SABUKLAMA Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

SABUKLAMA harflerini içeren 6 harfli 21 kelime bulunuyor. 6 harfli SABUKLAMA kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Sabuklama ile başlayan 6 harfli kelimeler. İçinde Sabuklama olan 6 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

BULMAK10, BULAMA10, BASMAK10, BALSAM10, MAKBUL10, ABLUKA9, BALAMA9, KUMSAL9, KASABA9, MABLAK9, SULAMA9, AKASMA8, AKSAMA8, KALABA8, KABALA8, LUSAKA8, MASLAK8, SALMAK8, ULAMAK8, ASALAK7, AKLAMA7

ASALAK

[isim]

[biyoloji]

  • Bir canlıda sürekli veya geçici yaşayarak ona zarar veren başka canlı, parazit

[sıfat]

[mecaz]

  • Başkalarının sırtından geçinen (kimse), abacı, ekti, otlakçı, parazit, tufeyli

Birleşik Kelimeler: asalak bilimci, asalak bilimi, asalak bilimsel, asalaksavar, dış asalak, iç asalak, tam asalak, yarı asalak, yarım asalak, ağrıma asalakları

AKLAMA

[isim]

  • Aklamak işi, ibra

Birleşik Kelimeler: aklama belgesi

AKASMA

[isim]

[bitki bilimi]

  • Düğün çiçeğigillerden, beyaz çiçek veren, bahçelerde süs çiçeği olarak yetiştirilen, sarmaşık özelliği gösteren bir bitki, yaban asması, orman sarmaşığı, meryemana asması (Clematis vitalba)

AKSAMA

[isim]

  • Aksamak işi

    Aradan yedi sekiz ay geçmiş, hiç aksama olmamıştı ödemelerde. - Yusuf Ziya Ortaç

KALABA (Kelime Kökeni: Arapça ġalebe)

[isim]

[halk ağzında]

  • Kalabalık

KABALA (Kelime Kökeni: İngilizce cabala)

[isim]

  • Doğaüstü varlıklarla ilişki kurma sanatı

[din bilgisi]

  • Yahudilerde, yazılı olarak konulmuş olan Tanrı kanunlarının yanında, ağızdan ağıza geçen din buyruklarının, İbrani felsefesinin ve efsane yazılarının tamamı

[din bilgisi]

  • Bu öğretinin yandaşlarının tamamı

[zarf]

[ticaret]

  • Götürü, toptan

MASLAK (Kelime Kökeni: Arapça maṣlāḳ)

[isim]

[eskimiş]

  • Sürekli su akan boru

    İlerideki maslaktan su doldurmaya giden simsiyah bir zenci kızının yakasından asıldı. - Osman Cemal Kaygılı

  • Boruları aşırı basınçtan korumak amacıyla su yolu üzerinde yapılan içi su dolu hazne
  • Büyük yalak

SALMAK

[-e]

[-i]

  • Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek

    Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı. - Ercüment Ekrem Talu

  • Yollamak, göndermek

    Bununla beraber peşine adam salmak gerekir. - Aka Gündüz

  • Koymak, katmak

    Halk ruhunun benliğinizde yeniden uyanıp hararetini gönlünüze saldığını duyarsınız. - Refik Halit Karay

  • Sürmek

    Bunun içindir ki dal budak saldı, yemiş vermeye başladı. - Ruşen Eşref Ünaydın

  • Uğratmak

    Başını derde salmak.

  • Vergi yüklemek

    Ona elli bin lira salmışlar.

  • Üzerine yürütmek

    Tazıyı tavşana salmak.

[-e]

  • Saldırmak

    Aç kurt, yılana da salar, taşa da, dedi. - Memduh Şevket Esendal

  • Sarkıtmak

    Soğutmak için kuyuya su kabı saldı.

[denizcilik]

  • Gemi demir üzerinde dört yana dönmek

[-i]

[mecaz]

  • Bakmamak, ilgilenmemek, özen göstermemek

Birleşik Kelimeler: salıvermek, salıverilmek

ULAMAK

[-e]

[-i]

  • Eklemek, katmak, ilave etmek

ABLUKA (Kelime Kökeni: İtalyanca abloco)

[isim]

[askerlik]

  • Kuşatma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • abluka altında tutmak
  • abluka etmek (veya ablukaya almak)
  • ablukayı kaldırmak
  • ablukayı yarmak

BALAMA

[isim]

[tiyatro]

  • Orta oyununda Rum tipi
  • Karagöz, matiz ve külhanbeyi tipleri tarafından yabancı ülkelerin tiplerine seslenirken kullanılan söz

KUMSAL

[isim]

  • Kumu olan yer

    Yolun neresi kayalık, neresi kumsal hep ezbere bilirdi. - Halikarnas Balıkçısı

  • Denize, göle vb. yerlere girilebilen genellikle kumluk alan, deniz hamamı, kumbaşı, plaj

    Deminden beri sözü edilen bu kumsal neydi? - Azra Erhat

[sıfat]

  • Kumlu

    Kumsal toprak.

KASABA (Kelime Kökeni: Arapça ḳaṣaba)

[isim]

  • Şehirden küçük, köyden büyük, henüz kırsal özelliklerini yitirmemiş olan yerleşim merkezi, belde

    Biz, yolun üstünde, kasabanın çıkış yerinde boş bir handa otururduk. - Cahit Külebi

Birleşik Kelimeler: kasaba kurnazlığı

MABLAK (Kelime Kökeni: Arapça miblaʿ)

[isim]

[eskimiş]

  • Hamur, merhem, boya vb. şeyleri ezip karıştırarak yoğurmak için kullanılan ve bir ucu ele alınacak biçimde saplı, öbür ucu yassı olan alet
  • Aşure kazanlarını karıştırmakta kullanılan, uzun saplı ve yayvan uçlu tahta kepçe

SULAMA

[isim]

  • Sulamak işi
  • Arklar veya savaklar yardımı ile su akıtarak herhangi bir toprak bölgesini kuraklıktan kurtarma