RENKÖLÇER Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler
RENKÖLÇER harflerini içeren 4 harfli 23 kelime bulunuyor. 4 harfli RENKÖLÇER kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
ÖKÇE13,
EREN
-
Ermiş
Bu adam vaktinin en büyük erenlerindendi. - Ömer Seyfettin
- Olağanüstü sezgileriyle birtakım gerçekleri gördüğüne inanılan kimse
Ata Sözleri ve Deyimler
- erenlerin sağı solu (belli) olmaz
Birleşik Kelimeler: alperen
EREK
-
Gerçekleştirmek için tasarlanan ve erişmek istenilen şey, amaç, gaye, maksat, hedef
Onun metodunu uygulamakla araştırıcının varamayacağı erek yoktur. - Azra Erhat
Birleşik Kelimeler: erek bilimi
ERKE
- Enerji
- Pozitif bilimlerde iş başarma gücü, bir direnmeyi yenme gücü
ENEK
- Enenmiş, burulmuş, erkekliği giderilmiş
ELEK
-
Taneli veya un gibi toz durumunda olan şeyleri yabancı maddelerden ayıklamak veya incesini kabasından ayırmak için kullanılan, tahta bir kasnak ve tek tarafa gerilmiş, gözenekli tel, kıl, bez vb.nden oluşan araç
Evden bir elek getirilecek, eleğin kenarına bir sopa konup kaldırılacak. - Sait Faik Abasıyanık
Ata Sözleri ve Deyimler
- elekten geçirmek
Birleşik Kelimeler: norton eleği
KERE (Kelime Kökeni: Arapça kerre)
-
Kez, yol, defa, sefer
Bir kere düştün mü ne arayan olur ne soran! - Burhan Felek
Birleşik Kelimeler: bin kere, bir kere, kırk kere, milyon kere, otuz kere, yüz kere
KELE
- Boğa, tosun
Ata Sözleri ve Deyimler
- keleye çekmek
KENE
- Koyun, köpek, at vb. hayvanların veya insanların derisinde asalak olarak yaşayan, bulaşıcı hastalıklara neden olan böceklerin genel adı, sakırga
Ata Sözleri ve Deyimler
- kene gibi yapışmak
Birleşik Kelimeler: kene ağacı, kene göz, kene otu
LEKE (Kelime Kökeni: Farsça leke, lekke)
-
Kirliliği gösteren iz
Adi madenî kol düğmeleri bunları yeşilimtırak bir leke ile kirletirdi. - Abdülhak Şinasi Hisar
-
Bir yüzeyde türlü sebepler dolayısıyla oluşan farklı renk
Kuyruğunun ucu ile alnının orta yerinde beyaz lekeler vardı. - Ömer Seyfettin
- Vücudun herhangi bir yerinde oluşan değişik renk
-
Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe
Kendi vicdanında kendi durumunu düzeltmek, geçmişin lekesini yıkamak istiyordu. - Halide Edip Adıvar
- Güneş, ay, yıldız veya herhangi bir gezegenin parlak yüzeyinde görülen karanlık bölüm
Ata Sözleri ve Deyimler
- leke etmek
- leke getirmek
- leke olmak
- leke sürmek
Birleşik Kelimeler: Güneş lekeleri, güneş lekesi, sandık lekesi
NERE
-
Hangi yer?
Buranın nere olduğunu biliyor musunuz? Bu, nerenin resmi?
- Hangi taraf?
-
Hangi organ?
Nereniz ağrıyor?
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... nere ... nere
REEL (Kelime Kökeni: Fransızca réel)
- Gerçek
RENK (Kelime Kökeni: Farsça reng)
-
Cisimler tarafından yansılanan ışığın gözde oluşturduğu duyum
Birisi sütsüz çikolata renginde, uzun boylu, geniş omuzlu Amerikan boksörlerine benziyordu. - Aka Gündüz
-
Nitelik
İşin rengi değişti.
- Çeşitlilik
Ata Sözleri ve Deyimler
- rengi atmak (veya kaçmak veya uçmak)
- rengini belli etmek
- rengi solmak
- renk almak
- renk gelmek
- renk katmak
- renkten renge girmek
- renk vermek
- renk vermemek
Birleşik Kelimeler: renk bilimi, renk cümbüşü, renkgideren, renk körü, renkölçer, renk ölçme, renk yuvarı, basit renk, metalik renk, ölü renk, pastel renk, rengârenk, sağır renk, şekerrenk, açık kahverengi, alev rengi, altın rengi, bakır rengi, bal rengi, barut rengi, buğday rengi, çivit rengi, demir rengi, duman rengi, erguvan rengi, fes rengi, fildişi rengi, gurup rengi, fındık rengi, fıstık rengi, filiz rengi, gül rengi, gümüş rengi, hardal rengi, kahverengi, kemik rengi, kestane rengi, kimyon rengi, kiremit rengi, koyu kahverengi, kurşun rengi, kül rengi, leylak rengi, lila rengi, limon rengi, menekşe rengi, nohut rengi, pas rengi, portakal rengi, saman rengi, sincap rengi, saz rengi, şarap rengi, tahin rengi, tarçın rengi, ten rengi, toprak rengi, tütün rengi, zeytin rengi, sıcak renkler, soğuk renkler
ÇENE (Kelime Kökeni: Farsça çāne)
-
Canlılarda baş bölümünde yer alan, kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlı üstlü dişleri taşıyan ve ağzın kapanıp açılmasını sağlayan kasları üzerinde barındıran iki parçaya verilen ad
Çenesinin, başının bütün iskeleti peksimeti çiğnedikçe daha açık olarak meydana çıkıyordu. - Halide Edip Adıvar
- Mengene, kerpeten vb. araçların eşyayı sıkıştıran karşılıklı iki parçasından her biri
- Baş bodoslamasının omurga ile birleştiği yer, çarık
-
Çok konuşma huyu, gevezelik
Sende de çene var ha!
- Köşe
Ata Sözleri ve Deyimler
- çene çalmak
- çenen tutulsun!
- çene patlatmak
- çenesi açılmak
- çenesi atmak
- çenesi durmamak
- çenesi düşmek
- çenesi kilitlenmek
- çenesine vurmak
- çenesini açmak
- çenesini açtırmak
- çenesini bağlamak
- çenesini bıçak açmamak
- çenesini dağıtmak
- çenesini kapatmak
- çenesinin bağı çözülmek
- çenesini tutmak
- çenesi oynamak
- çene yarıştırmak
- çene yetiştirmek
- çene yormak
Birleşik Kelimeler: çene çukuru, çene kavafı, çene yarışı, çene yarıştırma, çenesi düşük, çenesi kuvvetli, çeneye kuvvet, alt çene, çalçene, ökçe çene, üst çene
ÇENK (Kelime Kökeni: Farsça çeng)
- Arpı andıran, telli bir çalgı
KEÇE
-
Yapağı veya keçi kılının dokunmadan yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş
Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular. - Ömer Seyfettin
-
Bu kumaştan yapılan
Keçe çadırların içi biraz ısınsın diye yerlere, kilimlerin üstüne ayı postları serilmişti. - Nezihe Araz
-
Yere serilen halı, kilim vb. yünlü döşemelik
Yaz geldi, keçeleri kaldırmalı.
Ata Sözleri ve Deyimler
- keçe külah etmek
- keçe külah olmak
- keçesini sudan çıkarmak
- keçeyi suya atmak