POMPALAMAK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

POMPALAMAK harflerini içeren 5 harfli 21 kelime bulunuyor. 5 harfli POMPALAMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

POMPA15, PAMPA14, PAPAK13, KOPMA11, POMAK11, KOPAL10, KAPMA10, POLKA10, KLAPA9, LAKAP9, PLAKA9, LOKMA7, MAMAK7, MAKAM7, OLMAK7, ALMAK6, KOALA6, KALMA6, MALAK6, AKALA5, ALAKA5

AKALA

[isim]

  • Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir tür pamuk

ALAKA (Kelime Kökeni: Arapça ʿalāḳa)

[isim]

  • İlgi

    Sporla alakası var, dedimse öyle sıkı fıkı bir alaka değil. - Nazım Hikmet

  • Gönül bağı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alaka (veya alakasını) çekmek (veya toplamak veya uyandırmak)
  • alaka duymak
  • alakayı (veya alakasını) kesmek

Birleşik Kelimeler: kelalaka

ALMAK

[-i]

  • Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak

    Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı

[nesnesiz]

  • Satın almak

[nesnesiz]

  • Ele geçirmek, fethetmek

    Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin

[-i]

[-den]

  • Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak

    Çocuğu okuldan aldı.

  • Birlikte götürmek

[nesnesiz]

  • İçine sığmak

    Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.

[-e]

[nesnesiz]

  • Kabul etmek

[nesnesiz]

  • Kendine ulaştırılmak, iletilmek

    Mektup almak. Haber almak.

[nesnesiz]

  • İçeri sızmak, içine çekmek

    Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.

[nesnesiz]

  • Erkek, kadınla evlenmek

    O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal

[-i]

[nesnesiz]

  • Sürükleyip götürmek

    Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.

[nesnesiz]

  • Kazanmak, elde etmek

[nesnesiz]

  • Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak

    Soğuk almak. Ceza almak.

[-i]

[nesnesiz]

  • Bürümek, sarmak, kaplamak

    Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.

[-den]

  • Kısaltmak, eksiltmek

    Ceketin boyundan almak.

[nesnesiz]

  • Yolmak, koparmak

    Kaş almak.

  • Temizlemek

    Karyolanın altını süpürge ile al.

[-e]

[-i]

  • İçeri girmesini sağlamak

    Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı

[nesnesiz]

  • Tat veya koku duymak

    Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.

[-e]

[-i]

  • Örtmek, koymak

    Paltosunu sırtına aldı.

[-i]

[-de]

  • Yol gitmek, mesafe katetmek

    O yolu bir saatte alırsınız.

[-i]

[-den]

  • Çalmak

    Cebimden saatimi almışlar.

  • Soldurmak

    Güneş perdelerin rengini aldı.

  • Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak

    Dalağını aldılar.

[nesnesiz]

  • Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek

    Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner

[nesnesiz]

  • Göreve, işe başlatmak

    Yeni bir kapıcı aldı.

[-den]

  • Görevden, işten çekmek

[nesnesiz]

  • Başlamak

    Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü

[nesnesiz]

  • İçecek veya sigara içmek

    Tadına bakmak için bir yudum aldım.

[nesnesiz]

  • Yutmak, kullanmak

    İlaç almak.

[nesnesiz]

[-den]

  • Kazanç sağlamak

    Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.

  • Gidermek, yok etmek

    İçine biraz su koy, tuzunu alır.

  • Yer değiştirmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al (veya alın) ...
  • alaşağı etmek
  • al aşağı vur yukarı
  • al benden de o kadar
  • al birini, vur ötekine (veya birine)
  • aldı
  • aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
  • aldı sazı eline
  • al gülüm ver gülüm
  • alıp başını gitmek
  • alıp götürmek
  • alıp satmaz görünmek
  • alıp sattığı olmamak
  • alıp vereceği olmamak
  • alıp verememek
  • alıp vermek
  • alıp yürümek
  • al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
  • almadan vermek Allah'a mahsus
  • almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
  • al malın iyisini, çekme kaygısını
  • alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
  • al sana bir ... daha
  • al takke ver külah

Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz

KOALA

[isim]

  • Avustralya'da yaşayan, okaliptus yapraklarıyla beslenen, yaklaşık 80 santimetre boyunda, otçul, kuyruksuz, keseli, tüyleri soluk boz veya sarımsı renkte olan bir tür memeli (Phascolarctos cinereus)

KALMA

[isim]

  • Kalmak işi

    Asıl derdi, tumturaklı sözler, bitimsiz tartışmalarla gözünü boyayıp birazcık yanında kalmamı sağlamak. - Tomris Uyar

[sıfat]

  • Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan

    Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev tuttuk. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: kalma durumu, babadan kalma, dededen kalma

MALAK

[isim]

[halk ağzında]

  • Manda yavrusu

LOKMA (Kelime Kökeni: Arapça luḳme)

[isim]

  • Ağza bir defada alınıp götürülen yiyecek parçası, sokum

    Öbür yemeklerden bile ağzına bir lokma koyamadı. - Ömer Seyfettin

  • Lokma tatlısı

[teknik]

  • Türlü kalınlıktaki cıvataları, boşluğuna geçirip sökmeye veya sıkıştırmaya yarayan metalden alet
  • Yemek

