ODACIK ile Oluşan Kelimeler (ODACIK Kelime Türetme)
ODACIK harflerinden oluşan 21 kelime bulunuyor. ODACIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Odacık kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.
6 Harfli Kelimeler
ODACIK13
5 Harfli Kelimeler
ODACI12, CIDAK11
4 Harfli Kelimeler
ADCI10, CIDA10, CADI10, KOCA8, OCAK8, KADI7, ODAK7
3 Harfli Kelimeler
ACI7, CIK7, DOK6, KOD6, ODA6, AKI4
2 Harfli Kelimeler
DO5, OD5, AD4, OK3, AK2
AK
- Kar, süt vb.nin rengi, beyaz, kara ve siyah karşıtı
- Bu renkte olan
-
Beyaz leke
Bir gözünde akı var.
- Temiz
- Dürüst
-
Sıkıntısız, rahat
Ak günler göresin.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ak akçe kara gün içindir
- ak dediğine kara demek
- ak don kara don geçitte belli olur
- ak gün ağartır, kara gün karartır
- akı ak karası kara
- akı karası geçitte belli olur
- akım derken bokum demek
- ak koyun kara koyun geçit başında belli olur
- ak koyunu gören içi dolu yağ sanır
- ak koyunun kara kuzusu da olur
- ak köpeğin pamuk pazarına zararı vardır
- akla karayı seçmek
- ak sakaldan yok sakala gelmek
Birleşik Kelimeler: ak ağa, akağaç, akamber, akasma, akbaba, akbakla, akbalık, akbalıkçıl, akbasma, akbaş, ak benek, akbuğday, akburçak, akciğer, akçöpleme, akdarı, ak demir, akdiken, akdoğan, akdut, ak gözlü, akgünlük, akhardal, ak kan, akkaraman, akkarınca, akkavak, akkefal, akkelebek, akkor, akkuş, akkuyruk, aklevrek, ak madde, akmantar, ak pak, akpas, akpelin, ak saçlı, aksakal, ak sakallı, aksedir, aksoğan, aksöğüt, aksu, aksuna, aksungur, ak sülümen, aktaş, aktavşan, aktöre, aktutma, ak yazı, ak yel, ak yem, Ak Yıldız, akyuvar, akzambak, yüzü ak, göz akı, yumurta akı, yüz akı
OK
- Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk
- Yön göstermek amacıyla belli yerlere konulabilen, oka benzer işaret
-
At arabası, kağnı vb. araçlarda koşum hayvanlarının bağlandığı ağaç
Dörtnala koşan bir yük arabasının oku böğrüme çarptı. - Ömer Seyfettin
- Bir dairede bir kirişin ortasında bu kirişi gören yayın ortasına indirilen doğru parçası
Ata Sözleri ve Deyimler
- ok atmak
- ok gibi (yerinden) fırlamak
- ok yaydan (veya yayından) çıkmak
Birleşik Kelimeler: ok meydanı, ok yılanı, suoku
AKI
- Herhangi bir kuvvet alanında, belli bir düzlemin belli bir bölümünden geçtiği varsayılan güç çizgileri, seyelan
Birleşik Kelimeler: ışık akısı, ışınım akısı
AD
-
Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim, nam
Görmediniz mi, adını söyleyince herkes put kesiliyor. - Ahmet Hamdi Tanpınar
- Herkesçe tanınmış veya işitilmiş olma durumu
- Canlı ve cansız varlıkları, duygu ve düşünceleri, çeşitli durumları bildiren kelime, isim
Ata Sözleri ve Deyimler
- ad almak
- ad çekmek
- adı (bile) olmamak
- adı batası (veya batasıca)
- adı batmak
- adı bile okunmamak
- adı çıkmak
- adı çıkmış dokuza, inmez sekize
- adı deliye çıkmak
- adı duyulmak
- adı geçmek
- adı gibi bilmek
- adı kaldırılmak
- adı kalmak
- adı karışmak
- adı kötüye çıkmak
- adını ...-ye çıkarmak
- adını ağzına abdestle almak
- adını ağzına almamak
