[-i]

• Arık (II) duruma getirmek

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Yemekte artık bırakmak

[-i]

• Akort etmek

[nesnesiz]

• Aktarma işine konu olmak

  Pek çok roman ve hikâye de sinemaya aktarılmıştır. - Adalet Ağaoğlu

[nesnesiz]

• Kotarma işi yapılmak

  Arayacak bir iş, kotarılacak bir hayat, uğruna didinilecek bir gaye yokmuşçasına sadece ve öylece durdu. - Elif Şafak

[-e]

[-i]

• Kaldırma işini yaptırmak

[nesnesiz]

• Kart duruma gelmek

[nesnesiz]

• `Takırtı` sesi çıkarmak

  Yıldız'ın beyaz dişleri belli belirsiz takırdıyordu. - Aka Gündüz

[nesnesiz]

• Arık (II) olmak

[isim]

• Aklaştırmak işi

[isim]

• Akkorlaşmak durumu

[-den]

• Uzaklaşmak

[isim]

• Karşıtlamak işi

[-i]

• Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek

  Beni karşıladılar ve ağırladılar. - Ahmet Kabaklı

• Karşılık olmak, denk gelmek, tekabül etmek

  Herhâlde bu küçük bahçeyi kendi sebze ihtiyaçlarını karşılamak için yetiştirmişlerdi. - Necati Cumalı

• Söylenen, yapılan, bildirilen bir şeyi olumlu veya olumsuz bulmak

  Bu suçlamayı hiç üzerimize almadan karşılar ve hoş görürüz. - Burhan Felek

• Önlemek, durdurmak

  Bu ilaç sıtmayı karşılar.

• Masrafı ödemek

[spor]

• Boksta karşı oyuncunun yumruklarını savmak

[nesnesiz]

[kaba konuşmada]

• Erkek huyları kadın huylarına benzemek, kadın gibi davranmak