PALAMUTLULAR Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

PALAMUTLULAR harflerini içeren 5 harfli 22 kelime bulunuyor. 5 harfli PALAMUTLULAR kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

AMPUL11, PULLU11, TULUP11, RAMPA10, TAPMA10, APTAL9, PATAL9, MUTLU8, TULUM8, ULUMA8, ARMUT7, MURAT7, MALUL7, MARUL7, ULAMA7, ARTMA6, ARAMA6, ATAMA6, ALARM6, MARAL6, MATLA6, TARLA5

TARLA

[isim]

  • Tarıma elverişli olan, sınırlı ve belirli toprak parçası

    Denizciler aralarında, karadaki tarla sahiplerinden çok daha fazla, hem çok daha candan yardımlaşırlar. - Halikarnas Balıkçısı

  • Deniz hayvanlarının çok olduğu yer

    İstiridye tarlası. Midye tarlası.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tarla açmak
  • tarlada izi olmayanın harmanda sözü (veya yüzü) olmaz
  • tarlanın taşlısı, karının (veya kadının) saçlısı
  • tarlayı taşlı, kızı kardeşli yerden almalı

Birleşik Kelimeler: tarla faresi, tarla kuşu, tarla sıçanı, bamyatarlası, çeltik tarlası, dalyan tarlası, mayın tarlası

ARTMA

[isim]

  • Artmak işi

    Tiyatrolar sayıca arttı, bunun sonucu seyirci sayısında da artma oldu. - Metin And

ARAMA

[isim]

  • Aramak işi, taharri

    Ankara'ya döner dönmez iş aramayı düşünüyordum. - Adalet Ağaoğlu

[hukuk]

  • Sanığın yakalanması veya suç belgelerinin elde edilmesi için bir kimsenin evinde, iş yerinde, üzerinde veya eşyasında yapılan araştırma işlemi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • arama yapmak

Birleşik Kelimeler: arama bülteni, arama emri, arama izni, arama kararı, arama motoru, arama ruhsatı, arama tarama, mayın arama tarama gemisi

ATAMA

[isim]

  • Atamak işi, tayin, nasıp

    Personel atama işlemleri Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir. - Anayasa

Birleşik Kelimeler: açıktan atama, asaleten atama, vekâleten atama

ALARM (Kelime Kökeni: Fransızca alarme)

[isim]

  • Bir uyarıyı, bir tehlikeyi bildirmek için verilen işaret
  • Bu işareti veren düzenek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alarma geçmek

MARAL (Kelime Kökeni: Moğolca)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Dişi geyik

MATLA (Kelime Kökeni: Arapça maṭlaʿ)

[isim]

[eskimiş]

  • Gök cisimlerinin doğması
  • Gök cisimlerinin doğduğu yer

[edebiyat]

  • Divan edebiyatında kaside veya gazelin ilk beyti

ARMUT (Kelime Kökeni: Farsça emrūd)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Gülgillerden, çiçekleri beyaz, Türkiye'nin her yerinde yetişen bir ağaç (Pirus communis)

[bitki bilimi]

  • Bu ağacın tatlı ve sulu, yumuşak, ufak çekirdekli meyvesi

    Tavanda hevenk hevenk üzümler, elmalar, armutlar, ayvalar sarkıyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[sıfat]

[argo]

  • Çok bön, çok aptal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • armudun iyisini (dağda) ayılar yer
  • armudun önü, kirazın sonu
  • armudun sapı var, üzümün (veya kirazın) çöpü var demek
  • armudu soy ye, elmayı say ye
  • armut dalının dibine düşer
  • armut gibi
  • armut piş ağzıma düş!

Birleşik Kelimeler: armut hoşafı, armut kabağı, armut kompostosu, armut kurusu, armut top, akça armudu, Amerikan armudu, bey armudu, çakal armudu, dağ armudu, deveci armudu, Hint armudu, Japon armudu, yaban armudu

MURAT (Kelime Kökeni: Arapça murād)

[isim]

  • İstek, dilek
  • Amaç, erek, gaye

    Günlerdir gelip bizimle sohbet ediyorsun. Muradın nedir? - Necip Fazıl Kısakürek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • murada (veya muradına) ermek
  • muradı gözünde kalmak
  • murat almak
  • murat etmek

MALUL (Kelime Kökeni: Arapça maʿlūl)

[sıfat]

  • Sakat (kimse)

    Ben belki artık malulüm belki ömrümün sonuna kadar böyle kalacağım. - Nazım Hikmet

  • Hasta (kimse)

Birleşik Kelimeler: malul gazi, harp malulü

MARUL (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Birleşikgillerden, geniş ve uzun olan yeşil yaprakları taze olarak yenilen bir bitki (Lactuca sativa)

    Anası mutfakta bir tabağa marul doğruyor. - Yusuf Atılgan

Birleşik Kelimeler: acı marul, kıvırcık marul, yabani marul, deniz marulu, eşek marulu, yağ marulu

ULAMA

[isim]

  • Ulamak işi
  • Ulanan parça, ek, katkı, ilave

[dil bilgisi]

  • Konuşmada art arda gelen kelimelerden birincisinin sonundaki ünsüzün, ikincisinin başındaki ünlüye ses bakımından bir hece oluşturacak biçimde bağlanarak söylenmesi, bağlama: Ayırt etmek, tertip etmek, art arda gibi

[sıfat]

  • Ulanmış

MUTLU

[sıfat]

  • Mutluluğa erişmiş olan, ongun(I), saadetli, bahtiyar, berhudar, mesut

    Beni orada sıcak bir yuva, huzurlu konuklar, mutlu bir kadın bekliyor. - Reha Mağden

  • Mutluluk veren

    Mutlu bir olay.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mutlu etmek (veya kılmak)
  • mutlu olmak

TULUM

[isim]

  • Bazı yiyecek ve içecekler için koruyucu kap olarak kullanılan, önü yarılmadan bütün olarak yüzülmüş hayvan derisi
  • Gövdesi bu deriden yapılmış üflemeli çalgı, gayda

    Ben zatınıza tulum şişirmesini öğreteyim, siz de bana kemançeyi öğretin. - Osman Cemal Kaygılı

  • Tüp
  • Göğüs ve pantolon bölümü bitişik giysi

    Kardeşimin sırtında kadife tulumu yerine askılı, eski, soluk, paçaları dizlerine kadar inen şortu var. - Adalet Ağaoğlu

[sıfat]

[mecaz]

  • Şişman, tombul

    Bir şeyim yok doktor, bu yaşta annem gibi tulum olacak değilim ya! - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tulum çıkarmak
  • tulum çıkmak
  • tulum gibi

Birleşik Kelimeler: tulum peyniri, uyku tulumu, yağ tulumu

ULUMA

[isim]

  • Ulumak işi

    Çılgın gözlerini haddinden fazla açarak uzun uzun bir havlama, bir ulumadır tutturmuş. - Abdülhak Şinasi Hisar