OTOYOL ile Oluşan Kelimeler (OTOYOL Kelime Türetme)

OTOYOL harflerinden oluşan 9 kelime bulunuyor. OTOYOL kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Otoyol kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

6 Harfli Kelimeler

OTOYOL11

3 Harfli Kelimeler

TOY6, YOL6, LOT4, TOL4

2 Harfli Kelimeler

OY5, YO5, OL3, OT3

OL

[sıfat]

[eskimiş]

  • O gösterme sıfatı

    Dedi gördüm ol habibin anasın - Süleyman Çelebi

[zamir]

  • O gösterme zamiri

OT

[isim]

[bitki bilimi]

  • Toprak üstündeki bölümleri odunlaşmayıp yumuşak kalan, ilkbaharda bitip bir iki mevsim sonra kuruyan küçük bitkiler

    Etrafımızda uzun otlar, yalçın kayalar vardı. - Aka Gündüz

[sıfat]

  • Bu bitkilerle yapılmış veya bu bitkilerle doldurulmuş

    Ranzalardan birinin üst yatağında bir ot şilte üzerinde, soyunmadan uzanan ve iki eli ensesinin altında düşünen ben. - Necip Fazıl Kısakürek

[eskimiş]

  • Zehir

[eskimiş]

  • İlaç

[argo]

  • Esrar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ot gibi
  • ot gibi yaşamak
  • ot tutunmak
  • otu çek köküne bak
  • ot yoldurmak

Birleşik Kelimeler: otobur, otyiyenler, acı ot, karacaot, sütlü ot, abdestbozan otu, adamotu, ağı otu, ağızotu, altın otu, andız otu, ardıç otu, avcı otu, ayrık otu, bağırsak otu, balık otu, bambul otu, ban otu, basur otu, beşparmak otu, bit otu, boğan otu, boy otu, burun otu, canavar otu, ciğer otu, çalgıcı otu, çayır otu, çiriş otu, çivit otu, çöreotu, çörek otu, dağ dalak otu, dalak otu, danakıran otu, deli otu, dereotu, dilotu, diş otu, dolama otu, dolma otu, domuz ayrık otu, domuz otu, dulaptal otu, dulavrat otu, eğir otu, eğrelti otu, engerek otu, esrar otu, eşek otu, evliya otu, fare otu, fıtık otu, gebre otu, gelin otu, geyik otu, göbek otu, güzelavrat otu, hamam otu, hasır otu, horozcuk otu, İdris otu, imparator otu, kabakulak otu, kanarya otu, kandıra otu, kan otu, kartallı eğrelti otu, kasık otu, kaşık otu, kedi otu, kelebek otu, kene otu, kıl otu, kırlangıç otu, kokulu çayır otu, kovan otu, koyun otu, kuduz otu, kum otu, kurbağa otu, kurşun otu, kuş otu, küstüm otu, limon otu, lohusa otu, marsıvan otu, mayasıl otu, melek otu, mercan otu, meyhaneci otu, misk otu, mübarek otu, nevruz otu, nezle otu, oğul otu, Oltu otu, ökse otu, öksürük otu, ölmez otu, pamuk otu, panzehir otu, pelin otu, pire otu, pisik otu, pisipisi otu, sabun otu, sakar otu, sancı otu, sarımsak otu, sedef otu, selam otu, semizotu, sıçanotu, sıraca otu, siğil otu, sinir otu, solucan otu, sökü otu, süpürge otu, süt otu, şerbetçi otu, şeytan otu, şifa otu, tarak otu, taşkıran otu, tavşancıl otu, turp otu, tükürük otu, türüz otu, tüylü dalak otu, uyuz otu, yakı otu, yapışkan otu, yara otu, yavşan otu, yoğurt otu, yüksük otu, zemberek otu, zembil otu, ciğer otları, sinir otları

LOT (Kelime Kökeni: Fransızca lot)

[isim]

[ekonomi]

  • Tutam (II)

TOL

[isim]

[halk ağzında]

  • Taş kemer veya taş kemerlerle yapılmış ev, oda, kapı vb. şey
  • Yayla veya bahçe kulübesi
  • Küçük köy

    Bu demir yolu, bu yana gidersen derenin boyuna alır, iner Kara Hasan toluna. - Memduh Şevket Esendal

OY

[isim]

  • Bir toplantıya katılanların, bir sorunla ilgili birkaç seçenekten birini tercih etmesi, rey
  • Bu tercihi belirten işaret, söz veya yazı
  • Seçimlerde kişinin herhangi bir aday veya partiye ait yaptığı tercih

Ata Sözleri ve Deyimler

  • oya koymak (veya sunmak)
  • oy vermek (veya kullanmak)

Birleşik Kelimeler: oy birliği, oy çokluğu, oy hakkı, oy kâğıdı, oy pusulası, oy sandığı, açık oy, beyaz oy, gizli oy, işari oy, karşı oy, kırmızı oy, yeşil oy, güvenoyu, halkoyu, kamuoyu

[ünlem]

  • Çeşitli duyguları anlatmak için kullanılan bir seslenme sözü

YO

[ünlem]

  • `Hayır` anlamında kullanılan bir söz

    Dün bize geldiniz mi? -Yo.

