PANSİYONCULUK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

PANSİYONCULUK harflerini içeren 5 harfli 89 kelime bulunuyor. 5 harfli PANSİYONCULUK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

İPUCU14, PULCU14, KOPYA12, PİYON12, PUSLU12, YOLCU12, CANİP12, CALİP12, KUPON11, POLİS11, PİYAN11, SİNOP11, SOLCU11, SUCUL11, SUCUK11, YONCA11, APİKO10, KOLCU10, KOPAL10, KOPİL10, KLİPS10, LAPON10, NİSAP10, NASİP10, OKAPİ10, POLKA10, SUYUK10, SOYLU10, SALİP10, YUNUS10, YOSUN10, APLİK9, KOYUN9, LONCA9, NİKAP9, NAKİP9, PANİK9, SOYKA9, SUOKU9, UYLUK9, UYSAL9, YOKSA9, YOLUK9, CİNAS9, ANYON8, ALYON8, İSYAN8, KOLSU8, KOLAY8, KONYA8, OYNAK8, SİYAK8, SONLU8, SOLUK8, SULUK8, YUNAN8, YUNAK8, YOLAK8, YASİN8, ANONS7, AKSON7, KONSA7, KULUN7, KULİS7, LİYAN7, ONLUK7, ONİKS7, SOLAK7, SUNAK7, SULAK7, SALON7, UNLUK7, YAKİN7, İSKAN6, İNSAN6, KOLAN6, KANUN6, KANON6, LİSAN6, LASKİ6, NİSAN6, SALİK6, SANKİ6, SAKİN6, SAKİL6, LAKİN5, NAKLİ5, NAKİL5, NANİK5

LAKİN (Kelime Kökeni: Arapça lākin)

[bağlaç]

  • Ama

    Halis bir şiir fena okunabilir lakin sahte bir şiir iyi okunamaz. - Yahya Kemal Beyatlı

  • Ancak

NAKLÎ (Kelime Kökeni: Arapça naḳlī)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Taşıma ile ilgili olan
  • Nakle dayanan, anlatılan, söylenen (gerçek)

Birleşik Kelimeler: naklî mazi

NAKİL (Kelime Kökeni: Arapça naḳl)

[isim]

  • Bir yerden alıp başka bir yere iletme, aktarma, taşıma, geçirme, aktarım
  • Göç, taşınma

    İşte, nakil masrafı da avucumda, diyerek otuz lirayı saydı. - Sermet Muhtar Alus

  • Anlatma, söyleme, hikâye etme
  • Bir görevden başka bir göreve atanma, tayin
  • Yazı veya resmin aynısını başka bir şeyin üzerine yapma, kopya etme
  • Başka dilden bir eseri kendi diline çevirme, tercüme etme

Birleşik Kelimeler: nakil aracı, nakil vasıtası, nakledilmek, nakletmek, naklettirmek, bitki nakli, kan nakli, organ nakli

[sıfat]

[eskimiş]

  • Taşıyan, aktaran, geçiren
  • Anlatan, hikâye eden

[fizik]

  • İletken

NANİK

[isim]

  • Başparmağı burna değdirip öteki parmakları açarak ve sallayarak yapılan alay işareti

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nanik yapmak

İSKÂN (Kelime Kökeni: Arapça iskān)

[isim]

  • Yurtlandırma
  • Yurtlanma

    İskân izni.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iskâna açmak
  • iskân etmek

Birleşik Kelimeler: iskân belgesi

İNSAN (Kelime Kökeni: Arapça insān)

[isim]

  • Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı
  • Âdemoğlu, âdem evladı

    O yaşta insan hiç düşünmeden sadece yaşamaya bakar. - Haldun Taner

[sıfat]

[mecaz]

  • Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • insan ayağı değmemiş (veya basmamış)
  • insan ayaktan, at tırnaktan kapar
  • insan beşer, kuldur şaşar
  • insan çeşit çeşit, yer damar damar
  • insanda akıl bırakmamak (veya koymamak)
  • insan doğduğu yerde değil doyduğu yerde
  • insan eli değmemiş (veya dokunmamış)
  • insan eti yemek
  • insan gibi
  • insan gönlünün artığını söyler
  • insanın adı çıkacağına canı çıksın
  • insanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında
  • insanın eti yenmez, derisi giyilmez, tatlı dilinden başka nesi var?
  • insan içine çıkmak
  • insan insanın şeytanıdır
  • insan kendini beğenmese çatlar
  • insan kıymetini insan bilir
  • insan konuşa konuşa, hayvan koklaşa koklaşa
  • insan kuş misali
  • insan sözünden, hayvan yularından tutulur
  • insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur
  • insan yükü (veya eti) ağırdır

