[isim]

• Göçebelerin konak yeri

  Yarın daha gün ışımadan kovduracağım onları obadan. - Yaşar Kemal

• Bu yerde konaklayan göçebe halk veya aile

  Dayısı, amcası dâhil, obadan, oymaktan kimse dünür gitmeye gönüllü değildir. - Tarık Buğra

• Genellikle bölmeli göçebe çadırı

[isim]

[müzik]

• Orkestrada yer alan çift kamışlı, tahtadan yapılmış üflemeli çalgı

[sıfat]

• Gereğinden çok yemek yiyen, doymak bilmeyen (kimse)

  Kendi derecesinde olmamakla beraber o da hatırı sayılan oburlardan. - Reşat Nuri Güntekin

[sıfat]

• Çok yemek yiyen, çok iştahlı

[matematik]

[fizik]

• İçbükey

[isim]

• İçinde su biriken çukur yer, doğal kuyu

[sıfat]

• Çok şişman

[isim]

• Yüksek ve alçaktan mermi atabilen kısa namlulu top

  Gündüzki muharebede obüs isabetiyle yaralanmış bir mekkâre katırının canhıraş çığlığı... - Attila İlhan

[isim]

• Dikili taş

[sıfat]

• Obruğu olan

  Sadece Vedia ile evlenmeleri bile yılanlı, timsahlı, obruklu koskoca bir bataklığı geçişe benzerdi. - Tarık Buğra

[isim]

• Obur olma durumu

  Tekaüt olduktan sonra doktorlara inat oburluğa, nargileye bir nihayet vermemişti. - Ömer Seyfettin

[isim]

• Çok şişmanlık

[zarf]

• Doymak bilmez bir biçimde, oburcasına

[isim]

• Obua çalan kimse

[isim]

[ruh bilimi]

• Takıntı

[isim]

• Obanın başı olan kimse

[isim]

[felsefe]

• Nesne

  Şimdi bunlar sırf müzelik birer obje olarak duruyorlar. - Haldun Taner