PREKAMBRİYEN Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

PREKAMBRİYEN harflerini içeren 5 harfli 102 kelime bulunuyor. 5 harfli PREKAMBRİYEN kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

PEMBE12, ERBAP11, EPEYİ11, KEBAP11, PİYAN11, PEYKE11, PENYE11, PAYEN11, REBAP11, AMPİR10, AMPER10, KRAMP10, KEPME10, MİKAP10, PERMA10, PERMİ10, ABİYE9, AKREP9, BİREY9, BEYİN9, BEYAN9, İPEKA9, KEPİR9, NİKAP9, NAKİP9, PARKE9, PANİK9, PEREN9, PERKİ9, PEKİN9, RAKİP9, AMBER8, BİNME8, BAREM8, EMAYE8, KİMYA8, KAYME8, MİYAR8, MEYAN8, MEBNİ8, YEMEK8, YEMİN8, YENME8, YERME8, BİRER7, BİNER7, BİNEK7, BAKİR7, BENEK7, BEKRİ7, BERRİ7, BEKAR7, ERBİN7, ENAYİ7, İBARE7, KİBAR7, KARYE7, KENYA7, KABİN7, KABİR7, KEBAN7, KEBİR7, YENİK7, YAKİN7, YAREN7, ANİME6, ANEMİ6, AKEMİ6, ERMEK6, ERMİN6, ERİME6, EMARE6, İRKME6, İNMEK6, İMREN6, İMKAN6, İKAME6, İKRAM6, KREMA6, KAMER6, KAİME6, KEREM6, KERİM6, KEMAN6, KEMER6, KEMRE6, MARKİ6, MARKE6, MEKAN6, MEREK6, MERAK6, ERKAN5, ERKEN5, ERKİN5, ERİKA5, EKRAN5, İNKAR5, İKRAR5, KARNE5, KARNİ5, KENAR5, NEKRE5

ERKÂN (Kelime Kökeni: Arapça erkān)

[isim]

  • Bir topluluğun ileri gelenleri, büyükler, üstler

    Yüksek sınıf mahalle erkânını da konaklarına uğrayıp meseleden haberdar eder. - Refik Halit Karay

  • Yol, yöntem

    Onun arkasına bu yolda, bu erkânda gelmiş geçmiş ustalar, pirler vardı. - Ömer Seyfettin

[askerlik]

  • General veya amiral aşamasındaki askerler

Ata Sözleri ve Deyimler

  • erkân göstermek

Birleşik Kelimeler: erkânıharbiyeiumumiye, erkânıharp, erkân kürkü, erkân minderi, adap erkân, yol erkân, hükûmet erkânı, çarıklı erkânıharp

ERKEN

[zarf]

  • Vaktinden önce, alışılan zamandan önce, er, geç karşıtı

    Sakın geç kalma, erken gel. - Ahmet Rasim

  • Sabahın ilk saatlerinde

    Ertesi gün iki kardeş erken çıkmışlardı yola. - Ayşe Kulin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • erken kalkan yol alır, er evlenen döl alır
  • erken kalktım işime, şeker kattım aşıma

Birleşik Kelimeler: erken bahar, erken boşalma, erken bunama, erkendoğan, erken tanı, erken uyarı

ERKİN

[sıfat]

  • Hiçbir şarta bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, serbest

ERİKA

[isim]

[bitki bilimi]

  • Süpürge otu

EKRAN (Kelime Kökeni: Fransızca écran)

[isim]

  • Üzerine bir cismin ışık yoluyla görüntüsü düşürülen, saydam olmayan düz yüzey, görüntülük
  • Beyaz perde, görüntülük

[sinema]

[televizyon]

  • Televizyon camı, görüntülük

Birleşik Kelimeler: ekran koruyucu, sayfa ekran

İNKÂR (Kelime Kökeni: Arapça inkār)

[isim]

  • Yaptığını, söylediğini, tanık olduğunu saklama, gizleme, yadsıma
  • Kabul etmeme, tanımama

Ata Sözleri ve Deyimler

  • inkârdan gelmek
  • inkâr etmek

İKRAR (Kelime Kökeni: Arapça iḳrār)

[isim]

[eskimiş]

  • Saklamayıp doğruca söyleme, açıkça söyleme
  • Bildirme
  • Benimseme, onama, kabul, tasdik

    Sükût ikrardan gelir.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ikrar etmek
  • ikrar vermek

KARNE (Kelime Kökeni: Fransızca carnet)

[isim]

[eğitim bilimi]

  • Öğrencilere dönem sonlarında okul yönetimleri tarafından verilen ve her dersin başarı durumu ile devam, sağlık, yetenek ve genel gidiş durumlarını gösteren belge
  • Kişilerin bir haktan yararlanmaları için bir kuruluş tarafından verilen belge

    Ekmek karnesi. Vapur karnesi.

Birleşik Kelimeler: çalışma karnesi, sağlık karnesi

KARNİ (Kelime Kökeni: Fransızca cornue)

[isim]

[kimya]

  • Laboratuvarda damıtma işlerinde kullanılan, geniş karınlı, dar ve eğri boyunlu cam kap

KENAR (Kelime Kökeni: Farsça kenār)

[isim]

  • Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka

    O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi. - Orhan Veli Kanık

  • Bir şeyi çevreleyen çizgi
  • Pervaz, çizgi, antika, baskı vb. çevre süsleri

    Bu mendilin kenarı ötekinden daha sade.

  • Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha yer

    Ağır, ihtiyar misafirler kenarda bir odadan çıktılar. - Memduh Şevket Esendal

  • Yan

[matematik]

  • Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri

    Bir üçgenin kenarları.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kenar (veya kenarını) bastırmak
  • kenara atmak
  • kenara çekilmek
  • kenarda kalmak
  • kenar gezmek
  • kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olmaz

Birleşik Kelimeler: kenar atışı, kenar bobini, kenar mahalle, kenarortay, kenar semt, kenar suyu, kenarda köşede, kenarın dilberi, çeşitkenar, derkenar, dörtkenar, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar

NEKRE (Kelime Kökeni: Arapça nekre)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Beklenmedik hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyen, güldürücü hikâye anlatan (kimse), nükteci

    Nekre ve zarif, iyi bir hatipti. - Falih Rıfkı Atay

ANİME (Kelime Kökeni: Fransızca animé)

[isim]

  • Japon çizgi romanı mangaların televizyon, sinema vb. için filmleştirilmiş biçimi

ANEMİ (Kelime Kökeni: Fransızca anémie)

[isim]

[tıp]

  • Kansızlık

AKEMİ

[isim]

  • İki elemanlı mermer yapıştırıcısı

ERMEK

[-e]

  • Erişmek

    Nereden geldiğini anlamadığı bir ataklığa ermişti. - Necati Cumalı

  • Kavuşmak
  • Yetişip dokunmak

    Eli tavana ermek.

[nesnesiz]

  • İnsan veya bitki büyüyüp gelişmek, yetişmek

[nesnesiz]

  • Ürün olgunlaşmak

    Arpalar erdi de gelin, girdik yolmaya - Halk türküsü

[nesnesiz]

[din bilgisi]

  • Kendini Tanrı yoluna vermiş kimse insanüstü kutsal bir aşamaya erişmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • erdiğine erer, ermediğine taş atar

Birleşik Kelimeler: aşermek