[isim]

[eskimiş]

• İçkili toplantılarda içki dağıtan kimse

[sıfat]

[eskimiş]

• Susmuş, sessiz

  Nazmiye Hanım hülyaları içinde sakit, uysal ve gevşek adımlarla yürüyordu. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

• sakit kalmak

[sıfat]

• Hareket etmeyen, kımıldamayan

• Durgun, dingin

  Sakin, mütevazı ve kalabalıktan kaçan ruhunu incitmemek için onu, birkaç kişi ile sırtımda ebedî makamına ben götürdüm. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

• Sessiz

  Dinlenmek için otelimizden daha sakinini bulacağınızı ummam. - Sait Faik Abasıyanık

• Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık göstermeyen

• Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış veya geçmiş

  Sesi dinlediği müddetçe sakin ve uslu duruyordu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

• Bir yerde oturan

  Öğle uykusuna dalmış yalı sakinleri. Rehavet çökmüş. - Abidin Dino

Ata Sözleri ve Deyimler

• sakin olmak

[sıfat]

[eskimiş]

• Ağır

• Sıkıntı veren, sıkıntılı

• Çirkin, kaba, uyumsuz

[isim]

[müzik]

• Türk müziğinde bir usul

[sıfat]

[eskimiş]

• Bozuk, yanlış, eksik

[isim]

• Sakin olma durumu, durgunluk, sessizlik, dinginlik, sükûnet

  Ağaçlar, çimler, çiçekler, ikindi güneşinin sakinliği içindeydiler. - Çetin Altan

[isim]

• Sakinlemek işi

[sıfat]

• Sakin

[zarf]

• (sa:ki'nce) Sakin bir biçimde

[nesnesiz]

• Sakinleşmek

[isim]

• Sakinleşmek işi

[nesnesiz]

• Yatışmak, durgun duruma gelmek, durgunlaşmak, dinginleşmek

  Deniz sakinleşti.

• Sıkıntısı, öfkesi veya heyecanı geçmek

  Dakikalar geçtikçe sakinleşiyor, sakinleştikçe de için için kızıyor, üzülüyordum. - Etem İzzet Benice

[isim]

• Sakinleştirmek işi

[-i]

• Sakinleşmesini sağlamak, sessiz, dingin bir duruma getirmek