3, UN3, AN2, AK2, AL2, LA2

AN (Kelime Kökeni: Arapça ān)

[isim]

  • Zamanın bölünemeyecek kadar kısa olan parçası, lahza, dakika

    Zira göçebelerin hayatı her an yardımlaşmalarını gerektirir. - Cemil Meriç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • anı anına uymamak
  • an meselesi

Birleşik Kelimeler: anbean, bir an, eş anlı

[isim]

[halk ağzında]

  • İki tarla arasındaki sınır

[isim]

  • Zihin

    An bulanıklığı. An yorgunluğu.

AK

[isim]

  • Kar, süt vb.nin rengi, beyaz, kara ve siyah karşıtı

[sıfat]

  • Bu renkte olan
  • Beyaz leke

    Bir gözünde akı var.

[sıfat]

[mecaz]

  • Temiz

[sıfat]

[mecaz]

  • Dürüst

[sıfat]

[mecaz]

  • Sıkıntısız, rahat

    Ak günler göresin.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ak akçe kara gün içindir
  • ak dediğine kara demek
  • ak don kara don geçitte belli olur
  • ak gün ağartır, kara gün karartır
  • akı ak karası kara
  • akı karası geçitte belli olur
  • akım derken bokum demek
  • ak koyun kara koyun geçit başında belli olur
  • ak koyunu gören içi dolu yağ sanır
  • ak koyunun kara kuzusu da olur
  • ak köpeğin pamuk pazarına zararı vardır
  • akla karayı seçmek
  • ak sakaldan yok sakala gelmek

Birleşik Kelimeler: ak ağa, akağaç, akamber, akasma, akbaba, akbakla, akbalık, akbalıkçıl, akbasma, akbaş, ak benek, akbuğday, akburçak, akciğer, akçöpleme, akdarı, ak demir, akdiken, akdoğan, akdut, ak gözlü, akgünlük, akhardal, ak kan, akkaraman, akkarınca, akkavak, akkefal, akkelebek, akkor, akkuş, akkuyruk, aklevrek, ak madde, akmantar, ak pak, akpas, akpelin, ak saçlı, aksakal, ak sakallı, aksedir, aksoğan, aksöğüt, aksu, aksuna, aksungur, ak sülümen, aktaş, aktavşan, aktöre, aktutma, ak yazı, ak yel, ak yem, Ak Yıldız, akyuvar, akzambak, yüzü ak, göz akı, yumurta akı, yüz akı

AL

[isim]

  • Kanın rengi, kızıl, kırmızı

[sıfat]

  • Bu renkte olan

    Al bayrak. Al çuha.

  • Dorunun açığı, kızıla çalan at donu

[sıfat]

  • Bu renkte olan (at)
  • Yüze sürülen pembe düzgün, allık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al elmaya taş atan çok olur
  • al giymedim ki alınayım
  • al gömlek gizlenemez
  • alı alına, moru moruna
  • alı al, moru mor
  • al kanlara boyanmak
  • al kiraz üstüne kar yağmış

Birleşik Kelimeler: albasma, albastı, al bayrak, alkarısı, al sancak, alyuvar

[isim]

[eskimiş]

  • Aldatma, düzen, tuzak, hile

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al ile aslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz

[kimya]

  • Alüminyum elementinin simgesi

LA (Kelime Kökeni: İtalyanca la)

[isim]

[müzik]

  • Gam dizisinde `sol` ile `si` arasındaki ses
  • Bu sesi gösteren nota işareti

[kimya]

  • Lantan elementinin simgesi

AS

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Kakım

[isim]

  • İskambil, domino vb. oyunlarda bir işaretini taşıyan kâğıt veya taş, birli, bey

[sıfat]

  • Bir işte başta gelen (kimse veya şey)

    As oyuncu.

