[isim]

[kimya]

• Metal olmayan element

  Klor, fosfor, oksijen ametaldir.

[isim]

• Belirti, işaret, iz, nişan

  İnsanlığın belli bir sonuca yöneldiğini gösterir hiçbir alamet yok. - Cemil Meriç

[mecaz]

• Büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan nesne

[isim]

• Atılmak işi

  Vezin ve kafiyenin atılması, lirizmden yüz çevirme, imge kullanılmaması, şiirde yenilik sayılıyordu. - Selâhattin Hilav

[isim]

[eskimiş]

• Hoşlanarak bakma, seyretme

  Benden evvel çoluk çocuk bütün ev halkı hayvanı temaşaya çıkmışlar. - Memduh Şevket Esendal

• Seyredilecek görüntü, görülmeye değer şey

• Gezme, seyir

• Oyun, temsil, piyes, tiyatro

  Bazı meddahlar da Karagöz oynatmış, şahbaz, hayalbaz veya hayalî isimleriyle yaşadıktan sonra temaşa hayatımızdan el etek çekmişlerdir. - Samiha Ayverdi

Ata Sözleri ve Deyimler

• temaşa etmek

[isim]

[din bilgisi]

• Bir imama uyup namaz kılan kişiler

• İnsan kalabalığı, topluluk

  Sonra, dağılmayan, etrafını saran cemaate dönüyor. - Tarık Buğra

• Bir dinden veya bir soydan olanların topluluğu

  Önde Rum patriği, arkada bütün cemaatlerin patrikleri, hepsi sırma esvaplı ve altın taçlı, sopalarını taşa vurarak mezarın etrafını tavaf ettiler. - Falih Rıfkı Atay

Ata Sözleri ve Deyimler

• cemaate uymak
• cemaatle namaz kılmak
• cemaat ne kadar çok olsa imam gene bildiğini okur

[isim]

• Aşılmak durumu

  Fakat asıl temennim onların daha yüksek düşünceler için aşılması gereken basamaklar olmasıdır. - Mehmet Kaplan

[isim]

• Atışmak işi

  Başka karı kocalar gibi ikide bir atışma âdetimiz yoktur. - Refik Erduran

[edebiyat]

• Saz şairleri, belli bir ayak üzerine karşılıklı deyiş söyleme

[isim]

• Acıtmak işi

[isim]

• Elli dokuzdan sonra gelen sayının adı

• Bu sayıyı gösteren 60 ve LX rakamlarının adı

[sıfat]

• Altı kere on, elli dokuzdan bir artık

[isim]

• Alışmak işi, istinas, ülfet

  İşin çetinliği devam ve alışma sayesinde hissedilmez olur. - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

[kimya]

• Bir metalin belli oranlarda bir veya birkaç metalle ergimesiyle oluşan yeni metal, halita

[isim]

• Elma yetiştiren veya satan kimse

[sıfat]

• Lamacılık yanlısı olan (kimse)

[sıfat]

• Aylıklı

  Biri bir koca görür rüyasında / Yüz lira maaşlı kibar bir adam - Orhan Veli Kanık

[sıfat]

• Maşası olan

  Maşalı saat.

• Maşa ile kıvrılmış (saç)