PIHTILAŞMAK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
PIHTILAŞMAK harflerini içeren 5 harfli 91 kelime bulunuyor. 5 harfli PIHTILAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
AHŞAP16,
TALAK (Kelime Kökeni: Arapça ṭalāḳ)
- Evliliğin sona ermesi, erkeğin karısını boşaması
Birleşik Kelimeler: talakıselase
TAKLA
- Elleri yere koyduktan sonra ayakları kaldırıp vücudu üstten aşırtarak öne veya arkaya yapılan dönme hareketi
- Otomobil, kamyon vb. devrilip yuvarlanma
- Uçak, güvercin vb.nin uzunlamasına veya yanlamasına dönme hareketi
Ata Sözleri ve Deyimler
- takla atmak
- takla attırmak
Birleşik Kelimeler: takla böcekleri, tepetakla, yıldırım takla
ATMAK
-
Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak
Taşı suya atmak.
- Bir şeyi yere doğru bırakmak
- Bir kimsenin ilişiğini kesmek
-
Koymak
Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz. - Burhan Felek
- Rastgele bir kenara koymak
-
Uzatmak
Vapurdan iskeleye attılar.
-
Bir yerden başka bir yere taşımak
Hazır araba varken eşyayı eve atalım.
- Sille, tokat vurmak
- Top, tüfek vb. silahları patlatmak
-
Kurşun, gülle, ok vb. şeyleri hedefe fırlatmak
Ona üç kurşun attı, vuramadı.
-
Geri bırakmak, ertelemek
Bu konunun tartışılmasını gelecek haftaya attılar.
-
Örtmek
Sırtına bir şal attı.
-
Yapılmış kötü bir işi birine yüklemek
Suçu onun üzerine attılar.
- Kovmak, dışarıya çıkarmak, ilgisini kesip uzaklaştırmak
-
İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak
Bu lüzumsuz eşyayı atmalı.
-
Kullanılması gelenek hâline gelmiş bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek
Şapka inkılabıyla fesi attık.
-
Çıkarmak, dışarıya vermek
Yabancı cisimleri vücut atar.
-
Patlayıcı maddelerle havaya uçurup yıkmak
Köprüyü dinamitle attılar.
-
Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak
Pamuğu atmak.
- Çatlamak
- Yırtılmak
- Yapışık olduğu yerden ayrılmak
-
Kalp, nabız vurmak, çarpmak
Kalbi hızlı hızlı atıyor.
-
Sıkıntı dolayısıyla giyilen bir şeyi çıkarmak
Sıcak basınca sırtındaki ceketi attı.
- Yazılı veya banda alınmış bir metinden bazı bölümleri çıkarmak
- Değerini eksiltmek
-
Göndermek, yollamak
Mektup atmak.
- Terk etmek
-
Götürmek
Gözüne kestirdiği erkeği tavlayıp resmen oraya atarmış. - Attila İlhan
-
Söylemek
Gazel attı.
-
Yalan veya abartmalı söz söylemek
Gene atmaya başladı.
-
Bilmeden, kestirerek söylemek
Bilgi yarışmasında attı ama tutturamadı.
-
İçki içmek
Şimdi arzu buyrulursa dostluğumuzu takviye için şöyle bir iki kadeh atalım. - Nazım Hikmet
Ata Sözleri ve Deyimler
- atıp (veya atmak) tutmak
- atıyorum
- atma Recep, din kardeşiyiz
- atsan atılmaz, satsan satılmaz
- attığı tırnağa değmemek
- attığı tırnak kadar olamamak
Birleşik Kelimeler: füzeatar, kazaratar, kükürtatar, roketatar, atardamar
ALMAK
-
Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak
Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı
- Satın almak
-
Ele geçirmek, fethetmek
Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin
-
Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak
Çocuğu okuldan aldı.
- Birlikte götürmek
-
İçine sığmak
Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.
- Kabul etmek
-
Kendine ulaştırılmak, iletilmek
Mektup almak. Haber almak.
-
İçeri sızmak, içine çekmek
Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.
-
Erkek, kadınla evlenmek
O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal
-
Sürükleyip götürmek
Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.
- Kazanmak, elde etmek
-
Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak
Soğuk almak. Ceza almak.
-
Bürümek, sarmak, kaplamak
Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.
-
Kısaltmak, eksiltmek
Ceketin boyundan almak.
-
Yolmak, koparmak
Kaş almak.
