PROTAKTİNYUM Harflerini İçeren 7 Harfli Kelimeler

PROTAKTİNYUM harflerini içeren 7 harfli 23 kelime bulunuyor. 7 harfli PROTAKTİNYUM kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

KRAMPON13, KARTOPU13, MİNAKOP13, ATROPİN12, KRİPTON12, TROPİKA12, TRİTYUM11, YORTMAK11, YONTMAK11, KOMUTAN10, KORUNMA10, OTURMAK10, OTURTMA10, OKUTMAN10, TİYATRO10, ARMONİK9, AKRONİM9, KONTUAR9, MİNORKA9, MANKURT9, ANTİKOR8, KONTRAT8, OTANTİK8

ANTİKOR (Kelime Kökeni: Fransızca anticorps)

[isim]

[biyoloji]

  • Vücuda giren antijenlere karşı oluşan bağışıklık proteini

KONTRAT (Kelime Kökeni: Fransızca contrat)

[isim]

[hukuk]

  • Sözleşme

    Onunla, kontratı imzalamaya geldiğim zaman tanıştım. - Adalet Ağaoğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kontrat yapmak

Birleşik Kelimeler: kira kontratı

OTANTİK (Kelime Kökeni: Fransızca authentique)

[sıfat]

  • Eskiden beri mevcut olan özelliklerini taşıyan, orijinal

    Otantik bir kıyafet.

ARMONİK (Kelime Kökeni: Fransızca harmonique)

[sıfat]

[müzik]

  • Armoni ile ilgili olan

[isim]

  • Armonika

    Her adım atışında koyu lacivert akordiyon eteği hakikaten bir armonik gibi açılıp kapanıyordu. - Mahmut Yesari

AKRONİM (Kelime Kökeni: Fransızca acronyme)

[isim]

[dil bilgisi]

  • Kısma ad

KONTUAR (Kelime Kökeni: Fransızca comptoir)

[isim]

  • Kara ve hava yolları ulaşımında bilet ve bagaj işlemlerinin yapıldığı tezgâh veya bölüm
  • Bir ülkenin başka bir ülkedeki ticaret acentesi

MİNORKA (Kelime Kökeni: İngilizce minorca)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Genellikle siyah tüylü, balta veya gül ibikli yumurta tavuğu

MANKURT

[sıfat]

  • Ulusal kimlikten uzaklaşan, içinde bulunduğu topluma yabancılaşan

KOMUTAN

[isim]

[askerlik]

  • Bir asker topluluğunun başı, kumandan, bey

    1916 sonlarında Mustafa Kemal ikinci ordu komutan vekilliğine atanmıştır. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: başkomutan, ordu komutanı, kuvvet komutanları

KORUNMA

[isim]

  • Korunmak işi

    Ekinlerinizin korunması için de gereken tedbirleri alınız. - Necip Fazıl Kısakürek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • korunma görmek

Birleşik Kelimeler: pasif korunma

OTURMAK

[-e]

  • Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek

    Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[nesnesiz]

  • Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak

    Bakın, hikâye zordur, acımasız ve hoşgörüsüzdür. Oturursunuz ve başından kalkamazsınız. - Tarık Dursun K.

[-i]

  • Uygun gelmek, ölçüleri tam olmak

    Ütüsüz ve beli oturmamış pantolonunu çekti. - Tarık Buğra

[-de]

  • Bir yerde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek

    Aynı semtte oturdukları için komşu da sayılırlar. - Burhan Felek

[nesnesiz]

  • Hiçbir iş yapmadan boş vakit geçirmek, boş durmak

    Böyle oturacağınıza çalışsanız olmaz mı?

[nesnesiz]

  • Toprak veya yapı çökmek, aşağı inmek

    Temelin bu tarafı on santim oturmuş.

[-le]

  • Biriyle beraber yaşamak

    O günden beri enişte beyle oturuyorum. - Sermet Muhtar Alus

  • Bir işi yapmakta olmak, bir işe başlamak üzere olmak
  • Yer almak, geçmek

    Valilik makamına oturdu.

[nesnesiz]

  • Benimsenmek, yerleşmek, kökleşmek

    Gelenekler gün geçtikçe iyice oturdu.

  • Belli bir yörüngede dönmeye başlamak

    Uydu yörüngeye oturdu.

  • Sıvı tortuları dibe çökmek, dipte toplanmak

[nesnesiz]

  • Herhangi bir durumda belli bir süre kalmak

    Arif gibi bir adamla çene yarışına girmek istememekle beraber susup oturamazdı. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • oturup kalkmak

OTURTMA

[isim]

  • Oturtmak işi
  • Halka halka kesilmiş patates, patlıcan, kabak vb. sebzelerden yapılan bir tür kıymalı yemek

Birleşik Kelimeler: patlıcan oturtması

OKUTMAN

[isim]

  • Üniversitede yabancı dil, Türkçe ve inkılap tarihi gibi ortak, zorunlu dersleri öğretmek için görevlendirilen, uygulamalı çalışmaları yöneten öğretim elemanı, lektör

TİYATRO (Kelime Kökeni: İtalyanca teatro)

[isim]

  • Dram, komedi, vodvil vb. edebiyat türlerinin oynandığı yer

    Her tiyatronun holünde ille smokinli bir müdüre rastlayacaksınız. - Haldun Taner

  • Bu türleri, izleyiciler önünde sahnede oynayan grup

    O zaman tiyatronun bütün oyuncuları beni lanetleyecekler. - Adalet Ağaoğlu

  • Sahnelenmek için yazılmış oyunların tümü

    Bütün bu vasıflarıyla tiyatroyu çocuk oyunlarına kıyas etmek çocukça bir şey görünür. - Ahmet Kutsi Tecer

Birleşik Kelimeler: doğaçlama tiyatro, ödenekli tiyatro, öncü tiyatro, özel tiyatro, tarihî tiyatro, açık hava tiyatrosu, çadır tiyatrosu, gölge tiyatrosu, kabare tiyatrosu, kukla tiyatrosu, tuluat tiyatrosu

TRİTYUM (Kelime Kökeni: Fransızca tritium)

[isim]

[kimya]

  • Atom ağırlığı 3 olan radyoaktif hidrojen izotopu