[isim]

[jeoloji]

• Silisin hidratlı ve jelatinli bütün türlerini kapsayan değerli bir mineral, panzehir taşı

• İnce, düzgün dokunmuş pamuklu kumaş

[sıfat]

• Görme ile ilgili olan

[isim]

[fizik]

• Fizik biliminin ışık olaylarını inceleyen kolu

[isim]

• Gözlükçü

[isim]

• Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri

  Viyana tiyatrolarına, operasına, aktris hayatına, gece eğlencelerine dair bildiklerini, gördüklerini hep anlattı, anlattı. - Peyami Safa

• Bu eseri oynayan sanatçı topluluğu

• Böyle eserlerin oynandığı yapı

[isim]

• Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar bulunan sahne eseri

  Onun çalıp söylediği bir operet parçasını tekrarlıyordum. - Refik Halit Karay

• Bu eseri oynayan oyunculardan oluşan kuruluş

  Bizim, operetlerimiz cinsinden bir sürü halk tiyatroları var. - Haldun Taner

[isim]

• Opali andıran camdan yapılmış vazo, kupa vb

[isim]

[müzik]

• Bestecinin, besteleniş sırasına göre numaralanmış müzik eseri

[sıfat]

[matematik]

[ekonomi]

• En uygun

[isim]

• Kadın operatör

[sıfat]

• İyimser, pesimist karşıtı

[isim]

[spor]

• Çocuklar için düzenlenen, tek yelkenli, tek kişilik yarış

[isim]

• Gözlükçü

[sıfat]

• En uygun, en elverişli

• Uygun değer

[isim]

• Operet metni yazan, besteleyen veya operette rol alan sanatçı

  Briç masasında operetçi Muhlis Sabahattin başı çeker. - Salâh Birsel

[isim]

• Opera sanatçısı

[isim]

• Bekletme süresi

• Seçenek

[ekonomi]

• Ek gün

[ekonomi]

• Ek süre

[isim]

• Konuşmalı ve şarkılı bölümlerin bir arada bulunduğu oyun