- adını anmak
- adını bağışlamak
- adını çıkarmak
- adını kirletmek (veya lekelemek)
- adını koymak
- adını taşımak
- adını vermek
- adı olmak
- adı var
- ad koymak
- ad takmak
- ad vermek
- ad yapmak
Birleşik Kelimeler: ad aktarması, ad bilimi, ad cümlesi, ad çekimi, ad çekme, ad durumu, ad gövdesi, ad kökü, ad tabanı, ad tamlaması, addan türeme ad, addan türeme eylem, adı belirsiz, adı sanı, adı üstünde, adına, adıyla sanıyla, adlar dizgesi, adlı adıyla, bayramlık ad, birleşik ad, eylemden türeme ad, kısma ad, küçük ad, ön ad, özel ad, somut ad, soyut ad, takma ad, türemiş ad, yalın ad, aile adı, göbek adı, kod adı, soyadı, tanıtma adı, topluluk adı, yer adı, kendi adına
- Sayma
- Sayılma
Birleşik Kelimeler: addetmek, addolunmak
DO (Kelime Kökeni: İtalyanca do)
- Gam (II) dizisinde `si` ile `re` arasındaki ses
- Bu sesi gösteren nota işareti
Birleşik Kelimeler: do anahtarı
OD
-
Ateş
Yaz bahar ayında bir od verdiler / Yandım gittim ala karlı dağ iken - Karacaoğlan
Ata Sözleri ve Deyimler
- od yok ocak yok
Birleşik Kelimeler: od ocak
DOK (Kelime Kökeni: İngilizce dock)
-
Gemilerin yükünün boşaltıldığı veya onarıldığı, üstü örtülü havuz
Çekiç sesleri geliyor doklardan / Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları / İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı - Orhan Veli Kanık
- Ticaret mallarını saklamak için rıhtımda yapılan büyük depo
KOD (Kelime Kökeni: Fransızca code)
- Harf
- Şifre
Birleşik Kelimeler: kod adı, kod ismi, posta kodu, sektör kodu
ODA
-
Evin veya herhangi bir yapının oturma, çalışma, yatma gibi işlere yarayan, banyo, salon, giriş vb. dışında kalan, bir veya birden fazla çıkışı olan bölmesi, göz
Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü. - Ahmet Haşim
-
Serbest meslek adamlarını içinde toplayan resmî birlik
Sanayi odası. Ticaret odası.
- Yeniçeri kışlası
Birleşik Kelimeler: odabaşı, oda hapsi, oda müziği, oda spreyi, art oda, başoda, karanlık oda, kozmik oda, ön oda, arz odası, basınç odası, bekâr odası, bekleme odası, beslenme odası, çalışma odası, çubuk odası, doğum odası, etüt odası, halk odası, kabul odası, köy odası, kumanda odası, makam odası, makine odası, makyaj odası, misafir odası, müzik odası, oturma odası, reji odası, rejisörlük odası, sanayi odası, sandık odası, soyunma odası, ticaret odası, yatak odası, yemek odası, yer odası, yük odası
KADI (Kelime Kökeni: Arapça ḳāḍī)
- Tanzimata kadar her türlü davaya, Tanzimat ile Medeni Kanun arasındaki dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanları
Ata Sözleri ve Deyimler
- kadı anlatışa göre fetva verir
Birleşik Kelimeler: kadıboğan, kör kadı, köşe kadısı
ODAK
- Bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer, mihrak, fokus
-
Herhangi bir düşüncede, nitelikte olan kimselerin kaynağı veya bir şeyin toplandığı, yoğunlaştığı yer, mihrak
Herkesin ilgisini çeken bir odak olmaktan mutluluk duyardı. - Muzaffer Uyguner
Birleşik Kelimeler: odak noktası
ACI
-
Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı
Acıyı sever.