Birleşik Kelimeler: assolist, astasım, asteğmen, asyön

[kimya]

  • Arsenik elementinin simgesi

OK

[isim]

  • Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk
  • Yön göstermek amacıyla belli yerlere konulabilen, oka benzer işaret
  • At arabası, kağnı vb. araçlarda koşum hayvanlarının bağlandığı ağaç

    Dörtnala koşan bir yük arabasının oku böğrüme çarptı. - Ömer Seyfettin

[matematik]

  • Bir dairede bir kirişin ortasında bu kirişi gören yayın ortasına indirilen doğru parçası

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ok atmak
  • ok gibi (yerinden) fırlamak
  • ok yaydan (veya yayından) çıkmak

Birleşik Kelimeler: ok meydanı, ok yılanı, suoku

OL

[sıfat]

[eskimiş]

  • O gösterme sıfatı

    Dedi gördüm ol habibin anasın - Süleyman Çelebi

[zamir]

  • O gösterme zamiri

ON

[isim]

  • Dokuzdan sonra gelen sayının adı
  • Bu sayıyı gösteren 10 ve X rakamlarının adı

[sıfat]

  • Dokuzdan bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • on defa (veya kere)
  • on parmağı boğazında olmak
  • on parmağında on hüner (veya marifet) olmak
  • on parmağında on kara

Birleşik Kelimeler: onaltılık, on ayaklılar, onbaşı, onbeşli, on binlerce, on binlik, onbiraylık, on birli, ondörtlük, onikiparmak bağırsağı, onikitelli, on milyonluk, on para, onsekiz, beşon, ayın on dördü

UN

[isim]

  • Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • un ufak etmek
  • un ufak olmak
  • ununu elemek, eleğini asmak

Birleşik Kelimeler: un çorbası, un helvası, esmer un, has un, özlü un, balık unu, buğday unu, et unu, galeta unu, kan unu, mısır unu, pirinç unu, soya unu, yulaf unu

SU

[isim]

  • Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab
  • Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu

    Koltuğuna oturdu, Haliç'in bulanık sularına daldı. - Falih Rıfkı Atay

  • Meyve, sebze vb.nin sıkılmasıyla elde edilen sıvı

    Portakal suyu. Domates suyu.

  • Bazı kokulu yaprak veya çiçeklerin imbikten çekilmesiyle elde edilen kokulu sıvı

    Çiçek suyu. Gül suyu.

  • Yemeğin sıvı bölümü

    Belki de iki bardak turşu suyu içecek. - Sait Faik Abasıyanık

  • Kez

    Meyveleri iki su yıka.

  • Demir araçları ateşte kızdırdıktan sonra, suya daldırılarak sağlanılan sertlik

    Bu bıçağın suyunu iyi vermemişler.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • su almak
  • su basmak
  • su çekmek
  • sudan çıkmış balığa dönmek
  • sudan geçirmek
  • suda pişmiş
  • su dökmek
  • su dökünmek
  • su etmek
  • su gelmek
  • su gibi
  • su gibi akmak
  • su gibi aziz ol!
  • su gibi bilmek (veya okumak)
  • su gibi ezberlemek
  • su gibi gitmek
  • su gibi olmak
  • su gibi terlemek
  • su görmemiş
  • su götürür yeri olmamak
  • su içinde
  • su içinde kalmak
  • su iktiza etmek
  • su kaçırmak
  • su kapmak
  • su katılmamış
  • su kesmek
  • su koyuvermek
  • su küçüğün, söz (veya sofra veya yemek) büyüğün
  • sular kararmak
  • sular seller gibi
  • su sabun görmemek
  • su uyur, düşman uyumaz
  • su vermek
  • suya düşmek
  • suya göstermek
  • suya götürüp susuz getirmek
  • su yapmak
  • suya sabuna dokunmamak
  • suya salmak
  • suyu baştan (veya başından) kesmek
  • suyu çıkmak
  • suyu getiren de bir, testiyi kıran da
  • suyu görünce teyemmüm bozulur
  • suyu ısınmak (veya kaynamak)
  • suyu kesilmiş değirmene dönmek
  • suyu mu çıktı?
  • suyuna gitmek
  • suyun akıntısına gitmek
  • suyuna tirit
  • suyun başı
  • suyunca gitmek
  • suyu nereden geliyor?
  • suyunu almak
  • suyunu çekmek
  • suyunun suyu
  • suyu seli kalmamak
  • su yürümek
  • su yüzü görmemiş
  • su yüzüne (veya üstüne) çıkmak
  • su yüzüne çıkmak