  • `Yapmam, istemem, kabul etmem` anlamında kullanılan bir itiraz sözü
  • `Sakın` anlamında kullanılan bir uyarma sözü

    Yoo, güvercinlerime dokunmayınız, dedi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

TOY

[sıfat]

  • Gençliği sebebiyle görgüsüz ve beceriksiz olan
  • Deneyimsiz, acemi, çaylak

    Meslektaşlarım, kim bilir, beni ne kadar bilgisiz ve toy bulacaklardı? - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[isim]

[eskimiş]

  • Ziyafet

    Ve tamam kırk gün kırk gece toy, düğün edip almış oğluna.

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Toygillerden, böcek ve tane ile beslenen, eti için avlanan, kızıl tüylü bir kuş (Otis tarda)

YOL

[isim]

  • Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik
  • Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer

    Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. - Çetin Altan

  • Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi

    Yolda oynayan çocuklara ne olduğunu sordu. - Ömer Seyfettin

  • İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer

    Su yolu. Sel yolu.

  • Yolculuk

    Yola çıkmak. Yoldan kalmak.

  • Gidiş çabukluğu, hız

    Bu vapurun yolu az.

  • Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi

    Celâl Bey'i sakal bırakma yolunda, kim, hangi örnek özendirdi diye çok düşünmüşümdür. - Haldun Taner

  • Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik

    Duyguların eğitimi de en iyi, sanat yoluyla olur.

  • Kumaşta bulunan çizgi
  • Kez, defa, kere, sefer

[argo]

  • Hile, tuzak

[halk ağzında]

  • Düğünde, oğlanevinin kızevine verdiği para, mal veya armağan

[mecaz]

  • Gaye, uğur, maksat

    Bu yolda çok emek harcandı.

[mecaz]

  • Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem

    Bu işi yapmanın bir yolu vardır.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... yoluna
  • yola (veya yollara) düşmek
  • yola (veya yoluna) koyulmak
  • yola çıkmak
  • yol açmak
  • yola dizilmek
  • yola düzülmek
  • yola gelmek (veya yatmak)
  • yola getirmek
  • yola gitmek
  • yol almak
  • yol aramak
  • yola revan olmak
  • yola vurmak
  • yol bulmak
  • yol çizmek
  • yolda kalmak
  • yoldan (veya yolundan) kalmak
  • yoldan çevirmek
  • yoldan çıkmak
  • yol etmek
  • yol gitmek
  • yol görünmek
  • yol göstermek
  • yol gözlemek
  • yol iz bilmek
  • yol kesmek
  • yollara dökülmek
  • yolları ayrılmak
  • yolları tutmak
  • yol şaşmak
  • yol tepmek
  • yol tutmak
  • yolu (veya yolunu) şaşırmak
  • yolu açık olmak
  • yolu açmak
  • yolu almak
  • yolu düşmek
  • yoluna bakmak
  • yoluna baş koymak
  • yoluna can (veya canını) vermek
  • yoluna çıkmak
  • yolun açık olsun
  • yoluna girmek
  • yoluna koymak
  • yoluna sapmak
  • yolunda gitmek (veya yürümek)
  • yolunda görünmek
  • yolunu beklemek (veya gözlemek)
  • yolunu bilmek
  • yolunu bulmak
  • yolunu değiştirmek
  • yolunu kaybetmek
  • yolunu kesmek
  • yolunu sapıtmak
  • yolunu tutmak
  • yolunu tutmak
  • yolunu yapmak
  • yol vermek
  • yol vurmak
  • yol yakınken
  • yol yapmak
  • yol yürümek

Birleşik Kelimeler: yol ağzı, yol ayrımı, yol azığı, yol bel, yolbil, yolbul, yol boyu, yoldüzler, yol erkân, yol evladı, yolgeçen hanı, yol halısı, yol haritası, yol harçlığı, yol işareti, yol kardeşi, yolkesen, yol kilimi, yol parası, yol uğrağı, yolüstü, yol yol, yol yordam, yol yorgunu, açık yol, açısal yol, altı yol, ana yol, bir yol, bölünmüş yol, çakıl yol, çıkar yol, dikenli yol, diplomatik yol, doğru yol, dört yol, duble yol, ekspres yol, kaçamak yol, kısayol, köprü yol, kötü yol, orta yol, otoyol, stabilize yol, tahsisli yol, tali yol, tam yol, tek yönlü yol, tercihli yol, uzak yol kaptanı, uzun yol sürücüsü, uzun yol şoförü, yan yol, gözü yolda, o yolda, kısa yoldan, ayakyolu, bisiklet yolu, boru yolu, cinyolu, çevre yolu, çıkış yolu, çözüm yolu, demir yolu, deniz yolu, döl yolu, geçim yolu, Gökyolu, Hacılaryolu, Hacıyolu, hak yolu, Harezmi yolu, hava yolu, idrar yolu, kara yolu, keçi yolu, koşu yolu, Samanyolu, seğirdim yolu, ses yolu, sıçan yolu, sidik yolu, suyolu, su yolu, yargı yolu, yaya yolu, keyfi yolunda, tıngırı yolunda

OTOYOL

[isim]

  • Hızlı bir trafik akımı sağlamak amacıyla yapılan, çok şeritli, çift yönlü, geniş yol, otoban