NAKŞİBENDİ Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
NAKŞİBENDİ harflerini içeren 5 harfli 35 kelime bulunuyor. 5 harfli NAKŞİBENDİ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Nakşibendi ile başlayan 5 harfli kelimeler. İçinde Nakşibendi olan 5 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
BİŞEK10,
KİNİN (Kelime Kökeni: Fransızca quinine)
-
Kınakınadan elde edilen ve sıtmanın tedavisinde kullanılan beyaz alkaloit, kinin sülfatı
İkinci gün sıtmadan şüphelendik, kuvvetli dozda kinin verdik. - Reşat Nuri Güntekin
Ata Sözleri ve Deyimler
- kinin gibi
Birleşik Kelimeler: kinin sülfatı
NANİK
- Başparmağı burna değdirip öteki parmakları açarak ve sallayarak yapılan alay işareti
Ata Sözleri ve Deyimler
- nanik yapmak
ANİDE
- Ansızın
AKİDE (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳīde)
-
İnanç
Ahmet Bey, dedi, kim olduğunuzu, akidenizi, kasabada, köylerde ne gibi faaliyet gösterdiğinizi biliyorum. - Nazım Hikmet
Ata Sözleri ve Deyimler
- akideyi bozmak (veya akidesi bozulmak)
Birleşik Kelimeler: akidesi bozuk
-
Şekerin kaynatılarak katılaşması yolu ile yapılan, renkli ve kokulu, ağızda güç eriyen şeker, akide şekeri
Ağızları ve elleri yaladıkları akideden kıpkırmızı bir hâlde geçiyorlardı. - Yahya Kemal Beyatlı
Birleşik Kelimeler: akide şekeri
BİNEK
-
Binmeye yarayan otomobil, at vb
Tavlanın önünde seyisi bineğini tımar ederken başında dururdu. - Necati Cumalı
- Binmeye yarayan
Birleşik Kelimeler: binek atı, binek taşı
DEKAN (Kelime Kökeni: Almanca Dekan)
- Üniversitelerde bir fakültenin yönetiminden sorumlu profesör
Birleşik Kelimeler: dekan yardımcısı
DİKEN
-
Bazı bitkilerin dal, yaprak, meyve kabuğu vb. bölümlerinde ve bazı hayvanların derisinde bulunan sert, ucu sivri ve batıcı çıkıntılardan her biri
Gül dikeni. Kirpinin dikenleri.
- Bu çıkıntıları çok olan bitki
Ata Sözleri ve Deyimler
- diken battığı yerden çıkar
- diken üstünde oturmak (veya olmak)
Birleşik Kelimeler: dikence, diken diken, diken dutu, akdiken, çakırdiken, sarıdiken, çalı dikeni, demir dikeni, deve dikeni, domuz dikeni, eşek dikeni, geyik dikeni, kar dikeni, meryemana dikeni, öz dikeni, peygamber dikeni, sakız dikeni, teke dikeni
DİNEN (Kelime Kökeni: Arapça dīnen)
- Din bakımından
DİNEK
- Dinlenmek için durulan yer
KABİN (Kelime Kökeni: Fransızca cabine)
-
Küçük, özel bölme
Az sonra asansör kabininin çıkardığı sesi yeniden duydu. - Osman Aysu
- Gemilerde, uçaklarda, uzay gemilerinde küçük bölme
- Uçakta yolcuların oturduğu bölüm
-
Plajda soyunma yeri
Sonra kabinini gösterdi Özer'e. Hadi giyin, kabinimin kapısından gel al beni. - Necati Cumalı
Birleşik Kelimeler: kabin amiri, banyo kabini, duş kabini, pilot kabini, telefon kabini
KAİDE (Kelime Kökeni: Arapça ḳāʿide)
-
Kural
Onları sıkmamak için bahçeyi terk etmek zarafetin en sade kaidelerindendi. - Halit Ziya Uşaklıgil
-
Bir şeyin yere dayanan bölümü veya bir şeyin üzerine oturtulduğu nesne, ayaklık, duraç, taban, ayaklık
Güneşten yanmamış tarafı fil dişi bir sütunun kaidesine benziyor. - Halide Edip Adıvar
- Kalça
Birleşik Kelimeler: ahenk kaidesi, paralel kaidesi
KEBAN
- Elâzığ iline bağlı ilçelerden biri
KENDİ
-
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, öz(I), zat
Ankara Palas'ta kendisine dörtte üç oranında indirim yapılırdı. - Çetin Altan
-
Kişinin özel olarak vurgulandığını anlatan bir söz
Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.
