Ocak ile Başlayan Kelimeler

OCAK ile başlayan 8 kelime bulunuyor. Başında OCAK olan kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Ocak kelimesinin anlamı nedir? İçinde ocak olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

9 Harfli Kelimeler

OCAKEŞEĞİ23,

OCAKÇILIK18

8 Harfli Kelimeler

OCAKBAŞI18

7 Harfli Kelimeler

OCAKSIZ16, OCAKLIK12

6 Harfli Kelimeler

OCAKÇI14, OCAKLI11

4 Harfli Kelimeler

OCAK8

OCAK

[isim]

  • Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer

    Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar. - Halikarnas Balıkçısı

  • Şömine

    Ocağın önünde oturup acayip bir dikkatle odunların yanışına bakar. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Isı vererek üzerine veya içine konulan maddeleri ısıtan, pişiren, kaynatan, eriten araç veya alet

    Anlaşılan çamaşırcı giderken ocağı tam söndürmemiş olacak. - Haldun Taner

  • Kahvelerde, kuruluşlarda çay, kahve vb.nin yapıldığı yer

    Konuşmalar iyice kızışmaya başladığı vakit kahve ocağının önünde görünür. - Salâh Birsel

  • Yer üstünde veya yer altında cevher çıkarılan yer

    Mermer ocağı. Kömür ocağı.

  • Bahçelerde veya bostanlarda her tür meyve ve sebze tohumu veya fidesinin dikimi için ayrılmış toprak çukuru

    Mustafa, arkasına güçlü kuvvetli bir kadın takmış, üç evleğine çizgiler, ocaklar açıyordu. - Sait Faik Abasıyanık

  • Aynı amaç ve düşünceyi paylaşanların kurdukları kuruluş veya toplandıkları, görev yaptıkları yer

    Başlangıçtan beri burası bir vatansever ocağı idi. - Falih Rıfkı Atay

  • Yılın birinci ayı, kânunusani

    Ocak ayını sevmem, oldum olası. - Burhan Felek

[tarih]

  • Yeniçeri teşkilatını oluşturan odalardan her biri

[mecaz]

  • Ev, aile, soy

    Henüz temelleri atılmayan kendi ocağım kurulmadan yıkılmıştı. - Aka Gündüz

[halk ağzında]

  • Halk hekimliğinde bir önceki kuşaktan el verme suretiyle aktarılan bilgileri kullanarak belirli bir şikâyeti veya hastalığı iyileştirdiğine inanılan aile

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ocağı batmak
  • ocağı kör kalmak
  • ocağına düşmek
  • ocağına incir (veya darı) dikmek (veya ekmek)
  • ocağını yeşertmek
  • ocağı sönmek
  • ocağı tütmek

Birleşik Kelimeler: ocakbaşı, ocakeşeği, ocak kaşı, ocak katı, ocak taşı, kör ocak, od ocak, acemi ocağı, aile ocağı, asker ocağı, aş ocağı, baba ocağı, bostancı ocağı, çay ocağı, deprem ocağı, elektrik ocağı, gaz ocağı, humbara ocağı, ispirto ocağı, kahve ocağı, kireç ocağı, kum ocağı, maden ocağı, parti ocağı, sağlık ocağı, taş ocağı

OCAKLI

[sıfat]

  • Ocağı olan, içinde ocağı bulunan

    Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık. - Sait Faik Abasıyanık

[tarih]

  • Ocaktan olan (yeniçeri)

OCAKLIK

[isim]

  • Bir aileye, babadan oğula geçmesi için verilen mülk
  • Ateş yakılan yer, ocak

    Gözlerini ovuşturarak kahveye girmiş, ocaklığa doğru yürüyordu. - Rıfat Ilgaz

  • Bir yapının temelini veya çatısını oluşturan büyük kereste, temel direği

[halk ağzında]

  • Mutfak

[halk ağzında]

  • Baca

OCAKÇI

[isim]

  • Ateşçi
  • Ocak bacaları temizleyicisi
  • Kahvelerde ocakbaşında kahve, çay vb. şeyleri hazırlayan kimse

OCAKSIZ

[sıfat]

  • Ocağı olmayan

Birleşik Kelimeler: odsuz ocaksız

OCAKÇILIK

[isim]

  • Ocakçı olma, ocakçının işi

OCAKBAŞI

  • isim, Ateş yanan yerin çevresi
  • Lokantalarda genellikle ızgara olarak pişirilen et yemeklerinin ocağın çevresinde oturulup yendiği bölüm

OCAKEŞEĞİ

[isim]

  • Ocakta odunları dayayarak çatmaya yarayan üç ayaklı demir araç