[sıfat]

• Özünde perlit bulunduran

[isim]

[anatomi]

• Kalbin üzerini saran zar

[isim]

• Türlü bitkilerden çıkarılan kokulu bir reçine

• Pelesenk ağacından elde edilen değerli kereste

[isim]

• Konuşurken gereksiz tekrarlanan söz, persenk

[sıfat]

[tıp]

• Göğse ait

• Göğse veya akciğer hastalıklarına ait, göğüs hastalıklarına ilişkin

[-i]

• Güç vermek, güçlendirmek, tekit etmek

• Daha önce istenip de yerine getirilmemiş bir iş için yeniden resmî bir yazı yazmak, tekit etmek

[sıfat]

• İçine peynir konulmuş

[isim]

• İçinde peynir bulunan gözleme, börek, pide vb. hamur işleri

[isim]

• Pişirildikten sonra dilimler hâlinde kesilerek ısı ile kurutulmuş, uzun süre dayanabilen ekmek

  Yanımızda, ne olur ne olmaz diye alınmış yarım çuval peksimet vardı. - Halide Edip Adıvar

[isim]

• Bir hizmet veya kuruluşun görevlileri, bir iş yerinde çalışanların tümü

• Devlet ve diğer kamu kuruluşlarında çalışan, etkinliğe çeşitli görevleriyle katılan gerçek kişiler

[isim]

[kimya]

• Birleşiminde normal oksitlerden daha çok oksijen bulunan oksitlerin genel adı

[sıfat]

• Perde yapmaya elverişli (kumaş)

• Perdeden oluşan

  Birisi dedi ki bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

• Peder olma durumu

[zarf]

[eskimiş]

• Babaya yakışır bir biçimde

  Cemal'in bozulur gibi olduğunu görünce, elini omuzuna koyup sıkıverdi pederane. - Elif Şafak

[sıfat]

• Peyniri andıran, peynire benzeyen, peynir gibi, peynirimsi

[isim]

• Peylenmek işi

[nesnesiz]

• Bir şeyi önceden kendine ayırtmak

  Ta uçta kendime bir yer peyleyip sineyim derken Gazi seslendi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

• Temin etmek, sağlamak

• Ismarlamak

  Günlerce uzak köylerden jandarmalar, şöhretli zağarlar getiriyorlar, kış için tavşan avına tazılar peyliyorlardı. - Refik Halit Karay