-
Tadı bu nitelikte olan
Acı kahvesini yudumluyordu. - Tarık Buğra
-
Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ızdırap
Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi. - Peyami Safa
-
Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem
İnsan, ölümün acısını en çok günün iki uzak saatinde hissetmektedir. - Yusuf Ziya Ortaç
- Çarpıcı, göz alıcı (renk)
-
Keskin, şiddetli
Acı poyraz kuvvetle esiyordu. - Orhan Kemal
- Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, kötü
Ata Sözleri ve Deyimler
- acı (veya acılar) görmek
- acı acıyı keser, su sancıyı
- acı çekmek (veya duymak)
- acı gelmek
- acı patlıcanı kırağı çalmaz
- acısı çıkmak
- acısı içine (veya yüreğine) çökmek (veya işlemek)
- acısına dayanamamak
- acısını almak
- acısını almak
- acısını bağrına (veya içine) basmak (veya gömmek)
- acısını çekmek
- acısını çıkarmak
- acısını görmek
- acısı ortaya çıkmak
- acı söylemek
- acı vermek
Birleşik Kelimeler: acı acı, acı ağaç, acı badem, acı bakla, acı bal, acı balık, acı ceviz, acı çiğdem, acı elma, acı fren, acı gerçek, acı haber, acı hıyar, acıkara, acı karpuz, acı kavak, acı kavun, acı kök, acı kuvvet, acı marul, acı meyan, acı ot, acı pelin, acı sakız, acı söz, acı su, acı tatlı, acı yavşan, acı yeşil, acı yonca, can acısı, ciğer acısı, evlat acısı, iç acısı, içler acısı, kalp acısı, kuyruk acısı, yürek acısı, yürekler acısı
CIK
- "Yok, olmaz" anlamında kullanılan bir söz
KOCA
-
Bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş, zevç
Bütün kadınlar gibi aklınca bu yolla kocasını zevksizlikle suçluyordu. - Ayla Kutlu
Ata Sözleri ve Deyimler
- koca bulmak
- kocaya gitmek
- kocaya kaçmak
- kocaya varmak
- kocaya vermek
Birleşik Kelimeler: kara koca, karı koca
-
Büyük, geniş
Uyandığım zaman koca bir karaltı vardı önümüzde. - Azra Erhat
-
Kocaman, iri
Koca kafa.
- Yaşlı, ihtiyar, pir
- Yüksek
- Büyük, ulu
Birleşik Kelimeler: kocabaş, kocabaşı, koca bebek, kocakarı, koca koca, koca kuşluk, kocaoğlan, koca yemiş
OCAK
-
Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer
Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar. - Halikarnas Balıkçısı
-
Şömine
Ocağın önünde oturup acayip bir dikkatle odunların yanışına bakar. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-
Isı vererek üzerine veya içine konulan maddeleri ısıtan, pişiren, kaynatan, eriten araç veya alet
Anlaşılan çamaşırcı giderken ocağı tam söndürmemiş olacak. - Haldun Taner
-
Kahvelerde, kuruluşlarda çay, kahve vb.nin yapıldığı yer
Konuşmalar iyice kızışmaya başladığı vakit kahve ocağının önünde görünür. - Salâh Birsel
-
Yer üstünde veya yer altında cevher çıkarılan yer
Mermer ocağı. Kömür ocağı.
-
Bahçelerde veya bostanlarda her tür meyve ve sebze tohumu veya fidesinin dikimi için ayrılmış toprak çukuru
Mustafa, arkasına güçlü kuvvetli bir kadın takmış, üç evleğine çizgiler, ocaklar açıyordu. - Sait Faik Abasıyanık
-
Aynı amaç ve düşünceyi paylaşanların kurdukları kuruluş veya toplandıkları, görev yaptıkları yer
Başlangıçtan beri burası bir vatansever ocağı idi. - Falih Rıfkı Atay
-
Yılın birinci ayı, kânunusani
Ocak ayını sevmem, oldum olası. - Burhan Felek
- Yeniçeri teşkilatını oluşturan odalardan her biri
-
Ev, aile, soy
Henüz temelleri atılmayan kendi ocağım kurulmadan yıkılmıştı. - Aka Gündüz
- Halk hekimliğinde bir önceki kuşaktan el verme suretiyle aktarılan bilgileri kullanarak belirli bir şikâyeti veya hastalığı iyileştirdiğine inanılan aile
Ata Sözleri ve Deyimler
- ocağı batmak
- ocağı kör kalmak
- ocağına düşmek
- ocağına incir (veya darı) dikmek (veya ekmek)
- ocağını yeşertmek
- ocağı sönmek
- ocağı tütmek
Birleşik Kelimeler: ocakbaşı, ocakeşeği, ocak kaşı, ocak katı, ocak taşı, kör ocak, od ocak, acemi ocağı, aile ocağı, asker ocağı, aş ocağı, baba ocağı, bostancı ocağı, çay ocağı, deprem ocağı, elektrik ocağı, gaz ocağı, humbara ocağı, ispirto ocağı, kahve ocağı, kireç ocağı, kum ocağı, maden ocağı, parti ocağı, sağlık ocağı, taş ocağı