[isim]

• Onurluk

• Metal, ağaç, cam vb.nden türlü biçimlerde yapılan, duvara veya herhangi bir yere çakılan küçük, alçak kabartma levha

[isim]

[gök bilimi]

• Gezegen

[isim]

[kimya]

• Atom numarası 78, atom ağırlığı 195,23, yoğunluğu 21,4 olan, 1755 °C'de eriyen, kolay işlenen, çok dayanıklı, değerli bir element (simgesi Pt)

[isim]

• Ayakkabı tabanının geniş bırakılan kenarı

[isim]

• Yemek yemek, eğlenmek için açık alanda yapılan günübirlik gezinti

  Bizimkiler, bugün damat bey ailesi tarafından tertip edilmiş bir pikniğe davetli. - Reşat Nuri Güntekin

• Suyu, yeşilliği olan, gezinti yapılacak yer

Ata Sözleri ve Deyimler

• piknik yapmak

[isim]

• İçine soğan, sarımsak, maydanoz, havuç vb. katılarak zeytinyağıyla pişirilen ve soğuk olarak yenen yemek

  Balık pilakisi.

[sıfat]

[argo]

• Aptal, ahmak

[sıfat]

• Pilisi olan, kırmalı, pilise

[isim]

[hayvan bilimi]

• Genellikle Güney Amerika'da rastlanan, grup hâlinde avlanan ve avını kısa sürede iskeleti kalıncaya kadar yiyen yırtıcı balık

[sıfat]

• Pire bulunan

  Pireli yatak.

[mecaz]

• Her şeyden bir anlam çıkaran, kuşkulu, işkilli, vesveseli

  Pireli bir adam.

[isim]

• Zeytinin, sıkıldıktan sonra yağ bakımından zenginliğini yitirmeyen, gübre veya hayvan yemi olarak kullanılan küspesi

[sıfat]

• Kolaylıkla uygulanabilir, kullanışlı

[isim]

• Kişide bir işi kolaylıkla yapabilme, bir şeyi uygulayabilme deneyimi, becerisi veya eğilimi bulunma

• Uygulamalı

[isim]

• Uygulama

[isim]

• Bir şeyi yapma yöntemi veya biçimi, teamül

[mecaz]

• Sorunlara kolay ve hızlı çözüm bulan

  Çok görmüş halk adamlarına mahsus pratik bir zekâsı vardı. - Reşat Nuri Güntekin

[sıfat]

• Parlayan, ışıldayan

  Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu. - Halide Edip Adıvar

• Temiz ve ışıklı

  Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı / Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı - Faruk Nafiz Çamlıbel

[mecaz]

• Göze çarpacak kadar başarılı

  Birinci İnönü Harbi'ni parlak bir zaferle kazandık. - Aka Gündüz

[kaba konuşmada]

• Yüzü güzel (oğlan)

[sıfat]

• Çok kullanılmaktan yıpranmış

  Vücudu eski partal esvapları içinde çarpık çurpuk eski bir değneğe dönmüştü. - Halide Edip Adıvar

[isim]

• Abartılmış söz, yalan

Ata Sözleri ve Deyimler

• partal atmak

[isim]

• Tiyatro, sinema vb. yerlerde, sahnenin bulunduğu ilk kat ve burada bulunan koltuklar

  Parter, her sınıftan insanla hıncahınç dolu idi. - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

• Buluş belgesi

• Uyruğunu belirten belge

• Gemilere ayrıldıkları limanın sağlık durumu için verilen belge

[mecaz]

• Bir durum veya bir işi yalnızca kendi yetkisi altında görme

  Çünkü Türkiye'de patenti yabancı şöhretlerin elinde bulunan heykeltıraşlık Türk sanatkârına para getirmez. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

• patentinin altına almak