PÜSKÜRTÜLMEK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

PÜSKÜRTÜLMEK harflerini içeren 6 harfli 31 kelime bulunuyor. 6 harfli PÜSKÜRTÜLMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ÜSTÜPÜ17, PÜSKÜL15, PÜSTÜL15, MÜSPET14, PÜRTÜK14, TÜPLÜK14, KÜSÜLÜ13, PRELÜT12, SÜRÜME12, ÜRKÜLÜ12, KÜRÜME11, KÜSLÜK11, KÜSKÜT11, SÜTLÜK11, SÜRTÜK11, TÜMLÜK11, ÜSTLÜK11, ÜTÜLME11, ÜSKÜRE11, ÜRÜMEK11, KÜRKLÜ10, KÜSMEK10, KÜTLÜK10, KÜKÜRT10, KÜLTÜR10, SÜMTER10, SÜRTME10, SÜRMEK10, TÜMSEK10, TÜMLER9, ÜRKMEK9

TÜMLER

[sıfat]

  • Tümleyen, mütemmim

Birleşik Kelimeler: tümler açı

ÜRKMEK

[nesnesiz]

  • Bir şeyden korkup sıçramak, tevahhuş etmek

    Gölgesinden ürkmüş bir Arap atı gibi şahlandı. - Ömer Seyfettin

  • Şaşkınlık ve korku duymak

    Anası sabaha kadar saçlarını tarıyor, düşünüyor, ürküyordu. - Yaşar Kemal

  • Ağaç meyve vermemek

    Şeftaliler bu yıl ürkmüş.

[mecaz]

  • Çekinmek

    Yaramaz çocuk tutumundan her zaman ürkerdi. - Haldun Taner

KÜRKLÜ

[sıfat]

  • Kürkü olan, kürk giymiş
  • Kürkle süslenmiş

    Hizmetçi kadın gri pardösüsünü, içleri kürklü eldivenlerini, şapkasını getirip verdi. - Sait Faik Abasıyanık

  • Postu kürk olarak kullanılan (hayvan)

KÜSMEK

[nesnesiz]

  • Darılmak
  • Görevini yerine getirememek

    Yemek zamanı geçerse mide küser.

[mecaz]

  • Gelişememek, büyüyememek

    Ağaç yerini sevmedi, küstü.

[mecaz]

  • Bir madde, herhangi bir sebeple istenilen niteliğini yitirmek

Birleşik Kelimeler: küstüm otu, eltieltiyeküstü

KÜTLÜK

[isim]

  • Küt olma durumu

KÜKÜRT (Kelime Kökeni: Farsça gūgird)

[isim]

[kimya]

  • Atom numarası 16, atom ağırlığı 32,06 olan, 119 °C'de eriyen ve 444 °C'de kaynayan, doğada saf veya başka cisimlerle birleşik olarak bulunan, sarı renkli element, sülf (simgesi S)

Birleşik Kelimeler: kükürtatar, kükürt çiçeği, kükürtdioksit

KÜLTÜR (Kelime Kökeni: Fransızca culture)

[isim]

  • Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin

    Harf inkılabı, Türk kültür inkılabının temelidir. - Etem İzzet Benice

  • Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü

    Doğrusu, teknik ve kültür her gün biraz daha ilerlemektedir. - Salâh Birsel

  • Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi

    Bir memlekette kitap kültürü ne kadar zenginse günlük konuşma da o kadar zengin olur. - Mehmet Kaplan

  • Bireyin kazandığı bilgi

    Tarih kültürü kuvvetli bir kişi.