Birleşik Kelimeler: insan biçimcilik, insan bilimi, insan coğrafyası, insan evladı, insan hâli, insaniçincilik, insan kurusu, insanmerkezci, insan müsveddesi, insanoğlu, insan sarrafı, insanüstü, üst insan, bilim insanı

KOLAN

[isim]

  • At, eşek vb. hayvanların semerini veya eyerini bağlamak için göğsünden aşırılarak sıkılan yassı kemer

    Adam döndü, beygirinin semerini almak için kolanını çözmeye başladı. - Necati Cumalı

  • Dokuma, deri, kenevir vb. maddelerden yapılan yassı ve enlice bağ

[halk ağzında]

  • Yünden veya iplikten yapılmış, üzeri işli ince kuşak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kolan çekmek
  • kolan vurmak

Birleşik Kelimeler: kolan balığı

KÂNUN (Kelime Kökeni: Arapça kānūn)

[isim]

[eskimiş]

  • Eski takvimde yer alan kânunusani, kânunuevvel ay adlarında geçen `ateş ocağı` anlamındaki söz

    Eski tabirle kânunları yani aralık ve ocak aylarını sevmem. - Burhan Felek

Birleşik Kelimeler: ilk kânun, son kânun

[isim]

[hukuk]

  • Yasa
  • Geçerli olan kural

    Dünyanın en büyük kanunu, nefsini müdafaa ve muhafaza etmek için karnını doyurmaktır. - Abdülhak Şinasi Hisar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kanun çıkarmak
  • kanunu çiğnemek

Birleşik Kelimeler: kanun adamı, kanun dışı, kanun hükmünde kararname, kanun koyucu, kanun layihası, kanun maddesi, kanunname, kanun sözcüsü, kanun tasarısı, kanun teklifi, kanunuesasi, vazııkanun, arz talep kanunu, orman kanunu, üç hâl kanunu

[isim]

[müzik]

  • Dikdörtgen biçiminde, bir köşesi kesik, yassı bir sandık üzerine gerilmiş tellerden oluşan, tırnak adı verilen çalgıçlarla çalınan ince saz çalgısı

    Kanunun ilk kez Farabi tarafından yapıldığı söylenir.

KANON (Kelime Kökeni: Fransızca canon)

[isim]

[müzik]

  • Eşit aralıklarla ilerleyen ancak birlikte değil, art arda duyulan iki veya daha çok sesin birbirini sürekli taklit etmesiyle oluşan bütün

LİSAN (Kelime Kökeni: Arapça lisān)

[isim]

  • Dil (II)

    Mektup uzun değildi, biraz da ticari bir lisanla yazılmıştı. - Peyami Safa

Birleşik Kelimeler: lisanıhâl, lisanımünasip, sürçülisan

LASKİ (Kelime Kökeni: Arapça lasḳī)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Yakı ile ilgili

NİSAN (Kelime Kökeni: Arapça nīsān)

[isim]

  • Yılın dördüncü ayı, april

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nisan yağar sap olur, mayıs yağar çeç olur

Birleşik Kelimeler: nisanbalığı, nisan bir, nisan yağmuru

SALİK (Kelime Kökeni: Arapça sālik)

[sıfat]

  • Bir yola giren, bir yolda giden

Ata Sözleri ve Deyimler

  • salik olmak

SANKİ (Kelime Kökeni: Türkçe san + Farsça ki)

[zarf]

  • Farz edelim ki, güya

    Sanki toprak altına diri diri gömülen benim. - Adalet Ağaoğlu

  • Soru cümlelerinde belirtilen konuya ilgiyi çekmek veya uyarıda bulunmak için kullanılan bir söz

    Ne olur sanki, sen de gelsen?

  • Sözüm ona, sözde

    O cana yakın, o çocuk yüzüyle dört yanına bakınca, sanki bütün varlık masumlukla aydınlanırdı. - Halikarnas Balıkçısı

SAKİN (Kelime Kökeni: Arapça sākin)

[sıfat]

  • Hareket etmeyen, kımıldamayan
  • Durgun, dingin

    Sakin, mütevazı ve kalabalıktan kaçan ruhunu incitmemek için onu, birkaç kişi ile sırtımda ebedî makamına ben götürdüm. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

  • Sessiz

    Dinlenmek için otelimizden daha sakinini bulacağınızı ummam. - Sait Faik Abasıyanık

  • Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık göstermeyen
  • Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış veya geçmiş

    Sesi dinlediği müddetçe sakin ve uslu duruyordu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Bir yerde oturan

    Öğle uykusuna dalmış yalı sakinleri. Rehavet çökmüş. - Abidin Dino

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sakin olmak

Birleşik Kelimeler: sakin sakin