[isim]

[denizcilik]

• Gemilerde cankurtaran filikalarını oturtmak için güvertelere konulan sehpa

[isim]

• Ölçme, değerlendirme

• Bir kabın hacmini veya alabileceği miktarı hesaplama

[isim]

• Süngü gibi tüfeğin namlusu ucuna takılan veya bel kayışına asılı olarak taşınan bir bıçak türü

  Haydi yürü, dedikçe kasaturanın sırtını da yapıştırıyordu. - Etem İzzet Benice

[isim]

[müzik]

• Yaylı, üflemeli ve vurmalı çalgılar topluluğu

  Locadan çıkarken, davulu üstüne on lira atılan orkestra, zeybek havası çalmaya başlar. - Falih Rıfkı Atay

[tiyatro]

• Eski Yunan tiyatrolarında, sahne ve seyirciler arasındaki çember biçiminde koro yeri

[tiyatro]

• Bazı tiyatroların birinci katında sahne veya perdeye en yakın koltuklar

  Butterfly'ı ben orkestrada koltuktan seyrederken sen locada idin. - Hüseyin Cahit Yalçın

[isim]

• Peynir, et, balık, turşu, asma yaprağı vb. yiyeceklerin, bozulmaması için içinde tutuldukları tuzlu su

• Bu suyun içinde tutulmuş yiyecek

  Meze tabağını hazırlamıştır bile. Başta sazan balığı, yumurtası ve salamurası. - Tarık Buğra

[sıfat]

• Bu suyun içinde tutulmuş olan

  Salamura balık.

[isim]

[halk ağzında]

• Şarbon

[isim]

[denizcilik]

• Gemide direklere takılı halatları bağlamak için küpeştenin iç tarafında bulunan delikli ve çubuklu levha

[isim]

[bitki bilimi]

• Kökün büyüme bölgesinin üzerini örten yüksük biçiminde koruyucu doku

[isim]

[denizcilik]

• Grandi direğinin en alt sereni ve bu serene çekilen yelken

[meteoroloji]

• Kuzeybatı rüzgârı

[isim]

• Kadın terzi

[isim]

• Çok kıvrak bir Küba dansı

• Bu dansın müziği

[isim]

[eskimiş]

• Korku verici durum, tehlike

• Zarar, ziyan

[isim]

• Bir konu üzerinde, belli kural ve yöntemlere uyularak yapılan tartışma

  Bir fikrin münazarasıyla kütüphanesinin önünde sabahladığımız geceler olurdu. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

[edebiyat]

• Divan edebiyatında zıt varlıklar ve kavramlar arasındaki karşıtlığı anlatan yazı türü

[isim]

[eskimiş]

• Kuşatma

• Çevirme

Ata Sözleri ve Deyimler

• muhasara altına almak
• muhasara etmek

[isim]

• Herhangi bir ulusun veya inanç mensuplarının ana yurtları dışında azınlık olarak yaşadıkları yer

• Herhangi bir ulusun yurdundan ayrılmış kolu, kopuntu

• Yahudilerin ana yurtlarından ayrılarak yabancı ülkelerde yerleşen kolları, kopuntu