Birleşik Kelimeler: su akrebi, su altı, su askıları, su aygırı, su baldıranı, su bardağı, subasar, su basıncı, su baskını, su bidonu, su bilgisi, su bilimi, su biti, su bitkileri, su bombası, su borusu, su boyası, su böceği, su bölümü çizgisi, su böreği, su cenderesi, su çıkrığı, suçiçeği, su çulluğu, su damarı, su değirmeni, su deposu, su dolabı, su düzeyi, sugötürmez, su hattı, su ısıtıcısı, suibriği, su kabağı, su kabı, su kamışı, su karanfili, su kayağı, su kaybı, su kaydırağı, su keleri, su kemeri, su kesesi, su kesimi, su keteni, su kızağı, su kireci, su korkusu, su küre, su mantarları, su mercimeği, su mermeri, su muhallebisi, su nanesi, suoku, suölçer, su örümceği, su parkı, superisi, su piresi, su rezenesi, su saati, su samuru, susarımsağı, su sarnıcı, su sayacı, su seviyesi, su sığırı, su sineği, suşeridi, su tabakası, su tankeri, su tası, su taşkını, su tavuğu, su tedavisi, su terazisi, su teresi, su testisi, su topu, su tulumbası, su türbini, su ürünleri, su yatağı, su yelvesi, su yılanı, suyolu, su yolu, su yoncası, su yosunu, su yuvarı, sudan ucuz, acı su, ağır su, akarsu, aksu, atık su, bağlı su, basınçlı su, bengi su, iç su, kaba su, karasu, kara su, küllü su, oksijenli su, öz su, pis su, serbest su, sert su, tatlı su, tazyikli su, yumuşak su, havadan sudan, altın suyu, arpa suyu, bel suyu, besi suyu, bulaşık suyu, cam suyu, can suyu, çamaşır suyu, çiçek suyu, çilek suyu, deniz suyu, dirim suyu, domates suyu, dümen suyu, elma suyu, er suyu, et suyu, gül suyu, ham besi suyu, havuç suyu, ıslatma suyu, içme suyu, imamsuyu, katran suyu, kaya suyu, kaynak suyu, kenar suyu, kibrit suyu, kireç suyu, koruk suyu, kuyu suyu, limon suyu, maden suyu, memba suyu, meyve suyu, nane suyu, portakal suyu, saf su, safra suyu, şalgam suyu, tavuk suyu, turşu suyu, üzüm suyu, vişne suyu, yüzsuyu, zemzem suyu, kara suları, yer altı suları

[isim]

  • Sutaş

US

[isim]

  • Akıl

    Usa ve gerçeğe uygun anlatışlara kulak verenin olmadığı görüldü. - Halikarnas Balıkçısı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • usuna getirmek

Birleşik Kelimeler: us dışı, us pahası, usa vurma

ONS (Kelime Kökeni: Fransızca once)

[isim]

  • Genellikle gümüş, altın ve platin gibi kıymetli metallerin veya elmas, yakut gibi değerli taşların kütlelerinin ölçülmesi için kullanılan, Fransa'da 30,59 gr, İngiltere'de 28,349 gr ağırlığında bir ağırlık ölçüsü birimi

SOS (Kelime Kökeni: Fransızca sauce)

[isim]

  • Bazı yemeklerin üzerine dökülen, domates, baharat vb. şeylerle yapılan karışım

CAN (Kelime Kökeni: Farsça cān)

[isim]

  • İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık
  • Yaşama, hayat

    Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. - Reşat Nuri Güntekin

  • Güç, dirilik

    Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu. - Memduh Şevket Esendal

  • Kişi, birey

    Benimle beraber dört canız. - Falih Rıfkı Atay

  • İnsanın kendi varlığı, özü

    Sağa sola kaçıştık da, canımızı dar kurtardık. - Nazım Hikmet

  • Gönül

    Çirkin bana kurban, ben de güzele / Can sever güzeli, maldan ziyade - Karacaoğlan

  • Bektaşilik ve Mevlevilikte tarikat kardeşi

    Şeyh çıkınca oradaki canlar da sırasıyla yürüyüp kapıya gelince dönüp baş kestikten sonra dışarı çıkarlar. - Asaf Halet Çelebi

[sıfat]

  • Çok içten, sevimli, sevilen, şirin

    Alphonse Daudet ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi. - Tarık Buğra

