[isim]

• Volkanik tüf

[isim]

• Bir yapının damında çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça

  Ayrıca denize bakan bir de büyük terası vardı. - Çetin Altan

• Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş

[coğrafya]

• Seki

[isim]

[hukuk]

• Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet, kalıt, bırakıt, tereke

[mecaz]

• Kalıtım yoluyla gelen herhangi bir özellik

[mecaz]

• Bir neslin kendinden sonra gelen nesle bıraktığı şey

  Hatta bazıları mesleğin püf noktalarını anlatan kitaplar yazıp tecrübelerini gelecek nesillere miras bırakmışlardı. - İhsan Oktay Anar

Ata Sözleri ve Deyimler

• mirasa konmak
• miras helal, hele al demişler
• miras yemek

[isim]

• Aşırı, güçlü istek

  Aldım Rakofça kırlarının hür havasını / Duydum akıncı cetlerimin ihtirasını - Yahya Kemal Beyatlı

• Tutku

  Gerçi eliyle yarattığı güzel bahçeyi hâlâ kıskanç bir ihtirasla seviyordu. - Halide Edip Adıvar

[isim]

• Güreşle boksu birleştiren spor karşılaşması