  • Tarım

[biyoloji]

  • Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme

    Mikrop cinsinden canlı bir varlığın muayyen bir ortam içinde çoğalmasına da kültür denilir. - Mehmet Kaplan

Birleşik Kelimeler: kültür akımı, kültür balıkçılığı, kültür bitkileri, kültür çevresi, kültürfizik, kültür göçü, kültür mantarı, kültür merkezi, kültür ortamı, kültür sarayı, kültür sitesi, kültür şoku, kültür uçurumu, kültür varlıkları, kültüre alma, popüler kültür, sözlü kültür, örgüt kültürü, yığın kültürü

SÜMTER

[isim]

[bitki bilimi]

  • Kırmızımtırak, küçük taneli sert buğday

SÜRTME

[isim]

  • Sürtmek işi

Birleşik Kelimeler: sürtme ağı

SÜRMEK

[-e]

[-i]

  • Yönetip yürütmek, sevk etmek
  • Devam etmek

    Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar sürer. - Anayasa

  • Önüne katıp götürmek

    Koyunları sürmek.

  • Uzatmak, ileri doğru itmek

    Kahveyi ısıtıyor, suyu dolduruyor, cezveyi sürüyor, fincanı boşaltıyor. - Memduh Şevket Esendal

  • Dokundurmak, değdirmek

    Yüzümü saçlarına sürmek için başımı eğdim. - Hüseyin Cahit Yalçın

  • Oturduğu, bulunduğu yerden, ülkeden ceza olarak başka bir yer veya ülkeye göndermek, nefyetmek

    Mütarekede İngilizler onu Malta'ya sürdüler. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Bir maddeyi bir yüzey üzerine ince bir tabaka olarak yaymak, dökmek, serpmek

    Avucuna doldurup kokluyor; ensesine, şakaklarına, boynuna sürüyor. - Refik Halit Karay

[ticaret]

  • Bir malı satışa sunmak, piyasaya çıkarmak

    Satılamayan ne kadar bayat, bozuk mal varsa pansiyonerlere sürerler. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

  • Yasal olmayan yolla piyasaya para çıkarmak

[-i]

  • Herhangi bir durum içinde bulunmak

    Dört duvar arasında bir memur hayatı sürüyordu. - Yusuf Ziya Ortaç

[-i]

  • Pulluk veya sabanla toprağı işlemek

    Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi. - Ömer Seyfettin

[nesnesiz]

  • Olmaya devam etmek

    Baygınlığım ne kadar sürdü bilmiyorum. - Aka Gündüz

[nesnesiz]

  • Zaman geçmek

    Çok sürmez, her şey düzelir.

[nesnesiz]

  • Zaman almak

    Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü. - Ahmet Haşim

[bitki bilimi]

  • Bitki, ot yetişip ortaya çıkmak, bitmek, yeşermek

    Bu gölgeli yerlerde otlar bütün bir yaz mevsimi yeniden yeniye sürer, rutubetli toprakta bir bir arkasına yoncalar fışkırır, çayırlar kabarırdı. - Refik Halit Karay

[nesnesiz]

  • Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarmak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sürüp gelmek
  • sürüp gitmek

Birleşik Kelimeler: süreduran, süredurum, süregelmek, sürer durum, kuyruksüren

TÜMSEK

[isim]

  • Küçük tepe, tüm (II), tümbek

    Sazlarla, kamışlarla örtülü bir tümseği atladım. Kıyıdayım. - Orhan Veli Kanık

  • Çıkıntılı yer, kabarıklık, şişkinlik

    Bu uzun hayalden birdenbire önümde bir tümsek beni uyandırdı. - Halide Edip Adıvar

KÜRÜME

[isim]

  • Kürümek işi

KÜSLÜK

[isim]

  • Küs olma durumu, dargınlık

KÜSKÜT (Kelime Kökeni: Fransızca cuscute)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Çit sarmaşığıgillerden, ince uzun ipliksi saplarıyla, asma, baklagiller ve bazı meyve ağaçlarına sarılarak onları sömüren, klorofilsiz, asalak bir bitki, şeytansaçı, bağboğan (Cuscuta)

SÜTLÜK

[isim]

  • Süt koymaya yarayan kap