    Bu akşam lokmayı beraber yeriz, tanışmış olursunuz. - Tarık Buğra

[mecaz]

  • Genellikle haksız olarak ele geçirilen mal veya para

    Bu lokma sizin için çok büyüktür, boğazınızdan geçmez; yutamayacaksınız ve boğulacaksınız. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lokma (veya lokması) ağzında büyümek
  • lokma çiğnenmeden yutulmaz
  • lokma dökmek
  • lokma etmek
  • lokma karın doyurmaz, şefkat artırır
  • lokmasını dökmek
  • lokmasını saymak

Birleşik Kelimeler: lokma anahtar, lokma başlığı, lokma göz, lokma tatlısı, bir lokma, haram lokma, et lokması, kibar lokması, saray lokması

MAMAK

[isim]

  • Ankara iline bağlı ilçelerden biri

MAKAM (Kelime Kökeni: Arapça maḳām)

[isim]

  • Mevki, kat(I), yer

    İnsan değil gökyüzündeki makamını şaşırarak yere inmiş bir melektir. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[müzik]

  • Klasik Türk müziğinde bir müzik parçası veya şarkının işleniş biçimi

Birleşik Kelimeler: makam arabası, makam odası, makam otomobili, makam ödeneği, makam şoförü, makam tazminatı, adli makam, başkanlık makamı, iddia makamı

OLMAK

[nesnesiz]

  • Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak

    En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu. - Sait Faik Abasıyanık

  • Gerçekleşmek veya yapılmak
  • Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak

    Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir. - Tarık Buğra

  • Bir şeyi elde etmek, edinmek

    Nihayet ben mal sahibi olacağıma göre rahattım. - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir durumdan başka bir duruma geçmek
  • Herhangi bir durumda bulunmak
  • Uygun düşmek, yerinde görülmek

    Böyle iş olmaz. Oraya gitmesek de olur.

  • Yetişmek, olgunlaşmak

    Ekinler oldu. Üzümler daha olmadı.

  • Hazırlanmak, hazır duruma gelmek

    Çay oldu.

  • Bulunmak

    Kız da hemen olduğu yere oturdu. - Memduh Şevket Esendal

  • Geçmek, tamamlanmak

    İki yıl oldu. Nerede ise üç yıl olacak.

  • Sürdürmek, yürütmek

    İlişkilerimiz dostça olsun istiyorum.

  • Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak

    Partili olmak.

  • Yaklaşmak, gelip çatmak

    Sabah oldu.

  • Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek

    Pırlanta gerdanlığı da tektaş küpesi de zümrüt yüzüğü de kendinin olsun! - Sermet Muhtar Alus

  • Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz

    Annesi oluyor. Yeğeni olur.

[nesnesiz]

[teklifsiz konuşmada]

  • Sarhoş olmak

    Sen adamakıllı olmuşsun.

[-e]

  • Uymak, tam gelmek

    Bu şapka başıma oluyor.

[-den]

  • Yitirmek, elinden kaçırmak

    Tembelliği yüzünden işinden oldu.

[-den]

  • Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak

    Köyden, kasabadan olmayan, düveni, dirgeni nasıl bilebilir?

[-e]

  • Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek

    Aman, ona bir şey olmasın! Kimseye bir şey olmadı.

[-e]

  • Yol açmak

    Bu davranışın ona çok zararı oldu.

  • Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak

    Su, buz oldu.

[yardımcı fiil]

  • Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur

    Artık bize gelmez oldu. Bu işi yapmış olacak.

[yardımcı fiil]

  • Hastalığa yakalanmak, tutulmak

    Tifo olmak. Verem olmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... olsun ... olsun
  • ola ki
  • olan (veya olup) biten
  • olan oldu
  • oldu bilmek (veya saymak)
  • olduğu kadar
  • oldu olacak
  • oldu olacak, kırıldı nacak
  • oldu olanlar
  • olmayacak duaya âmin demek
  • olup olacağı
  • olur a!

Birleşik Kelimeler: oldubitti, oldum bittim, oldum olası, olur olmaz, üretici olmayan alan, olsa olsa

KLAPA (Kelime Kökeni: Almanca Klappe)

[isim]

  • Yakanın göğse doğru inen devrik bölümü

LAKAP (Kelime Kökeni: Arapça laḳab)

[isim]

  • Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad

    Öyleyse bana da bir lakap bul, dedi, sallanmaktan başı dönen tuzluğu nihayet masaya bırakabildiğinde. - Elif Şafak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lakap takmak

PLAKA (Kelime Kökeni: İtalyanca placca)

[isim]

  • Kamyon, otomobil vb. kara taşıtlarına takılan numara levhası
  • Metal yaprak

    Okşuyorum onu; parmaklarımı tuşlarda, küçük, altın plakanın üstünde gezdiriyorum. - İnci Aral

  • Plak

Birleşik Kelimeler: geçici plaka, kırmızı plaka, mozaik plaka

KOPAL (Kelime Kökeni: Fransızca copal)

[isim]

  • Tropik bölgelerde yetişen, bazı erguvangillerden çıkarılan ve cila yapmakta kullanılan bir tür reçine

KAPMA

[isim]

  • Kapmak işi

    Bir fende kazık kakmaktansa hepsinden birer parça malumat kapma fikrinde idi. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[sıfat]

  • Hile ile elde edilen