[sıfat]

[teklifsiz konuşmada]

• Saçma

  Ne yazık ki böyle yüksek istidatlar birtakım pestenkerani şarkılar, çiftetelliler arasında ziyan, sefil olup gidiyor. - Osman Cemal Kaygılı

[isim]

[hayvan bilimi]

• Bazı sınıflandırmalara göre, pelikangiller, karabatakgiller ve sümsükgiller familyalarını içine alan bir takım

[nesnesiz]

• Perçinleme işine konu olmak

[nesnesiz]

• Peltek duruma gelmek

  O geceden sonra çenesi biraz yana çarpıldı. Dili belli belirsiz peltekleşti. - Reşat Nuri Güntekin

[-i]

• Pekleşmesine yol açmak, pekleşme işini yaptırmak

[mecaz]

• Güçlenmesini sağlamak

  Onun gibi şöhretini pekleştirdi. - Burhan Felek

[sıfat]

• Pekiştirilmiş olan

[nesnesiz]

• Süt kesilmek, peynir durumuna gelmek

[nesnesiz]

• Parlatılmak

[nesnesiz]

• Arkadaşlık, dostluk ilişkileri çok güçlenmek, pekişmek, sağlamlaşmak

  Zamanla dostlukları daha da perçinleşti. - Haldun Taner

[isim]

• Petrokimya dalında uzmanlaşmış kimse

[isim]

[felsefe]

• Aristotelesçilik

[isim]

• Perhizkâr olma durumu

  Alışmış olduğu perhizkârlığa rağmen bu gece şu ziyafet şerefine çok içmişti. - Halit Ziya Uşaklıgil

[isim]

[din bilgisi]

• Peygamber olma durumu, yalvaçlık, nübüvvet

[zarf]

[eskimiş]

• Peygamberce

[nesnesiz]

[teklifsiz konuşmada]

• Oluşmak

  Kimi de kadının karnındaki çocuğun o heriften peydahlanmış olabileceğini söylüyorlarmış. - Erhan Bener