PAYLATMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

PAYLATMAK harflerini içeren 6 harfli 21 kelime bulunuyor. 6 harfli PAYLATMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

MAYTAP13, YAPMAK13, PAYTAK12, YALPAK12, KAPLAM11, KAPAMA11, MATKAP11, TAPMAK11, APALAK10, ALPAKA10, PATLAK10, AYLAMA9, YALAMA9, YATMAK9, AYAKTA8, TAYLAK8, YALTAK8, YALAKA8, ATLAMA7, ATAMAK7, AKLAMA7

ATLAMA

[isim]

  • Atlamak işi

    Acemiliğimi görünce beni atlamaya, oynatmaya kalktılar. - Reşat Nuri Güntekin

  • Belirli bir yerden gerilip hız alarak yapılan sıçrama ile vücudu yerden kesip daha uzak bir yere kondurma veya belli bir yükseklikten aşırma

[spor]

  • Bu biçimde en uzağa atlamak veya en yükseği aşmak amacıyla yarışılan atletizm dalı

Birleşik Kelimeler: atlama beygiri, atlama çizgisi, atlama tahtası, atlama taşı, sırıkla atlama, uzun atlama, üç adım atlama, yüksek atlama, kaplan atlaması

ATAMAK

[-e]

[-i]

  • Birini bir göreve getirmek, tayin etmek

Birleşik Kelimeler: açıktan atamak, asaleten atamak, vekâleten atamak

AKLAMA

[isim]

  • Aklamak işi, ibra

Birleşik Kelimeler: aklama belgesi

AYAKTA

[zarf]

  • Ayağa kalkmış durumda

    Kahvelerimizi ayakta içtik. - Aka Gündüz

[mecaz]

  • Telaşlı, heyecanlı bir biçimde

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ayakta kalmak
  • ayakta tutmak
  • ayakta tutmak
  • ayakta uyumak

Birleşik Kelimeler: ayakta tedavi

TAYLAK

[isim]

[halk ağzında]

  • At veya deve yavrusu

YALTAK

[sıfat]

  • Dalkavuk

YALAKA

[isim]

[halk ağzında]

  • Dalkavuk

[sıfat]

  • Arsız, sırnaşık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yalaka olmak

AYLAMA

[isim]

  • Aylamak işi

YALAMA

[isim]

  • Yalamak işi

[sıfat]

  • Üzeri düzleşmiş, dişleri aşınmış olan (vida, cıvata vb.)

[sıfat]

  • Fırça izleri belli etmeden yapılan (resim)

[sıfat]

[argo]

  • Sözünde durmayan (kimse)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yalama olmak

Birleşik Kelimeler: yalama uçuş, yalama yazı

YATMAK

[nesnesiz]

  • Bir yere veya bir şeyin üzerine boylu boyunca uzanmak

    Dörtnala giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak. - Nazım Hikmet

  • Uyumak veya dinlenmek için yatağa girmek
  • Yatay veya yataya yakın bir duruma gelmek, eğilmek

    Rüzgârdan bütün ekinler yattı. Gemi sağa yattı.

  • Geceyi geçirmek üzere bir yerde kalmak

    Bu gece nerede yatacağız?

  • Boş yere beklemek

    Mallar depoda yatıyor.

  • İşlemez, çalışmaz durumda kalmak

    Gemi limanda yatıyor.

  • Bir özellik kazanmak için bir şeyin içinde beklemek

    Turşu sirkede yatıyor.

  • Belli bir süreyi cezaevinde geçirmek
  • Ölü gömülmüş olmak

    Mezarlık servilerinin altında ninelerim, teyzelerim yatarlardı. - Halikarnas Balıkçısı

  • Düz bir duruma gelmek, düzleşmek

    Kumaş iyice ütülenince yattı.

[-le]

  • Cinsel ilişkide bulunmak
  • Bir düşünceyi veya bir öneriyi benimsemek, razı olmak
  • Heves etmek, eğilmek

    Çalı süpürgelerinin kırmızı çiçeklerindeki bal kokusuna yatmışlardı. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]

  • Bulunmak, var olmak

    Her ayrıcalık hevesinin kökeninde bir kompleks, bir göstermecilik duygusu yattığı görülür. - Haldun Taner

[teklifsiz konuşmada]

  • Olumsuz veya başarısız bir sonuç almak

    Takım bu sezon yattı.

[halk ağzında]

  • İşsiz kalmak, çalışmamak

[argo]

  • Bilerek yenilmek, şike yapmak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yatıp kalkıp
  • yatıp kalkmak

Birleşik Kelimeler: çekyat, hacıyatmaz

APALAK

[sıfat]

  • Tombul, gürbüz, iri (bebek veya küçük çocuk)

ALPAKA (Kelime Kökeni: Fransızca alpaca)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Çift parmaklılar takımının devegiller sınıfından, Güney Amerika'da yaşayan, uzun tüylü, memeli bir hayvan (Lama glama pacos)
  • Bu hayvanın yumuşak, hafif, dayanıklı ve parlak olan yünü
  • Bu yünden dokunan kumaş

[isim]

[kimya]

  • Alman gümüşü

PATLAK

[sıfat]

  • Patlayarak açılmış, yırtık, yarık

    Patlak davul.

[isim]

  • Patlamış yer

    Karşısındakini, kalpağından ta patlakları gözüken kunduralarına kadar bir süzdü. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • patlak vermek

Birleşik Kelimeler: patlak göz

KAPLAM

[isim]

[mantık]

  • Bir kavramın ve o kavramı dile getiren terimin içerdiği varlıkların ve bireysel olayların bütünü, kapsam, şümul

    Bütün insanlar, hayvanlar, bitkiler canlı kavramının kaplamı içine girerler.

KAPAMA

[isim]

  • Kapamak işi
  • Taze soğan ve marulla pişirilmiş kuzu eti yemeği
  • Metres

[eskimiş]

  • Üst baş, giyecek takımı

Birleşik Kelimeler: kuzu kapama