-
Yaptığı, giriştiği bir işte başkalarının herhangi bir etkisi bulunmadığını belirten bir söz
Kendi yapacağı işi bırakır, âleme öğüt vermeye kalkar. - Burhan Felek
-
`Kendisi, kendileri` biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak `o` ve `onlar` yerine kullanılan bir söz
Kendileri evde yoklar mı?
Ata Sözleri ve Deyimler
- kendi ağzıyla tutulmak
- kendi âlemine dalmak
- kendi ayağı ile gelmek
- kendi derdine düşmek
- kendi düşen ağlamaz
- kendi göbeğini kendi kesmek
- kendi gölgesinden korkmak
- kendi hâline bırakmak
- kendi havasında gitmek (veya olmak)
- kendi hesabana çalışmak
- kendi içine çekilmek
- kendi kabuğuna çekilmek
- kendi kanatlarıyla uçmak
- kendi kendini didiklemek
- kendi kendini yemek
- kendi keyfine gitmek
- kendi köşesinde yaşamak
- kendi kuyusunu kendi kazmak
- kendimi bildim bileli
- kendinden geçmek
- kendinde olmamak
- kendinde toplamak
- kendine (veya herhangi bir şeye) ... süsü vermek
- kendine dert etmek
- kendine gel!
- kendine gelmek
- kendine hisse çıkarmak
- kendine kıymak
- kendine mal etmek
- kendine yedirememek
- kendine yontmak
- kendini (kapıp) koyuvermek
- kendini (veya birini) temize çıkarmak (veya çıkartmak)
- kendini adamak
- kendini ağır (veya ağırdan) satmak
- kendini alamamak
- kendini aşağı (veya küçük) görmek
- kendini ateşe atmak
- kendini atmak
- kendini avutmak
- kendini beğendirmek
- kendini beğenmek
- kendini bırakmak
- kendini bilmek
- kendini bir şey sanmak
- kendini bir yerde bulmak
- kendini bulmak
- kendini dağıtmak
- kendini dar atmak
- kendini dev aynasında görmek
- kendini dinlemek
- kendini dirhem dirhem satmak
- kendini düşünmek
- kendini ele vermek
- kendini fasulye gibi nimetten saymak
- kendini göstermek
- kendini harap etmek
- kendini hissettirmek
- kendini kapının dışında bulmak
- kendini kaptırmak
- kendini kaybetmek
- kendini matah sanmak
- kendini naza çekmek
- kendini paralamak
- kendini satmak
- kendini sıkmak
- kendini sıyıramamak
- kendini sokağa (veya dışarı) atmak
- kendini tartmak
- kendini toparlamak (veya toplamak)
- kendini tutamamak
- kendini tutmak
- kendini vermek (veya vurmak veya çalmak)
- kendini yemek
- kendini yiyip bitirmek
- kendini yoklamak
- kendi söyler kendi dinler
- kendi üstüne yormak
- kendi yağıyla kavrulmak
Birleşik Kelimeler: kendi adına, kendi başına, kendibeslek, kendigelen, kendi hâlinde, kendi kendine, kendi payına, kendine has, kendine mahsus, kendine özgü
NAKDÎ (Kelime Kökeni: Arapça naḳdī)
-
Parasal
Ve bu nakdî fedakârlıkların yekûnuyla, dört beş aile rahat rahat geçinebilirdi. - Nazım Hikmet
Birleşik Kelimeler: nakdî ceza, nakdî kıymet, nakdî teminat, nakdî vergi, nakdî yardım
EŞKİN
-
Atın dörtnal ile tırıs arasındaki hızlı yürüyüşü
At, eşkinle beş on dakikada gittiği yolu dörtnala bir iki dakikada geldi. - Memduh Şevket Esendal
-
Böyle yürüyen (at)
Çakır, eşkin atına atladığı zaman yanında İsa Bey'in verdiği keskin ve benzersiz kılıç, koynunda da bir fermanla bir mektup vardı. - Nihal Atsız
-
Böyle bir yürüyüşle
Eşkin gitmek.
- Filiz