RUTHERFORDYUM Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler

RUTHERFORDYUM harflerini içeren 4 harfli 26 kelime bulunuyor. 4 harfli RUTHERFORDYUM kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

DEFO13, FORM12, TOFU12, EFOR11, UHDE11, DUYU10, FRER10, FERT10, UYDU10, ERUH9, OYUM9, UYUM9, DURU8, DORU8, DEMO8, ORDU8, UYUR8, UMDE8, OMUR7, UMUT7, UMUR7, YURT7, DERT6, MURT6, UMRE6, MERT5

MERT (Kelime Kökeni: Farsça merd)

[sıfat]

  • Yiğit

    Merttir, yiğittir, yüreği de bileği de pektir. - Tarık Buğra

  • Sözünün eri, güvenilir (kimse), erkek

Birleşik Kelimeler: merdikıpti, civanmert

DERT (Kelime Kökeni: Farsça derd)

[isim]

  • Üzüntü

    Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden - Halk türküsü

  • Hastalık

    Hastayım, derdime verem diyorlar. - Faruk Nafiz Çamlıbel

  • Ağrı

[mecaz]

  • Sorun, kaygı

    Ne var ki dert evin satılması ile bitmeyecekti. - Tarık Buğra

[halk ağzında]

  • Ur

    Boynunda dert çıkmış.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • derde (veya derdine) derman olmak
  • derde (veya dertlere) düşmek
  • derde düçar olmak
  • derdi başından aşkın (olmak)
  • derdi günü
  • derdine deva bulmak
  • derdine düşmek
  • derdine yanmak
  • derdini çekmek
  • derdini deşmek (veya depreştirmek)
  • derdini dökmek
  • derdini Marko Paşa'ya anlat
  • derdini söylemeyen (veya anlatmayan) derman bulamaz
  • derdin yoksa söylen, borcun yoksa evlen
  • derdi veren devasını da verir
  • dert ağlatır, aşk söyletir
  • dert anlatmak
  • dert, çekene göredir
  • dert değil
  • dert eğirmek
  • dert etmek (veya edinmek)
  • dert gider amma yeri boş kalmaz
  • dert yanmak

Birleşik Kelimeler: dert babası, dert küpü, dert ortağı, dert sahibi, boğaz derdi, geçim derdi, başı dertte

MURT (Kelime Kökeni: Farsça mūrd)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Mersin ağacının yazın olgunlaşan, bezelye büyüklüğünde, morumsu siyah, çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan meyvesi

UMRE (Kelime Kökeni: Arapça ʿumre)

[isim]

  • Hac mevsimi dışında Kâbe'yi ve Mekke'nin öbür kutsal yerlerini ziyaret etme

OMUR

[isim]

[anatomi]

  • Omurgayı oluşturan kemiklerden her biri, fıkra

    Boyun omurları. Bel omurları. Sağrı omurları. Kuyruk omurları.

Birleşik Kelimeler: omurilik, yıldız omurlular

UMUT

[isim]

  • Ummaktan doğan duygu, ümit

    Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor. - Halide Edip Adıvar

  • Bu duyguyu veren kimse veya şey, ümit

    Kızı onun tek umuduydu.

  • Olması beklenilen veya olacağı düşünülen şey, ümit

Ata Sözleri ve Deyimler

  • umuda düşmek
  • umuda kapılmak
  • umudu (veya umudunu) üzmek
  • umudu boşa çıkmak
  • umudu kırılmak
  • umudunu kesmek
  • umudunu kırmak
  • umudu sönmek
  • umut bağlanmak
  • umut beslemek
  • umut bırakmak
  • umut etmek
  • umut kesmek
  • umut serpmek
  • umut uyanmak
  • umut vermek (veya vadetmek)

Birleşik Kelimeler: umut dünyası, umut ışığı, umut kapısı, umut kırıklığı, umut taciri

UMUR (Kelime Kökeni: Arapça umūr)

[isim]

  • Aldırış etme, önem verme

    Kim aldırır? Annesi umurumda mıydı benim? - Attila İlhan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • umurumda değil
  • umurumun teki
  • umurunda olmamak

[isim]

[eskimiş]

  • İşler

    Artık siyaset ve hükûmet umurunu erbabına bırak! - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Birleşik Kelimeler: umurgörmüş

YURT

[isim]

  • Bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası, vatan

    Türk yurduna Türkiye denir.

  • Memleket

    Gerideki yurdunu on beş günden fazla boş bırakmak istemez. - Falih Rıfkı Atay

  • Bakıma ve barınmaya muhtaç bir grup insanın oturduğu, yetiştirildiği veya bakıldığı kurum

    Güçsüzler yurdu.

  • Göçebe Türklerin oturduğu çadır
  • Öğrencilerin kaldığı, barındığı yer

    Öğrencilerin bir bölümü, ilk yılı yurtta geçirse bile ikinci yıldan başlayarak eve çıkmayı yeğler. - Ahmet Cemal

[mecaz]

  • Diyar

    Bu köy pehlivanlar yurdudur.

[mecaz]

  • Bir şeyin ilk veya çok yetiştirildiği yer, vatan

[halk ağzında]

  • Yörüklerin yazın veya kışın oturdukları yer

[eskimiş]

  • Sahip olunan arazi, emlak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yurt edinmek (veya tutmak)

Birleşik Kelimeler: yurt bilgisi, yurt dışı, yurt içi, yurt özlemi, yurtsever, ana yurt, yer yurt, baba yurdu, bakım yurdu, biçki dikiş yurdu, biçki yurdu, düşkünler yurdu, öğrenci yurdu, sağlık yurdu, yaşlılar yurdu, yetiştirme yurdu

DURU

[sıfat]

  • Bulanıklığı olmayan, temiz, berrak
  • Pürüzsüz (ten)

    Bu, duru beyaz tenli ve kıpkızıl dudaklı bir körpe Rus kızıydı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[mecaz]

  • Arınmış, karışık olmayan (dil, üslup vb.)

    Böyle duru bir mantık karşısında akan sular duruyordu. - Ayşe Kulin

Birleşik Kelimeler: arı duru

DORU

[sıfat]

  • Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli olan, yağız (at)
  • Kızıl (at donu)

Birleşik Kelimeler: yağız doru, kestane dorusu

DEMO (Kelime Kökeni: İngilizce demo)

[isim]

  • Tanıtım gösterisi

ORDU

[isim]

  • Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'nde yer alan illerinden biri

[isim]

  • Bir devletin silahlı kuvvetlerinin tümü

    Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi / Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi - Yahya Kemal Beyatlı

  • Bu topluluğun başlıca bölümlerinden her biri

    Dördüncü Ordu Karargâhına gidiş, artık bir mabede çıkılıyor gibi baş döndürür. - Falih Rıfkı Atay

  • Amaç, nitelik vb. yönlerden benzeyen insanların bütünü
  • Çok sayıda insan, kalabalık

Birleşik Kelimeler: ordubozan, ordu donatım, orduevi, ordu komutanı, ordu merkezi, düzenli ordu

UYUR

[sıfat]

  • Uyuyan
  • Durgun (su)

Birleşik Kelimeler: uyurgezer, uyur göz, uyur uyanık

UMDE (Kelime Kökeni: Arapça ʿumde)

[isim]

[eskimiş]

[mantık]

  • İlke

    Dilenecek bir insan vaziyetine gelmemek, işte umde budur. - Falih Rıfkı Atay

ERUH

[isim]

  • Siirt iline bağlı ilçelerden biri