[isim]

• Nişasta, şeker ve su karışımının pişirilerek soğutulmasıyla yapılan bir tatlı türü

• Bu kıvamda olan madde

[kimya]

• Koloidal bir katı içine bir sıvının işlemesinden sonra, ya bu sıvıya daldırılan koloidin doğrudan doğruya şişmesiyle veya sıcakta hazırlanan oldukça konsantre çözeltinin soğultularak kıvamlaşmasıyla oluşan esnek madde

[mecaz]

• Denizanası

  Denizde canlanmış bir köpük gibi açılan kapanan peltenin hayatını gördükçe bu hayatlar nedir ve niçindir, demek ihtiyacını duyardım. - Abdülhak Şinasi Hisar

Ata Sözleri ve Deyimler

• pelte gibi

[sıfat]

• Dilini dişlerinin arasına alır gibi konuşan ve bu yüzden s, z gibi sesleri kusurlu söyleyen (kimse)

• Tutuk, titrek (konuşma)

  Hafif peltek, bozuk diksiyonuyla tiyatroda tutunamazdı. - Necati Cumalı

[zarf]

• Tutuk, titrek bir biçimde

[isim]

• Peltek olma durumu, peltek konuşma

[isim]

• Peltelenmek işi

[nesnesiz]

• Pelte kıvamında olmak

[isim]

• Pelteleşmek işi

[bitki bilimi]

• Bitkisel hücre zarlarındaki selülozun değişmesi ve jelatin kıvamını alması

[isim]

• Peltekleşmek işi

[nesnesiz]

• Pelte kıvamını almak

[mecaz]

• Çok yorulmak

  Çok yoruluyorlardı elbet, gövdeleri pelteleşiyordu, kıpırdayacak hâlleri kalmıyordu. - Muzaffer Uyguner

[mecaz]

• Donuklaşmak, yumuşamak, ağırlaşmak

  Tramvay çanları bile sertliklerini kaybederek pelteleşmiş bir hâlde kulak zarına yapışıyorlardı. - Peyami Safa

[nesnesiz]

• Peltek duruma gelmek

  O geceden sonra çenesi biraz yana çarpıldı. Dili belli belirsiz peltekleşti. - Reşat Nuri Güntekin