-
Temizlemek
Karyolanın altını süpürge ile al.
-
İçeri girmesini sağlamak
Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı
-
Tat veya koku duymak
Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.
-
Örtmek, koymak
Paltosunu sırtına aldı.
-
Yol gitmek, mesafe katetmek
O yolu bir saatte alırsınız.
-
Çalmak
Cebimden saatimi almışlar.
-
Soldurmak
Güneş perdelerin rengini aldı.
-
Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak
Dalağını aldılar.
-
Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek
Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner
-
Göreve, işe başlatmak
Yeni bir kapıcı aldı.
- Görevden, işten çekmek
-
Başlamak
Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü
-
İçecek veya sigara içmek
Tadına bakmak için bir yudum aldım.
-
Yutmak, kullanmak
İlaç almak.
-
Kazanç sağlamak
Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.
-
Gidermek, yok etmek
İçine biraz su koy, tuzunu alır.
- Yer değiştirmek
Ata Sözleri ve Deyimler
- al (veya alın) ...
- alaşağı etmek
- al aşağı vur yukarı
- al benden de o kadar
- al birini, vur ötekine (veya birine)
- aldı
- aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
- aldı sazı eline
- al gülüm ver gülüm
- alıp başını gitmek
- alıp götürmek
- alıp satmaz görünmek
- alıp sattığı olmamak
- alıp vereceği olmamak
- alıp verememek
- alıp vermek
- alıp yürümek
- al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
- almadan vermek Allah'a mahsus
- almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
- al malın iyisini, çekme kaygısını
- alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
- al sana bir ... daha
- al takke ver külah
Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz
ALTIK
- Konusu ile yüklemi aynı olan, biri tümel olumlu, biri tikel olumlu; biri tümel olumsuz, biri tikel olumsuz iki önerme arasındaki bağlantı durumu: `Kimi insanlar fânidir` önermesi `Bütün insanlar fânidir` önermesinin altığı olur
ITLAK (Kelime Kökeni: Arapça iṭlāḳ)
- Salıverme, koyuverme
- Genelleme
KITAL (Kelime Kökeni: Arapça ḳitāl)
- Vuruşma, birbirini öldürme
- Savaş
KATLI
-
Katlanmış, bükülmüş
Katlı mendilleri dolaba koydu.
-
Katı veya katları olan
Çok katlı apartmanlarda oturanlar arasında zıtlaşmalar olağan oldu. - Aydın Boysan
Birleşik Kelimeler: katlı kur, çok katlı otopark, üç katlı
KATMA
- Katmak işi, ilhak
- Katılmış, eklenmiş, ulanmış, munzam
- Kıldan veya yünden yapılmış ip
Birleşik Kelimeler: katma bütçe, katma değer vergisi, değer katma
KALIT
-
Miras
Toprakları üzerinde gelmiş geçmiş eski uygarlıkların insancıl kalıtını özümlemişti. - Necati Cumalı
- Kalıtım yoluyla geçmiş olan şey
- Görenekler yoluyla yerleşmiş olan tutum veya davranış biçimi
KALMA
-
Kalmak işi
Asıl derdi, tumturaklı sözler, bitimsiz tartışmalarla gözünü boyayıp birazcık yanında kalmamı sağlamak. - Tomris Uyar
-
Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan
Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev tuttuk. - Ömer Seyfettin
Birleşik Kelimeler: kalma durumu, babadan kalma, dededen kalma
MALAK
- Manda yavrusu
MAKTA (Kelime Kökeni: Arapça maḳṭaʿ)
-
Kalem ucunu düzeltmeye yarayan kemikten yapılmış araç
Bu tabakta kamış kalem, kalemtıraş, kalemi yarmaya ve ucunu düzeltmeye yarayan kemik makta vardır. - Refik Halit Karay
- Divan edebiyatında gazelin veya kasidenin son beyti
- Kesit
MAKAT (Kelime Kökeni: Arapça maḳʿad)
- Kıç
- Anüs
-
Minderli alçak sedir
Babam gecelik entarisiyle makatta oturuyordu. - Cahit Külebi
- Minder yüzü, minderin üzerine yayılan kumaş
MATLA (Kelime Kökeni: Arapça maṭlaʿ)
- Gök cisimlerinin doğması
- Gök cisimlerinin doğduğu yer
- Divan edebiyatında kaside veya gazelin ilk beyti