Ata Sözleri ve Deyimler

  • cana (veya canına) can katmak
  • cana gelecek mala gelsin
  • cana kıymak
  • can alacak nokta (veya yer)
  • can alıp can vermek
  • cana minnet saymak (veya bilmek)
  • can atmak
  • can başına sıçramak
  • can baş üstüne
  • can beslemek
  • can boğazdan gelir (veya geçer)
  • can borcunu ödemek
  • can bostanda bitmez
  • can bulmak
  • can cana, baş başa
  • can candan şirindir (veya tatlıdır)
  • can canın yoldaşıdır
  • can cümleden aziz
  • can çekişmek
  • can çekişmektense ölmek yeğdir
  • can çıkmayınca (veya çıkmadan) huy çıkmaz
  • candan geçmek
  • can dayanmamak
  • can derdinde olmak
  • can derdine düşmek
  • can gelmek
  • canı acımak
  • canı ağzına (veya boğazına) gelmek
  • canı bayılmak
  • canı burnuna (veya burnundan) gelmek
  • canı burnundan çıkmak
  • canı cana ölçmek
  • canı canına (veya içine) sığmamak
  • canı cehenneme
  • canı çekilmek
  • canı çekmek
  • canı çıkasıca
  • canı çıkmak
  • canı çıksın!
  • canı gelip gitmek
  • canı gelmek
  • canı gibi sevmek
  • canı gitmek
  • canı ile oynamak
  • canı ile uğraşmak
  • canı istemek
  • canı isterse
  • canı kaymak isteyen mandayı yanında taşır
  • canım
  • canım ciğerim
  • canım dese canın çıksın diyor sanmak
  • canımın içi
  • canımı sokakta bulmadım
  • canına acımamak
  • canına değmek
  • canına ezan okumak
  • canına geçmek (veya işlemek veya kâr etmek)
  • canına kastetmek
  • canına kıymak
  • canına minnet (olmak)
  • canına okumak
  • canına rahmet
  • canına susamak
  • canına tak demek (veya etmek)
  • canına tükürdüğümün (veya üfürdüğümün)
  • canına yandığım (veya yandığımın)
  • canına yetmek
  • canından bezmek (veya bıkmak veya usanmak)
  • canından geçmek
  • canını acıtmak
  • canını almak
  • canını bağışlamak
  • canını burnundan getirmek
  • canını cehenneme göndermek (veya yollamak)
  • canını çıkarmak
  • canını dar atmak
  • canını dişine almak (veya takmak)
  • canının derdine düşmek
  • canının içine sokacağı gelmek
  • canını sıkmak
  • canını sokakta bulmamak
  • canını vermek
  • canını yakmak
  • canın isterse
  • canı sağ olsun!
  • canı sıkılmak
  • canı yanan eşek, attan yüğrük olur
  • canı yanmak
  • canı yerine gelmek
  • canı yok mu?
  • can kalmamak
  • can kaygısına düşmek
  • canlar!
  • can olmak
  • can sıkmak
  • can vermek
  • can yakmak

Birleşik Kelimeler: can acısı, can alıcı, can arkadaşı, can bunaltısı, canciğer, can çabası, can damarı, can direği, can dostu, can düşmanı, can eriği, canevi, can feda, canfes, can havliyle, can korkusu, cankulağı, can kurban, cankurtaran, can kuşu, can noktası, can pahasına, can pazarı, can sağlığı, can sıkıntısı, can simidi, cansiparane, can sohbeti, can suyu, can tahtası, can yeleği, can yoldaşı, cana yakın, canı burnunda, canı cebinde, canıgönülden, canı pek, canı sıkkın, canı tatlı, canı tez, canıyürekten, canına düşkün, canla başla, babacan

SAC

[isim]

  • Yassı demir çelik ürünü

[sıfat]

  • Bu üründen yapılan

    İskenderun'da evimize taşındığımız günlerde sac sobamıza elden düşme borular alınmıştı. - Ayla Kutlu

  • Bu nesneden yapılmış, üzerinde yufka yapılan dışbükey pişirme aracı

    Esmer, sacda pişirilmiş bir somun ekmeği, eliyle parçalayıp sofradakilerin önüne dağıttı. - Necati Cumalı

Birleşik Kelimeler: sacayağı, sacayak, sac böreği, sac ekmeği, sac kavurması, sac kebabı, çalkantı sacı