ROMANESK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
ROMANESK harflerini içeren 5 harfli 39 kelime bulunuyor. 5 harfli ROMANESK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
MASON8,
ERKÂN (Kelime Kökeni: Arapça erkān)
-
Bir topluluğun ileri gelenleri, büyükler, üstler
Yüksek sınıf mahalle erkânını da konaklarına uğrayıp meseleden haberdar eder. - Refik Halit Karay
-
Yol, yöntem
Onun arkasına bu yolda, bu erkânda gelmiş geçmiş ustalar, pirler vardı. - Ömer Seyfettin
- General veya amiral aşamasındaki askerler
Ata Sözleri ve Deyimler
- erkân göstermek
Birleşik Kelimeler: erkânıharbiyeiumumiye, erkânıharp, erkân kürkü, erkân minderi, adap erkân, yol erkân, hükûmet erkânı, çarıklı erkânıharp
EKRAN (Kelime Kökeni: Fransızca écran)
- Üzerine bir cismin ışık yoluyla görüntüsü düşürülen, saydam olmayan düz yüzey, görüntülük
- Beyaz perde, görüntülük
- Televizyon camı, görüntülük
Birleşik Kelimeler: ekran koruyucu, sayfa ekran
KARNE (Kelime Kökeni: Fransızca carnet)
- Öğrencilere dönem sonlarında okul yönetimleri tarafından verilen ve her dersin başarı durumu ile devam, sağlık, yetenek ve genel gidiş durumlarını gösteren belge
-
Kişilerin bir haktan yararlanmaları için bir kuruluş tarafından verilen belge
Ekmek karnesi. Vapur karnesi.
Birleşik Kelimeler: çalışma karnesi, sağlık karnesi
KENAR (Kelime Kökeni: Farsça kenār)
-
Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka
O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi. - Orhan Veli Kanık
- Bir şeyi çevreleyen çizgi
-
Pervaz, çizgi, antika, baskı vb. çevre süsleri
Bu mendilin kenarı ötekinden daha sade.
-
Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha yer
Ağır, ihtiyar misafirler kenarda bir odadan çıktılar. - Memduh Şevket Esendal
- Yan
-
Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri
Bir üçgenin kenarları.
Ata Sözleri ve Deyimler
- kenar (veya kenarını) bastırmak
- kenara atmak
- kenara çekilmek
- kenarda kalmak
- kenar gezmek
- kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olmaz
Birleşik Kelimeler: kenar atışı, kenar bobini, kenar mahalle, kenarortay, kenar semt, kenar suyu, kenarda köşede, kenarın dilberi, çeşitkenar, derkenar, dörtkenar, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar
ASKER (Kelime Kökeni: Arapça ʿasker)
-
Orduda görev yapan erden generale kadar herkes
Adına ve şimdi gördüğüm şahsiyetine zaten hayran olduğum büyük askerin bu alakası beni heyecana düşürmüştü. - İbrahim Alâeddin Gövsa
-
Askerlik görevi veya ödevi
Askerden dönmek.
-
Er
Dışarıda kolları kırmızı beyaz işaretli askerlerin taşıdığı boş sedyeler süratle uzaklaşıyor. - Nazım Hikmet
-
Topluluk düzenine saygısı olan, disiplinli
Asker adam.
-
Yurdunu iyi koruyan, kahraman özelliği taşıyan
Asker millet.
Ata Sözleri ve Deyimler
- asker çıkarmak
- askere alınmak
- askere çağrılmak
- askere gitmek
- asker etmek (veya eylemek)
- asker gibi
- asker olmak
Birleşik Kelimeler: asker hastanesi, asker kaçağı, asker ocağı, asker tayını, kazasker, serasker, yedek asker, hassa askeri
ENSAR (Kelime Kökeni: Arapça enṣār)
- Hz. Muhammed'e hicret zamanında yardım eden Medineliler
KORNA (Kelime Kökeni: İtalyanca corna)
-
Motorlu taşıtlarda, bisikletlerde sesle işaret vermek için kullanılan ve içinden hava geçirilerek çalınan boru, klakson
Saat on iki olur olmaz, apartmanın önünde kornayı öttürdüm. - Aka Gündüz
KREMA (Kelime Kökeni: İtalyanca crema)
- Bir tür yumurtalı süt tatlısı
- Kaymak
- Kevgirden geçirilmiş sütle koyulaştırılmış çorba
KAMER (Kelime Kökeni: Arapça ḳamer)
- Ay
Birleşik Kelimeler: kamer balığı
KEMAN (Kelime Kökeni: Farsça kemān)
-
Dört teli olan, çenenin altına dayayarak çalınan yaylı saz
Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu. - Ömer Seyfettin
- Yay
Ata Sözleri ve Deyimler
- keman gibi
Birleşik Kelimeler: keman yayı
MARKE (Kelime Kökeni: Fransızca marqué)
- `Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, tutmak, gölgelemek, markaja almak` anlamındaki marke etmek birleşik fiilinde geçen bir söz
MEKÂN (Kelime Kökeni: Arapça mekān)
- Yer, bulunulan yer
- Ev, yurt
- Uzay
Ata Sözleri ve Deyimler
- mekân tutmak
Birleşik Kelimeler: mekân akustiği, mekân grupları, mekân zarfı, başmekân, cennetmekân, tebdilimekân
MERAK (Kelime Kökeni: Arapça merāḳ)
-
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek
Biraz sonra yine bazı sesler işittim / Merak ile merdivenin başına gittim - Enis Behiç Koryürek
-
Bir şeyi edinme, yapma, bir şeyle uğraşma isteği
Öteden beri güzel giyinmeye, güzel konuşmaya merakım vardır. - Reşat Nuri Güntekin
-
Düşkünlük, heves
Meslek dışında biricik merakı, kendi tabiriyle hobisi fotoğrafçılıktı. - Haldun Taner
- Kaygı, tasa
Ata Sözleri ve Deyimler
- meraka düşmek
- meraka sokmak
- merak etmek
- merak getirmek
- merakına dokunmak
- merakından çatlamak
- merakını mucip olmak
- merakını uyandırmak
- merak olmak
- merak sarmak (veya duymak veya salmak)
- merakta bırakmak
- merakta kalmak
- meraktan çatlamak
- meraktan ölmek
Birleşik Kelimeler: kırkmerak
NOKRA (Kelime Kökeni: Arapça nuḳra)
- Büveleğin sebep olduğu, genellikle davar ve sığırlarda, seyrek olarak insanlarda rastlanan, ortası delik şişkinliklerle tanınan hastalık
SERAK (Kelime Kökeni: Fransızca sérac)
- Dik yerlerden inen buzullarda, derin yarılmalar sebebiyle buz parçalarının koparak aşağıya düşmesi